‘Allah Tebarek ve Teâlâ Kadim’dir’

İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: “Bilesin ki, şüphesiz Allah Tebarek ve Teâlâ Kadim’dir. Kadimlik bir sıfattır ki, Allah-u Teâlâ’dan önce hiçbir varlığın olmadığını ve hiçbir varlığın da O’nunla bâki kalmayacağını akıllı insanlara anlatmaktadır”

<‘Allah Tebarek ve Teâlâ Kadim’dir’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Hüseyin bin Halid diyor ki: İmam Rıza (a.s) şöyle buyurdular: "Allah seni hayır işlere âlim kılsın. Bilesin ki, şüphesiz Allah Tebarek ve Teâlâ kadimdir. Kadimlik bir sıfattır ki, Allah-u Teâlâ'dan önce hiçbir varlığın olmadığını ve hiçbir varlığın da O'nunla bâki kalmayacağını akıllı insanlara anlatmaktadır. Allah- u Teâlâ'dan önce hiçbir şey yoktu ve onunla birlikte hiçbir şey de bâki kalmayacaktır. Böylece Allah'tan önce veya Allah ile birlikte bir şeyin vâr olduğunu iddia edenlerin sözlerinin bâtıllığı da ortaya çıkmış oluyor. Eğer bir şey Allah ile birlikte vâr olmuş olsaydı, Allah-u Teâlâ'nın onun yaratıcısı olmaması gerekiyordu. Çünkü o şey devamlı Allah ile birlikteydi ve Allah-u Teâlâ'nın sürekli kendisiyle birlikte bir şey yaratmış olması nasıl düşünülebilir? (Allah-u Teâlâ'dan önce bir şeyin varlığı düşünülemez). Eğer böyle olmuş olursa, o zaman o şey, varlığın ilk kaynağı olurdu; bu (Allah), değil. Aynı şekilde ilk olanın, ikincinin yaratıcısı olması daha uygun olurdu.

Daha sonra Allah-u Teâlâ kendisini birtakım isimlerle vasıflandırdı ve yaratıkları yarattığı, onları ibadete çağırdığı ve imtihana tâbi tuttuğu zaman kendisini bu isimlerle anmayı onlardan istedi. Allah-u Teâlâ kendisini duyan, gören, kadir, kahir (kahreden), yaşayan, kayyum, zahir, bâtın, latif, habir (her şeyden haberdar), kavi (kuvvetli), aziz, hekim, âlim ve buna benzer sıfatlarla sıfatlandırmıştır. Yalancılar ve gulat, bizim Allah-u Teâlâ hakkında 'O'nun benzeri yoktur, O'nun hal ve keyfiyetine sahip kimse yoktur' dediğimizi duyduklarında şöyle dediler: 'Siz, hiçbir şeyin Allah gibi olmadığını söylüyorsunuz. Nasıl oluyor da Allah'ın Esma-i Hüsnâ'sında onunla ortaksınız? Bütün bu isimlerle kendinizi isimlendiriyorsunuz? Bu da gösteriyor ki sizler, Allah'ın bütün hallerinde ya da en azından bazı hallerinde O'nunla ortaksınız. Çünkü hem sizler, hem de O, birtakım güzel adlara sahipsiniz.'

Onlara denmelidir ki; Allah-u Teâlâ, adlarından bazılarını kullarına isim olarak koydu ama bunların manaları farklıdır. Aynı bir ismin iki mana taşıması gibi. Bu iddianın delili halk arasındaki yaygın anlayıştır. Allah-u Teâlâ da aynı tarzda kullarıyla sohbet etmektedir ki O'nu anlayabilsinler ta ki, bu vesileyle zayi ettikleri emirler karşısında Allah-u Teâlâ'nın elinde delil olsun (yani, demesinler ki biz Senin söylediklerini iyi anlamamıştık). Halk arasındaki günlük konuşmalarda birbirlerine 'köpek, eşek, öküz, şeker, acı ve aslan' gibi isimler takıyorlar. Bu isimlerin hepsi gerçek manalarının dışında kullanılmaktadır. Bu isimlerin hiçbirisi, insan için kullanıldığında gerçek manasını taşımamaktadır. Çünkü insan ne aslandır ve ne de köpek. Bu örneği iyice kavra, Allah sana merhamet etsin."

(Bu bahis devam edecek...)

(Uyun-u Ahbar'ir-Rıza (a.s), Şeyh Saduk İbn-i Babeveyh)