Hz. Ali’nin hilafetle ilgili düşünceleri -2.....

Evet! Allah’a yemin ederim ki, onu duydular ve ezberlediler. Ancak dünya onların gözüne süslü göründü; süsü hoşlarına gitti

<Hz. Ali’nin hilafetle ilgili düşünceleri -2.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

(Dünden devam ediyoruz)

Evet! Allah'a yemin ederim ki, onu duydular ve ezberlediler. Ancak dünya onların gözüne süslü göründü; süsü hoşlarına gitti.

Taneyi yaran ve ruhu yaratana yemin olsun ki; biat için hazır olan bir topluluğun hazır olması ve yardım edenin de varlığıyla, hüccetin kıyamı olmasaydı, ayrıca Allah âlimlere bir zâlimin karnını tıka basa doldurmasına ve mazlumun aç kalmasına (Zâlime karşı çıkıp, mazlumu desteklemekten söz ediliyor) karşı hareketsiz kalmamalarını şart koşmasaydı, hilafet devesinin ipini sırtına atar, sonuncusunu ilkinin kâsesiyle sulardım. Bulduğunuz bu dünyanız, Benim yanımda bir keçinin aksırmasından daha değersizdir."

Hutbesinin burasına gelince, Iraklılar'dan biri ayağa kalkarak O'na bir mektup verdi. O da okumaya başladı. İbn-i Abbas dedi ki, "Ey Mü'minlerin Emiri! Konuşmana kaldığın yerden devam etsen!"

Hz. Ali şöyle dedi: "Heyhat ey İbn-i Abbas! Bu bir salyadır (köpüktür). Önce ortaya çıktı, sonra yok oldu."

İbn-i Abbas dedi ki, "Allah'a yemin ederim ki, Mü'minlerin Emiri'nin istediği gibi bitiremediği bu konuşması için hayıflandığım kadar hiçbir konuşma için hayıflanmadım."

Hz. Ali, kendi halifeliğinin ilk günlerinde bir camide yaptığı konuşma şöyledir:

"Ey Cemaat! Biliniz ki Sevgili Peygamber aramızdan ayrılırken O'nun bıraktığı hükümet hakkında kimsenin, bizimle kavga ve rekabet etmeyeceğini, hakkımıza göz dikmeyeceğini düşünüyorduk.

Zira biz O'nun vârisi, velisi ve Ehl-i Beyt'i idik. Ama beklentimin aksine içimizden birileri hakkımıza tecavüz edip, hilafeti bizden aldılar ve hükümet başkasının eline geçti.

Allah'a and olsun ki, eğer Müslümanların parçalanıp ihtilafa düşeceklerinden korkumuz olmasaydı, küfür ve putperestliğin yeniden İslam topraklarına dönmesinden ve İslam'ın yok olmasından çekinmeseydik onlara başka türlü davranırdık."

Bu ifadelerden anlıyoruz ki, Hz. Ali, Müslümanların ihtilafa düşmesinden, kan dökülmesinden ve putperestliğe dönülme ihtimalinden korktuğu için susmayı tercih etmiştir.

Sakife toplantısının haberi kendisine ulaştığında Hz. Ali, "Ensar ne dedi?" diye sordu. "Bizden bir emir, sizden bir emir olsun dediler" cevabını alınca, "Onlara karşı Resulüllah'ın (s.a.v.), Ensar'ın iyilerine iyilik yapılmasını, kötülerinin ise bağışlanmasını vasiyet etmesini delil olarak getirmediniz mi?" diye sordu.

"Bunda onların aleyhine nasıl bir delil var ki?" diye sordular. Hz. Ali, "Eğer emirlik onlarda olsaydı haklarında vasiyette bulunulmazdı" dedi.

Ardından "Kureyş ne dedi?" diye sordu. "Kendilerinin, Resulüllah'ın ağacı olmalarıyla delil getirdiler" dediklerinde Hz. Ali, şöyle cevap verdi: "Ağacı delil getirdiler ama meyveyi ihmal ettiler."

Burada Hz. Ali inkarı mümkün olmayan şu delilleri ortaya koymaktadır:

1- "Eğer hilafet Ensar'ın hakkı olsaydı, Hz. Peygamber onlar hakkında vasiyette bulunmazdı" diyor. Halbuki Allah Resulü Ensar'ın iyilerine iyilik yapılmasını, kötülerini ise affedilmesini vasiyet etmiştir. Demek ki liderlik, Ensar'a ait olamaz.

2- Hz. Ebu Bekir, Sakife'de Ensar'a karşı Muhacirler'i ve Kureyş'i savunurken Hz. Peygamber'e yakınlıklarını bir delil olarak kullanmış ve Kureyş'in Hz. Peygamberin ağacı olduğunu ima etmişti. Hz. Ali, "Ağacı delil getirirken meyveyi ihmal ettiler" diyerek, Ehl-i Beyt'in uğradığı haksızlığı veciz bir tarzda ifade etmektedir.

Demek ki Hz. Ali hilafetten gönül rızası ile vazgeçmiş değildir. İfadelerinden bunu açıkça görmek mümkündür.

Hz. Ali hayatının muhtelif dönemlerinde, insanlara Gadr-i Hum günü Resulüllah'ın (s.a.v.) buyurduğu ifadeleri hatırlatmıştır. Pek çok kaynakta geçen şu hadiseye dikkat edelim:

Hz. Ali Kûfe'de Müslümanlara Gadr-i Hum hadisini delil göstererek şöyle demiştir: "Allah aşkına kim Gadr-i Hum'da Benim hakkımda bir şey duymuşsa kalksın ve tanıklıkta bulunsun."

Orada bulunan on ikisi Bedir ashabından olan tam otuz sahabe ayağa kalkarak şöyle tanıklıkta bulundular, "Peygamber gözümüzün önünde Ali'nin elinden tutarak halka şöyle buyurdu: 'Benim mü'minlere nefislerinden daha evlâ olduğumu biliyor musunuz?"

Oradakiler 'evet' deyince de Hz. Peygamber şöyle buyurdular: 'Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır.'

O cemiyetten üç kişi tanıklık etmekten kaçındı. Bunlardan biri de yaşlandığım için unuttum diyen Enes b. Mâlik'ti.

Hz. Ali bunun üzerine onlara ve özellikle de Enes'e şöyle buyurdu, "Eğer yalan söylüyorsan Allah, seni abraş hastalığına dûçar kılsın ki sarığınla da örtemeyesin."

Enes daha yerinden kalkmadan abraş hastalığına yakalandı. Bazı rivayetlerde de kör ve abraş olduğu kaydedilmiştir. Bu olay kaynaklarda sahih senetlerle rivayet edilmiştir. (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)