Resulüllah’ın dilinden Hz. Ali -6.....

Zeyd b. Ali babalarından, onlar da Hz. Ali’den şöyle nakletmiştir: “Resulüllah’tan Bana on haslet verilmiştir ki, Benden önce kimseye verilmemiş, Benden sonra da kimseye verilmeyecektir

<Resulüllah’ın dilinden Hz. Ali -6.....

141- Zeyd b. Ali babalarından, onlar da Hz. Ali'den şöyle nakletmiştir: "Resulüllah'tan Bana on haslet verilmiştir ki, Benden önce kimseye verilmemiş, Benden sonra da kimseye verilmeyecektir.

Resulüllah Bana buyurdu ki, "Ya Ali, Sen, Benim dünyada da kardeşimsin, ahirette de.

Sen kıyamet gününde Bana en yakın duracak kimsesin. Senin ve Benim evim Cennette iki kardeşin evi gibi karşı karşıya olacaktır.

Sensin vasi, Sensin veli, Sensin vezir! Senin düşmanın Benim düşmanımdır. Ve Benim düşmanım Allah'ın düşmanıdır.

Senin dostun Benim dostumdur. Ve Benim dostum Allah'ın dostudur."

142- Ebu Zer Gıfari, Resulüllah'ın şöyle dediğini nakletmiştir: "Her peygamberin bir halili (dostu) vardır. Benim halilim de Ali'dir."

143- İbn-i Abbas, Resulüllah'ın Ali'ye şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: "Sen, Benim kardeşim ve arkadaşımsın."

144- "Kardeşlerimin içinden en çok sevdiğim Ali b. Ebi Tâlib, amcalarımın içinden en çok sevdiğim Hamza'dır."

145- "Ali, Benim habibimdir."

146- İmam Câfer-i Sâdık'tan rivayet edildiğine göre, Resulüllah, ölümü ile sonuçlanan hastalığında yanındakilere hitaben buyurdu ki:

"Bana 'halilimi' (dostumu) çağırın." (Resulüllah'ın zevcelerinden Hafsa ve Aişe) babalarının peşine adam saldılar.

Resulüllah onları gördüğünde yüzünü çevirdi ve tekrar, "Bana halilimi çağırın" buyurdu.

Ali'yi çağırmak için gittiler. O'nu görür görmez üzerine kapandı ve O'nunla konuşmakla meşgul oldu.

Hz. Ali dışarı çıktığında o iki kişi yanına gelip şöyle dediler: "Halil'in seninle ne konuştu?" Hz. Ali şu cevabı verdi: "Bana bin kapıdan bahsetti ki, her kapı da bin kapıyı açmakta…"

147- Hz. Ümmü Seleme'den şöyle nakledilmiştir: Resulüllah'ın vefatı ile sonuçlanan hastalığında bir ara şöyle buyurdu: "Halilimi Bana çağırın."

Aişe babasının peşine adam gönderdi. Babası geldiğinde Allah Resulü yüzünü kapatıp tekrar, "Bana halilimi çağırın" buyurdu. Ebu Bekir geri döndü.

Bu sefer Hafsa babasının peşine adam saldı. Babası geldiğinde yine Allah Resulü, yüzünü kapatıp, "Bana halilimi çağırın" buyurdu. Ömer de geri döndü.

Hz. Fâtımâ, Ali'nin peşine adam gönderdi. Ali geldiğinde Allah Resulü kalktı ve Hz. Ali içeri girdi. Sonra Resulüllah, O'nu örtüsünün altına aldı."

Hz. Ümmü Seleme şöyle devam etti: "Hz. Ali dedi ki: Resulüllah Bana bin hadis anlattı. Öyle ki Ben de terledim, Resulüllah da. O'nun teri Benim üzerime aktı, Benim terim de O'nun üzerine..."  

