İmam Cevad’ın (a.s.) hayatının aşamaları

İmam Muhammed b. Ali el-Cevad (a. s.), Hicrî l95 yılında, yani Abbâsî halifesi Me’mun'a biat edildiği yıl dünyaya geldi. Yedi yıl kadar babası İmam Rızâ’nın (a.s.) himâyesinde büyüdü

<İmam Cevad’ın (a.s.) hayatının aşamaları

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Babası İmam Rızâ'ya (a.s.) veliaht olarak biat edilmesine, buna bağlı baş gösteren hadiselere, ondan sonra ortaya çıkan olaylara, sıkıntılara, babası İmam Rızâ'nın (a.s.) en son Me'mun tarafından bir suikast ile şehit edilmesine kadar varan gelişmelere tanık oldu.

İmam Muhammed Takî (a.s.), babasının şehit edilmesinden sonra Me'mun'un tuzaklarından emin olarak yaşadı. Me'mun, İmam Rızâ'yı (a.s.) öldürmüştü ama insanlar tarafından bu töhmete mâruz kalmaktan kurtulamamıştı.

Ayrıca İmam'ın (a.s.) şahsiyetini zedelemeyi, insanların kalplerindeki yüksek makamından indirmeyi başaramamıştı.

Bu girişimlerin tümü, Ehl-i Beyt mezhebinin, Ehl-i Beyt taraftarlarının imamet ve önderliğe ilişkin itikadının daha bir belirginleşmesine yol açmıştı. Nitekim buna bağlı olarak da nice siyasal ve sosyal gelişmeler gün yüzüne çıkmıştı.

Abbâsî halifesi Me'mun'un dönemi Hicrî 218 tarihinde sona erdi. Ondan sonra kardeşi Mu'tasım Hicrî 227 yılına kadar hilafet makamına oturdu. Mu'tasım, İmam Cevad'a (a.s.) hareket imkânı vermedi.

Olanca dikkatiyle onun bütün sosyal ve siyasal faaliyetlerini gözetim altına aldı. Sonra onu, Ümmü'l-Fazl adıyla bilinen ve Halife Me'mun tarafından İmam Cevad'la (a.s.) evlendirilen kardeşinin kızı aracılığıyla öldürdü. İmam'ın (a.s.) bu kadından çocuğu olmadı. Bu olay Hicrî 220 tarihinde gerçekleşti. Böylece Mu'tasım, İmam Muhammed Takî'yi (a.s.) şehit etmiş oldu.

İmam'ın kısacık hayatını iki bölüm ve üç aşama şeklinde inceleyebiliriz:

Birinci Bölüm: Babasının himâyesinde geçen zaman. Bu, aynı zamanda kısa ve bereketli ömrünün ilk aşamasıdır da. Yaklaşık olarak yedi yıl sürmüştür.

İkinci Bölüm: Hayatının, babasının şehit edilmesinden, kendisinin şahâdetine kadar geçen bölümü. Bu da, yaklaşık on yedi sene kadar sürmüştür.

İmam'ın (a.s.) hayatının bu bölümü, özellikleri itibariyle iki belirgin aşamaya ayrılmaktadır:

Birinci Aşama: Me'mun zamanında geçen hayatı. Bu, aynı za-manda genel hayatının ikinci aşaması sayılmaktadır. Yaklaşık olarak on beş sene sürmüştür. İmam'ın kısacık ömrünün en uzun aşaması da budur.

İkinci Aşama: Abbâsî halifesi Mu'tasım zamanında geçen ha-yatı. Yaklaşık olarak iki sene süren bu aşama, mübarek hayatının üçüncü aşamasına tekâbül etmektedir.

İmam'ın (a.s.) hayatının aşamalarını şu şekilde özetleyebiliriz:

Birinci Aşama: Yedi yıl sürmüştür. İmam Rızâ (a.s.) zamanına denk gelmektedir. Şöyle ki, İmam Muhammed Takî (a.s.) Hicrî 195 yılında dünyaya geldi. O sırada Abbâsî tahtına Muhammed Emin geçmişti. İmam Rızâ (a.s.) da Hicrî 203 yılının safer ayında şehit edildi.

İkinci Aşama: On beş yıl sürmüştür. Bu, Me'mun'un Hicrî 203 yılından Hicrî 218 yılına kadar tahtta kaldığı süreye tekâbül etmektedir.

Üçüncü Aşama: Me'mun'un yönetiminin sona ermesinden son-raki dönemdir. Mu'tasım'ın tahta geçmesiyle birlikte yaklaşık iki sene sürmüştür. Yani Hicrî 218 ilâ 220 yılına kadar.  

