Memun öyle pişman olacak ki!

İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdu: “Bütün âlim ve konuşmacılarla kendi dilleriyle sohbet ettiğimi, delillerinin bâtıl olduğunu ve sözlerinden vazgeçerek benim sözlerimi kabul ettiklerini gördüğü zaman Memun, peşinde olduğu şeye layık olmadığını bilecek ve işte o zaman pişman olacaktır”

<Memun öyle pişman olacak ki!

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Halife Memun'un huzurunda, İmam Rıza (a.s) ile diğer din mensupları arasında tevhit hakkında bir münazara gerçekleşti.

Hasan bin Muhammed en- Nevfelî el-Hâşimî'den şöyle naklediyor:

Ali bin Mûsa Rıza (a.s), Memun'un yanına gittiğinde Memun, Fazl bin Sehl'e, din ve kelam âlimlerini örneğin; Caselik'i (Hıristiyan oskofların reisi) Res'ul Calut'u (Yahudilerin büyük alimi) Ruus'us Saibiyn'i (melek ve yıldıza tapanlar veya Hz. Nuh, Hz. İbrahim ve Hz. Yahya'nın dininde olduğunu iddia edenlerin büyükleri), Hirbiz'ul Ekber'i (Zerdüştlerin kadısını), Nistas-i Rûmi (Rumlu tabibi) ve mütekellimleri (akait ilminde üstat olan alimleri) onun için bir araya toplamasını emretti. Böylece İmam (a.s) ve onların sözlerini duymak istiyordu.

Fazl bin Sehl bunları topladı ve Memun'a geldiklerini haber verdi. Memun onları yanına çağırtarak hoş geldiniz dedikten sonra şöyle dedi: "Ben, sizi buraya hayırlı bir iş için çağırdım. Medine'den yanıma gelmiş olan amcamın oğlu ile konuşup tartışmanızı istiyorum. Hiçbiriniz bu emirin dışına çıkmadan yarın erken vakit te yanıma geliniz." Onlar da; "Emredersiniz ey müminlerin emiri, inşallah erken vakitte buradayız" dediler.

Biz İmam Rıza (a.s)'ın yanında sohbetle meşgulken, İmam (a.s)'ın hizmetçisi olan Yasir gelerek hazrete şöyle arz etti: "Efendim; müminlerin emiri size selam göndererek şunları söyledi: Kardeşin sana feda olsun, din âlimleri ve çeşitli milletlerden olan kelamcı- lar toplanmışlardır. Onların sözlerini duymak istiyorsanız sabahın erken saatinde yanıma geliniz ve eğer bundan hoşlanmıyorsanız zahmet etmeyiniz. Yine, eğer bizlerin sizin huzurunuza gelmemizi arzu ederseniz bu bizim için kolaydır."

İmam Rıza (a.s) cevabında şöyle buyurdu: "Ona selam söyle ve şöyle de: Maksadınızı anladım. Ben sabahın erken saatinde yanınıza geleceğim inşallah."

Yasir gittikten sonra İmam (a.s) bana dönerek şöyle buyurdu: "Nefveli! Sen Iraklısın ve Iraklılar zeki ve dikkatlidirler. Sana göre amcaoğlumun din ve şirk âlimlerini karşımıza toplamasından amacı nedir?"

Ben de şöyle arz ettim: "Sana feda olayım! Sizi sınamak ve akidenizi öğrenmek istiyor. Bu işi güvenilmeyecek bir esas üzere yapıyor (tehlikeli bir iş yapıyor), yaptığı iş ne de kötüdür!"

İmam (a.s), "Bundan amacı ne olabilir?" diye sordular.

Ben şöyle arz ettim: "Kelam ehli ve bid'atçiler, âlimler gibi değildirler. Âlimler hakikati inkâr etmezler. Kelam ve şirk âlimleri ise inkâr ve demogoji ehlidirler. Eğer onlara Allah'ın birliğinden bahsedersen, bir olduğunu ispat ederler. Eğer Muhammed (s.a.a) Allah'ın Resulüdür dersen Resul olduğunu ispat ederler. Sonra demogoji ederek karşı tarafın kendi delilini ispat etmesine ve kendi sözünden dönmesine sebep olurlar. Size feda olayım, onlara karşı dikkatli olunuz."

İmam (a.s) gülümseyerek şöyle buyurdu: "Ey Nefveli! Onların benim delillerimi bâtıl etmelerinden mi korkuyorsun?"

Ben ise, "Vallahi hayır. Senin için bundan korkmuyorum. Allah'tan seni onlara muzaffer ve galip etmesini ümit ediyorum inşallah" dedim.

İmam (a.s), "Ey Nefveli! Memun'un ne zaman pişman olacağını bilmek istiyor musun?" diye sordu.

Ben, "Evet" dedim.

İmam (a.s) şöyle buyurdu: "Tevrat ehline Tevrat'tan, İncil ehline İncil'den, Zebur ehline Zebur'dan delil getirdiğimi, Sabîlerle İbranice, Zerdüştlerle Farsça, Rumlarla Rumca ve bütün alim ve konuşmacılarla kendi dilleriyle sohbet ettiğimi, delillerinin bâtıl olduğunu ve sözlerinden vazgeçerek benim sözlerimi kabul ettiklerini gördüğü zaman Memun, peşinde olduğu şeye layık olmadığını bilecek ve işte o zaman pişman olacaktır. Allah'ın verdiği güçten başka bir güç ve kudret yoktur." (devam edecek...)

(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk îbn-i Babeveyh)