148- Hz. Aişe'den şöyle nakledilmiştir: "Resulüllah vefatı sırasında benim evimdeyken şöyle buyurdu:

"Habibimi Bana çağırın." Ben Ebu Bekir'i O'nun yanına çağırdım. Resulüllah ona baktı. Başını tekrar yatağa koydu ve yine, "Habibimi çağırın buyurdu" buyurdu.

Ben, "Yazıklar olsun size, Ali b. Ebi Tâlib'i çağırın. Vallahi O, Ali'den başkasını istemiyor" dedim.

Ali'yi görünce üzerindeki örtüyü kaldırıp, Ali'yi onun altına soktu. Vefat edinceye kadar Ali'yi kucaklamış ve ellerini O'na sarmış durumdaydı."

149- Enes b. Mâlik'ten rivayet edildiğine göre, Ümmü Eymen, Allah Resulü'ne kızartılmış bir kuş hediye etmişti. Resulüllah şöyle dua etti:

"Allah'ım yaratıklarının Sana en sevimli olanını Bana ulaştır ki, Benimle birlikte bu kuştan yesin." Ali b. Ebi Tâlib içeri girdi. Resulüllah şöyle dedi: "Allah'ım O'nu Benim yanıma ulaştır."

150- Yine Enes b. Mâlik'ten şöyle nakledilmiştir: Resulüllah'ın yanında bir kuş vardı. Allah Resulü şöyle dua etti: "Allah'ım, yaratıklarının Sana en sevimli olanını Bana ulaştır ki, Benimle birlikte bu kuştan yesin."

Ebu Bekir geldi, onu reddetti. Ömer de geldi. Onu da reddetti. Ali gelince O'na izin verdi.

151- Abdullah b. Ömer'den: Resulüllah'a Ali b. Ebi Tâlib hakkında sorduğumuzda öfkelenerek şöyle buyurdu: "Ne olmuş bazı gruplara? Öyle bir kimsenin hakkında ileri geri konuşuyorlar ki, Allah katında aynı Benim sahip olduğum mertebeye ve Benim sahip olduğum makama sahiptir. Nübüvvet hariç..."

152- Abdullah b. Mesud'dan: Resulüllah'ı gördüm ki, Ali'nin elini elinde tutuyor ve O'nu öpüyordu. Dedim ki, "Size göre Ali'nin yeri nedir?" Şöyle buyurdu: "Ali'nin Benim yanımdaki yeri, Benim, Allah'ın indindeki yerim gibidir."

153- "Ali mü'minlerin efendisidir."

154- "Ben Ademoğulları'nın efendisiyim, Ali de Arapların efendisidir."

155- "Ali, velilerin efendisidir."

156- "Ali, vasilerin efendisidir."

157- İmam-ı Hasan'dan şöyle nakledilmiştir: Resulüllah, "Bana, Arapların efendisini çağırın" dedi. Maksadı Ali b. Ebi Tâlib idi.

Aişe, "Arapların efendisi Sen değil misin?" deyince şöyle buyurdu. "Ben Ademoğulları'nın efendisiyim. Ali ise Arapların efendisidir."

Ali geldiğinde Ensar'ın peşine gönderdi. Yanına geldiklerinde onlara hitaben şöyle buyurdu: "Ey Ensar topluluğu, size Benden sonra sarıldığınız taktirde asla dalalete düşmeyeceğiniz şeyi göstereyim mi?"

"Evet, Ya Resulallah" dediklerinde şöyle devam etti: "Bu Ali'dir. O'nu Benim sevgim için sevin. O'na, Ben değer verdiğim için değer verin. Saygı gösterin. Bunu bana Cebrail emretti. Bunu Ben Allah (c.c.) tarafından size söyledim."

158- Ebu Zer Gıfari'den şöyle rivayet edilir: Hz. Peygamber, Ali b. Ebi Tâlib'e bakarak şöyle buyurdu: "Bu göklerin ve yerlerin, ilklerin en iyisidir. Bu vasilerin efendisidir. Bu sıddıkların efendisidir. Muttakilerin imamıdır."

