‘O her zaman mevcut idi’

İmam Rıza (a.s), kelam âlimi İmran-ı Sabbi'nin bir sorusu üzerine buyurdu ki: "Vahid (bir tek vücut), beraberinde hiçbir şey olmaksızın ve hiçbir sınır ve araz olmadan her zaman mevcut idi ve her zaman da böyle olacaktır"

<‘O her zaman mevcut idi’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

İmam Rıza (a.s.) ile, diğer din mensupları arasındaki münazara şöyle devam etti:

İmam Rıza (a.s.), Hirbizi'l- Ekber'i çağırarak şöyle buyurdu: "Bana Zerdüşt'ten haber ver, onun peygamber olduğunu düşünüyorsun. Peki, ama peygamberliğini ispatlayacak delilin var mı?"

Hirbiz: "Zerdüşt, bize kendisinden öncekilerin getirmedikleri şeyleri getirdi. Kendisini görmedik ama bizden öncekilerin vermiş oldukları haberlere göre başkalarının helal etmediği şeyleri bize helal etmiştir. Dolayısıyla biz de onu takip ediyoruz."

İmam (a.s): "Size iletilen haberler vasıtasıyla onlara uymuyor musunuz?"

Hirbiz: "Evet."

İmam (a.s): "Geçmiş ümmetlerde de aynen böyledir; peygamberlerin Mûsa, İsa ve Muhammed (s.a.a)'in dini hakkında olan haberler onlara iletiliyor, onlara iman etmemede mazeretiniz nedir? Zira sizler Zerdüşt'e hiç kimsenin getirmediği mucizelerden dolayı mütevatir haberlere iman getirmişsiniz."

Hirbiz, bu sözleri duyunca donakaldı. Daha sonra İmam (a.s) orada bulunanlara hitaben şöyle buyurdu: "Ey topluluk, eğer aranızda İslam'a muhalif olan biri varsa ve soru sormak istiyorsa hiç çekinmeden sorusunu sorsun."

Bu arada İmran-ı Sabbi (kelam âlimlerinden) kalkarak şöyle dedi: "Ey insanların alimi! Eğer soru sormak için davet etmeseydin sormayacaktım. Ben Kûfe, Basra, Şam ve Ceziyre'ye yolculuk yaptım ve mütekellimlerle (kelam âlimleriyle) görüştüm ama tek olan birini -ki ondan başkasının vahid olamayacağı şekliyle- ispatlayacak kimseyi bulamadım. Acaba bana soru sorma izni veriyor musun?"

İmam (a.s): "Burada bulunan cemaat içerisinde İmran-ı Sabbi varsa, muhakkak sen olmalısın."

İmran: "O benim."

İmam (a.s): "Sor ey İmran ama insaflı ol, bâtıl ve haktan uzaklaştıran sözlerden sakın."

İmran: "Efendim, Allah'a yemin ederim ki, sadece kendisine yapışabileceğim ve ondan başkasının tarafına gitmeyeceğim bir şeyi bana ispat etmeni istiyorum."

İmam (a.s): "İstediğin şeyi sor."

Bu arada mecliste kalabalık arttı ve halk iyice sıkışarak mecliste konuşanları dikkatlice dinlemeye koyuldu.

İmran: "İlk vücuttan ve yarattığı şeyden bana bahseder misin?" İmam (a.s): "Soru sordun, cevabını da dikkatle dinle; Vahid (bir tek vücut), beraberinde hiçbir şey olmaksızın ve hiçbir sınır ve araz olmadan her zaman mevcut idi ve her zaman da böyle olacaktır. Sonra hiçbir örnek olmaksızın mahlûku muhtelif boyutlarda onu başka bir şeyde karar vermemek, sınırlamamak, başka bir şeye benzeri olmayacak ve başka bir şeyin de O'na benzeri olmayacak şekliyle yarattı. Ondan sonra mahlûkatı çeşitli şekillerde örneğin; halis, gayri halis, farklı, eşit, renk ve tatlar yönünden muhtelif ve aynı zamanda onlara hiçbir ihtiyacı olmayacak ve yine herhangi bir makam ve mevkie yetişmek için onlara muhtaç olmayacak bir şekilde yarattı. Bu yaratılışta kendisinde bir eksiklik veya fazlalık görmedi. Ey İmran, bunları anlıyor musun?"

İmran: "Evet efendim, yemin ederim ki anlıyorum." (devam edecek…)