‘Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu’

İmam Rıza (a.s), kelam âlimi Süleyman'ın bâtıl görüşlerini şu ayetlerle çürüttü: "Orada ne dilerlerse onlarındır ve katımızda daha fazlası da vardır." "Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu." "İçinde ebedi olarak kalacaklardır"

<‘Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

(…dünden devam)

İmam (a.s) şöyle devam etti: "Ey Süleyman! Senden bir mesele sormak istiyorum."

Süleyman: "Sana feda olayım, sorun."

İmam (a.s): "Söyler misin, sen ve arkadaşların halk ile anladıklarınız ve bildikleriniz şeylerle mi, yoksa bilmediğiniz şeylerle mi konuşuyorsunuz?"

Süleyman: "Elbette ki anlayıp bildiğimiz şeylerle."

İmam (a.s): "Halk, Mürid (irade eden)'in iradeden başka bir şey olduğu, müridin iradeden önce ve failin de mefulden önce olduğu kanısındalar. İşte halkın bu düşüncesi sizin 'müridle irade aynı şeydir' şeklindeki sözlerinizi iptal edip çürütüyor."

Süleyman: "Size feda olayım, bunlar halkın anlamasına ve bilmesine göre değildir."

İmam (a.s): "Öyleyse marifet ve bilginiz olmadan ilim iddiasında bulunduğunuzu ve iradenin Semî ve Basir gibi olduğunu söylüyorsunuz. Böyle düşündüğünüz müddetçe inancınız akıl ve marifet esası üzere değildir."

Süleyman cevapsız kaldı.

İmam (a.s): "Ey Süleyman! Allah (c.c) cennet ve cehennemdeki her şeyi biliyor mu?"

Süleyman: "Evet."

İmam (a.s): "Acaba Allah Teâlâ'nın gelecekte olacağını bildiği şeyler icat olacak mı?"

Süleyman: "Evet."

İmam (a.s): "Olacak şeyler olup bittiğinde ve onlardan hiçbir şey bâki kalmadığında acaba yine Allah Teâlâ onlara bir şeyler mi ekleyecek, yoksa bu işten vaz mı geçecek?"

Süleyman: "Onlara ekleyecektir."

İmam (a.s): "Senin sözüne göre, Allah Teâlâ ilminde olmayan şeyleri olacak şeylere ekleyecektir. Çünkü farz edilene göre, Allah Teâlâ'nın gelecekte var olacaklarını bildirdiği şeylerin hepsi artık var olmuş ve geriye hiçbir şey bâki kalmamıştır.

Süleyman: "Sana feda olayım, eklenenin sınır ve sonu yoktur."

İmam (a.s): "Eğer onların sınır ve sonu düşünülmezse o zaman sizin görüşünüze göre Allah Teâlâ'nın ilmi, cennet ve cehennemde olacak şeyleri kuşatmıyor (onları bilmez). Eğer Allah'ın ilmi, cennet ve cehennemde olabilecek şeyleri kuşatmıyorsa o zaman onlarda olacak şeyleri onlar olmadan önce bilmeyecektir. Allah Teâlâ bu tür söz ve inançlardan pek yücedir."

Süleyman: "Benim, 'Allah'ın onlara karşı ilmi yoktur' demem, onların belli bir sınırı olmadığındandır. Zira Allah Teâlâ, onları ebedilikle vasıflandırmıştır. İşte biz bunun için onları sınırlandırmak istemedik."

İmam (a.s): "Allah'ın onlar hakkındaki ilme sahip olması, onların sınırlılığını gerektirmez. Zira Allah Teâlâ bunu bilerek onlara ekliyor ve eklediği şeyleri onlardan kesmiyor. İşte Allah Teâlâ, kitabında şöyle buyuruyor: 'Derileri yanıp eridikçe de azabı tatsınlar diye yerlerine tekrar tekrar deriler bitiririz.' (Nisa/56). Cennet ehli için ise şöyle buyuruyor: 'Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu.' (Hud/108) Yine buyuruyor ki: 'Ve birçok meyveler; ne kesilip eksilir ne de yasaklanır.' (Vâkıa/32-33). Allah Teâlâ bunu (eklenenleri) biliyor ve onları onlardan esirgemiyor. Acaba Allah Teâlâ cennet ehlinin yiyip içtiği şeylerin yerine başka bir şey yaratıyor mu?"

Süleyman: "Evet, yaratıyor."

İmam (a.s): "Acaba yiyilip içilenlerin yerine bıraktığı şeyleri onlardan kesiyor mu?"

Süleyman: "Hayır."

İmam (a.s): "İşte böylece cennette sarf edilen şeylerin yerine konan şeyler, artık onlardan kesilmeyecektir."

Süleyman: "Hayır, onlardan kesilecek ve onlara bir şey eklenmeyecektir."

İmam (a.s): "O zaman cennet ve cehennemde olan şeyler tükenip yok olacaklar. Ey Süleyman! Bu söz, ebediliğe ve Allah'ın kitabına aykırıdır. Zira Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor: 'Orada ne dilerlerse onlarındır ve katımızda daha fazlası da vardır.' (Kaf/35). Yine buyuruyor ki: 'Bitmez-tükenmez bir bağıştır bu.' (Hûd/108). Yine buyuruyor ki: 'Ve onlar oradan çıkarılacak değillerdir.' (Hicr/48). Yine buyuruyor ki: 'İçinde ebedi olarak kalacaklardır.' (Beyyine/8). Yine buyuruyor ki: 'Ve birçok meyveler; ne biter, ne de yasaklanır.' (Vâkıa/32-33)."

Süleyman bir cevap veremedi.