159- Abdullah b. Abbas'tan: Hz. Peygamber Ali b. Ebi Tâlib'e baktı ve şöyle buyurdu: "Bu, hem dünyada efendidir, hem de ahirette."

160- İbn Abbas'tan: Resulüllah beni Ali'ye gönderdi. Ve O'na de ki, "Resulüllah senin için şöyle dedi: Sen dünyada da efendisin, ahirette de. Kim Seni severse Beni sevmiştir. Kim Sana düşmanlık beslerse, Bana düşmanlık beslemiştir."

161- Ümmü Atiyye'den şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Peygamber, Ali'nin de içinde bulunduğu bir orduyu savaşa gönderdi. Ben, Resulüllah'ın ellerini kaldırarak şöyle dua ettiğini gözlerimle gördüm: "Allah'ım, Ali'yi Bana bir daha göstermeden canımı alma."

162- Resulüllah, "Allah'ım Ali'nin hararetini ve soğukluğunu gider." Hz. Ali şöyle demişti: "Ben ondan sonra sıcaklık ve soğukluğun eziyetini (asla) hissetmedim..."

163- Resulüllah buyurdu ki: "Ali'dir en büyük sıddık."

164- Ebu Süheyle'den: Ben ve Selman-ı Farisi hac yolculuğuna çıkmıştık. Giderken Rebeze'de Ebuzer Gıfari'ye uğrayıp yanına oturduk. O, bize şöyle dedi:

"Yakında, benden sonra bir fitne olacaktır. Bundan kaçış yoktur. Bu fitne sırasında Allah'ın Kitabı'na ve büyük insan Ali b. Ebi Tâlib'e sarılın ve onlardan asla ayrılmayın.

Şahadet ederim ki, Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu duydum: "Ali'dir Bana ilk iman eden, Beni ilk tasdik eden, kıyamet gününde Benimle ilk müsafaha edecek kimse. O'dur en büyük sıddık. Ve O'dur bu ümmetin hakkı bâtıldan ayıran Fâruk'u. O'dur mü'minlerin reisi -söz sahibi-, mal, ise münafıkların reisidir."

165- "Çok geçmeden Benden sonra bir fitne meydana gelecektir. O zaman olduğunda Ali b. Ebi Tâlib'in yanında yer alın ve O'ndan asla ayrılmayın. Hiç şüphesiz hakkı bâtıldan ayıran fâruk O'dur."

166- Ebuzer Gıfari'den: "Beni ilk tasdik edensin, kıyamet gününde Benimle ilk musafaha edecek kimse Sensin, en büyük sıddık Sensin, en yüce fâruk Sensin, hak ile bâtılın arasını ayıracaksın, Sen mü'minlerin reisisin, (dünya) malı da kafirlerin reisidir."

167- "Ali hak ile beraberdir. Hak da O'nunla! Havuz başında Bana varıncaya kadar birbirlerinden ayrılmazlar."

168- "Ali nereye dönerse Hak O'nunla beraberdir."

169- Ebu Said El-Hudri, kendi Müsned'inde babasından şöyle naklediyor: Ali, Resulüllah'ın yanından geçtiğinde Allah Resulü şöyle buyurdu: "Hak bununla birliktedir, Hak bununla birliktedir."

170- Ebuzer'in hizmetçisi Ebu Sabit'ten: Ümmü Seleme'nin yanına gittim. Baktım ki Ali b. Ebi Tâlib'den bahsedip ağlıyor.

Ve diyor ki: "Resulüllah'ın şöyle buyurduğunu duydum: Ali hak ile birliktedir. Hak da Ali'yle... Bu ikisi kıyamet günü havuz başında Bana varıncaya kadar asla birbirlerinden ayrılmazlar." (Kaynaklar için bakınız Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eseri)