Onun tevilini ilimde derinleşenler bilir.....

Kur’an ayetlerini kendi reyine göre yorumlayan Ali bin Muhammed bin Cehm’e, İmam (a.s.) buyurdu ki: “Allah’tan kork, kötülükleri peygamberlere nispet verme! Allah’ın Kitabını kendi reyin ve görüşünle tevil etme. Allah buyurdu ki: Onun tevilini Allah’tan ve ilimde derinleşenlerden başkası bilmez”

<Onun tevilini ilimde derinleşenler bilir.....

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Ebu Salt-i Herevî'den rivayetle;

Ali bin Muhammed bin Cehm imam Rıza'ya (a.s.) şöyle dedi: "Ey Resûlullah'ın torunu! Acaba siz peygamberlerin (a.s) masum olduklarına mı inanıyorsunuz?"

İmam (a.s.): "Evet, inanıyorum."

İbn-i Cehm: "Peki, o halde Allah Teâlâ'nın şu ayetleri hakkında ne diyorsunuz: 'Âdem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp kaldı.' (Tâha/121), 'Ve balık sahibi (Hz. Yûnus); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı.' (Enbiya/87), 'Züleyha, Yûsuf'u kastetti ve Yûsuf da Züleyha'yı.' (Yûsuf/24), 'Dâvud, anladı ki Biz onu denemeden geçirdik.' (Sad/24), 'Allah'ın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun.' (Ahzap/37)."

İmam (a.s.) buyurdu ki: "Vay senin haline! Allah'tan kork, kötülükleri peygamberlere nispet verme! Allah'ın Kitabını kendi reyin ve görüşünle tevil etme. Allah Teâlâ buyurmuştur ki: 'Onun tevilini (yorumunu) Allah'tan ve ilimde derinleşenlerden başkası bilmez.' (Âl-i İmran/7).

Ama zikrettiğin ayetlere gelince, Allah Teala'nın Hz. Âdem hakkındaki, 'Ve Âdem, Rabbine karşı gelmiş oldu da şaşırıp kaldı' şeklindeki buyruğuna gelince; şüphesiz Allah, Âdem (a.s)'ı yeryüzünde hüccet ve beldelerinde bir halife olsun diye yarattı; onu cennet için yaratmadı. Âdem (a.s)'ın yapmış olduğu fiil yeryüzünde değil, cennette vuku bulmuştur. Hz. Âdem'in ismetinin (masumluk ve günahtan arı olmasının), Allah'ın takdirlerinin tamamlanması için yeryüzünde olması gereklidir. İşte yeryüzüne indirildiğinde ve Allah'ın hücceti ve halifesi olduğunda Allah Teala'nın şu sözüyle masum oldu: 'Kesinlikle Allah Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler üzerine seçti.' (Âl-i îmran/33).

Sonra 'Ve balık sahibi (Hz. Yûnus); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki, kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı' ayetine gelince; ayetteki 'zanne' (sanmıştı) kelimesi, yakîn etti manasındadır. Yani, Allah'ın onu rızık- ta sıkıntıya ve darlığa düşürmeyeceğine yakîn etti. Ayetteki 'len nakdira aleyh' cümlesi, 'ona gücümün yetmeyeceğini zannetti' manasında değildir. Allah Teâlâ'nın şu ayetini duymadın mı: 'Ama ne zaman onu deneyerek rızkını kıssa...' (Fecr/16). Bu ayette 'yekdira' rızkı kesmek anlamındadır. Eğer Yûnus (a.s) Allah'ın kendisi üzerinde kudreti olmadığını sanmış olsaydı kâfir olmuş olurdu.

Sonra Hz. Yûsuf (a.s) hakkındaki şu ayete gelince, "Züleyha Yûsuf'a meyletti ve Yûsuf da ona.' Züleyha (Yûsuf'la) günah işlemeye meyletti; Yûsuf ise onu öldürmeye meyletti. Ancak Allah onu katle düşmesinden ve iffete aykırı işten korudu. 'Böylelikle biz ondan kötülüğü ve fuhşu geri çevirmek için (ona delil gösterdik).' (Yûsuf/24). Bu ayette kötülükten maksat katletmek, fuhuştan maksat da zinadır.

(bu bahis devam edecek...)