İmam, ilmin ve kulluğun kaynağıdır.....

İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: “İmam âlimdir, cahil olmaz, önderdir, yerine geçen biri tarafından sorgulanmaz. Kutsallığın, temizliğin, ibadetin, zühdün, ilmin ve kulluğun kaynağıdır. Resûlullah’ın daveti, özellikle ona tevdi edilmiş, davet görevi ona bırakılmıştır."

<İmam, ilmin ve kulluğun kaynağıdır.....

İmam Rıza (a.s.) imamet konusunda buyurdu ki:

Allah'ın seçiminden, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'nm seçiminden ve onun Ehl-i Beyt'inden yüz çevirdiler. Kendi seçimlerine itibar ettiler. Oysa Kur'ân onlara şöyle seslenmektedir: "Rabbin dilediğini yaratır ve seçer. Onların seçme hakkı yoktur. Allah onların yakıştırmalarından münezzehtir, yücedir." (Kasâs, 68).

Bir başka âyette de şöyle buyurmuştur: "Allah ve Resulü bir şeye hükmetti mi, artık mü'min erkek ve mü'min kadınların işlerinde seçme hakkı yoktur." (Ahzâb, 36). Başka bir yerde de şöyle buyurmuştur: "Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz? Yoksa size ait bir kitap var da onda mı okuyorsunuz? Onda, beğendiğiniz her şey sizin için mutlaka vardır! Yoksa ne hükmederseniz mutlaka sizindir diye sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, kıyamet gününe kadar geçerli, kesin sözler mi var? Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak? Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını." (Kalem, 36-41).

Bir başka âyette de şöyle buyuruyor: "Niçin Kur'ân'ı düşünmüyorlar? Yoksa kalplerinin üzerinde kilit mi var?" (Muhammed, 24). Yoksa "Allah kalplerini mühürlemiş de bu yüzden anlamıyorlar mı?" (Tevbe, 87) veya "İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın." (Enfal, 21). "Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir. Allah onlarda bir hayır görseydi, elbette onlara işittirirdi. Fakat işittirseydi bile yine onlar yüz çevirerek dönerlerdi." (Enfal, 23) Veya "İşittik ve isyan ettik dediler." (Bakara, 93). Aksine imamlık, Allah'ın bir lutfudur: "Bilâkis bu, Allah'ın bir lutfudur, onu dilediğine verir. Allah büyük lutuf sahibidir." (Cuma, 4) Böyleyken imamı seçme işi nasıl onlara bırakılmış olabilir? İmam âlimdir, cahil olmaz, önderdir, yerine geçen biri tarafından sorgulanmaz. Kutsallığın, temizliğin, ibadetin, zühdün, ilmin ve kul luğun kaynağıdır. Resûlullah'ın daveti, özellikle ona tevdi edilmiş, davet görevi ona bırakılmıştır. Fâtıma Betül (selâmullahi aleyha)'nın tertemiz soyundan gelir. Soyuna dil uzatılmayı gerektiren bir kusur yoktur, hiç kimse nesep itibariyle ona denk değildir. Kureyş hanedanından, Haşimoğulları zirvesinden ve peygamberin pak neslinden gelmiş, Allah Azze ve Celle'nin rızasına sahiptir. Eşraf için bir şereftir ve Abdulmenaf oğullarının bir boyudur. İlmi gelişmiş ve hilmi eksiksizdir. İmamette güçlü, siyasette bilgedir. Ona itaat etmek farzdır. Allah Azze ve Celle'nin emriyle bu göreve gelmiştir. Allah'ın kullarına nasihat eder. Allah'ın dininin koruyucusudur.

Hiç kuşkusuz Allah, nebileri ve imamları muvaffak kılar, gizli ilminden ve hikmetinden, başka kimseye vermediği şeyleri verir. Bu yüzden onların sahip oldukları bilgiler aynı zamanda yaşayan insanların bilgisinden üstün olur. Aşağıdaki âyetlerde Allah bu gerçeğe işaret etmiştir: "Hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır; yoksa hidâyet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?" (Yunus, 35). "Kime hikmet verilmişse, ona çok hayır verilmiştir." (Bakara, 269). Talût'la ilgili olarak da şöyle buyurmuştur: "Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir.

Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir." (Bakara, 247). Bir âyette Peygamberi (sallallahu aleyhi ve âlihi)'ye şöyle buyuruyor: "Allah Sana kitabı ve hikmeti indirmiş ve Sana bilmediğini öğretmiştir.

Allah'ın lutfu, Sana gerçekten büyük olmuştur." (Nisa, 113). Bir âyette de Peygamberinin Ehl-i Beyt'i ve soyu olan imamlar hakkında şöyle buyurmuştur: "Yoksa onlar, Allah'ın lüt- fundan verdiği şeyler için insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna kitabı ve hikmeti verdik ve onlara büyük bir hükümranlık bahşettik. Onlardan bir kısmı ona inandı, kimi de ondan yüz çevirdi. Onlara kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter." (Nisa, 53-54-55).