ABBÂSÎLER'İN HALKA KARŞI İZLEDİĞİ SİYASET

Ebû'l-Ata es-Sindî (öl. Hicrî 180) şunları söylemiştir: "Keşke Mervanoğulları'nın üzerimizdeki zulümleri devam etseydi! Keşke Abbâsoğulları'nın adaleti ateşe girseydi!" 

İnsanların Abbâsiler'den bekledikleri ideal adalet ve eşitlik, çok geçmeden bir kuruntuya dönüşmüştü. Mansur'un, Hârun Reşid'in yırtıcılık ve aç gözlülüğü, Ali b. İsâ'nın çocuklarının işledikleri zulümler, Müslümanların mallarını har vurup harman savurmaları, bize Haccac'ı, Hişam'ı, Yusuf b. Amr es-Sekafî'yi hatırlatmaktadır.

Önce Seffah'ın (kan dökücü), sonra da Mansur'un tarihte eşi görülmemiş şekilde kan dökmeye başlamaları, halkın tüm fertlerini nefret ve derin bir karamsarlık kaplamıştı. 

Tarihçiler, Ebû'l-Âbbas es-Seffah'ın iş başına gelir gelmez kan dökmeye başladığını, doğudaki ve batıdaki valilerinin de ondan geri kalmadıklarını anlatmaktadırlar. Muhammed b. Eş'as Mağ- rip'te, Sâlih b. Ali Mısır'da, Hazım b. Huzeyme, Humeyd b. Kah- taba vb. diğer valiler de onun yolunu izlemişlerdi.

Ebû Ca'fer el-Mansur, insanları, kendileri için öngörülmüş vergileri verinceye kadar ayaklarından asardı... 

Başka tarihçiler de onu hain, güvenilmez, entrikacı, kan dökmekte tereddüt etmeyen acımasız biri olarak nitelendirmişlerdir. Ali evladına karşı takındığı tavır, Abbâsî tarihinin kara sayfalarından biridir.  

Halifelerden el-Hâdi ise içki içen, eğlenceye düşkün biriydi. Zulüm ve zorbalıkla meşhur olmuştu. Ahlâksız, katı kalpli ve zorbaydı. Bütün vaktini içki içip eğlenmekle geçirirdi. 

Hârun Reşid'e gelince; tarihçiler onun hakkında, "Her bakım-dan Mansur'a benziyordu. Savurganlığı hariç. Çünkü Mansur cimriydi" değerlendirmesinde bulunmaktadırlar. 

Diğer Abbâsî halifeleri, işaret ettiğimiz bu halifelerden farklı değillerdi ve onların dönemleri de geleneksel zulüm siyasetinin dışında bir görünüme sahip değildi.

Eğer Abbâsîlerin ahlâkî özelliklerini tümüyle ifade etmek gerekirse, Me'mun'un Merv'de iken Bağdat'taki Abbâsoğuları'ndan kardeşlerine yazdığı mektuptan iyisi bulunamaz. Me'mun ki, bu ailenin bir ferdiydi ve onları herkesten iyi tanımaktaydı. Me'mun bu mektupta şunları söylüyor:

"Sizler kendi kendiyle eğlenip oynayıp eğlenen, kıt akıllı, tedbiri zayıf kimselersiniz. Ya şarkı söyler, ya da tef veya zurna çalarsınız. Allah'a yemin ederim ki, eğer dün öldürdüğünüz Ümeyyeoğulları diriltilirse, onlara denilir ki:

'Sizden geri kaldılar diye bunların işle¬dikleri ayıplara burun kıvırmayın. Bilakis sizin yaptıklarınıza katkı sağladılar. Bu bakımdan davranış ve ahlâk olarak sizin şiarınızı ve bayrağınızı yükselttiler.'

Sizin herhangi birinize bir kötülük işlese, hemen paniğe kapılır. Bir hayra nâil olsa, cimri kesilip kimseye vermez olur. Söz ancak korktuğunuz için bir kötülükten yüz çevirirsiniz.

Gece günah işleyen, sabah uyandığında da işlediği günahla övünülecek bir şey yapmış gibi böbürlenen biri, günahtan nasıl yüz çevirsin ki?! Sizin tek amacınız, karnınız ve cinsel organınızdır.

Karşı konulmaz şehvetiniz bir gönderilmiş peygamberi veya mukarreb meleği öldürmeyi gerektirirse, bundan asla geri durmazsınız. Sizin insanlar içinde en sevdikleriniz günahlarını size süsleyen veya çirkin hayâsızlıkları işlemede yardımcı olan kimselerdir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)