mam Cevad (a.s.) dönemindeki siyasi yapı

İmam Cevad’ın (a.s.) imamlığı, Hârun Reşid’in oğulları Me’mun ve Mu’tasım’ın dönemlerini kapsamıştır. İmamet görevini fiilen üstlenmediği dönemde ise, Emin ve Me'mun'un hâkimiyetleri söz konusuydu

<mam Cevad (a.s.) dönemindeki siyasi yapı

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN
İmam'ın hayatını ele alırken aşağıdaki noktalar üzerinde durmak, meselenin daha iyi anlaşılması açısından yerinde olacaktır:

1-Emin ve Me'mun arasında baş gösteren taht kavgası.

2-Emin; karakteri, tutumları ve siyaseti.

3-Me'mun; karakteri, tutumları ve siyaseti.

Hârun Reşid'in oğulları Muhammed el-Emin ile Abdullah el- Me'mun arasında baş gösteren fitne ve taht kavgası, temel özellikleri üzerinde durduğumuz bu aşamada meydana gelen en önemli siyasal gelişmedir.

Bu gelişme, tarihte "el-Fitnetu'l-Kubra/Büyük Fitne" olarak nitelendirilmiştir.

Nitekim bu fitne sonucu ikisi arasında savaş çıkmış, Müslümanlar ağır bir bedel ödemek zorunda kalmışlardı. Nice kanlar dökülmüş, mallar ve enerjiler bunlardan birinin tahtı ele geçirmesi uğruna hebâ olup gitmişti!

Bu fitnenin sebeplerinin üzerinde durmak için de iki kardeşten her birinin kişiliğini iyi anlamak gerekir.

Buna ek olarak da bizzat Hârun Reşid'in bu fitnenin ortaya çıkmasındaki rolünü incelemek lazımdır.

Zira bütün bu gelişmeler İmam Cevad'ın hayatını önemli ölçüde etkilemiştir. Aynı zamanda İmam'ın nasıl kimselerle karşı karşıya olduğunu anlamamız bakımından bu dönem önemlidir.

Hârun Reşid, her üç oğluna, yani Emin, Me'mun ve Mü'temin'e de taht sözü vermiş, onları veliaht ilan etmişti. Böylece iktidara gelmek için birbirleriyle kıyasıya bir rekâbete tutuşmalarının yolunu açmıştı. Her birine imkânlar ve güç kaynakları sağlamıştı. Böylece hilafetin kardeşlerine değil, oğullarına geçmesini temin etmeyi amaçlamıştı.  

MUHAMMED EMİN'İN KARAKTERİ VE SİYASETİ

Emin, İslam açısından son derece önemli olan bu makamı hak edecek tek bir üstün ve saygın özelliğe sahip değildi. Onun hayıtını kaleme alan bütün tarihçiler, onun övgüye değer tek bir karaktere sahip olmadığı noktasında birleşmişlerdir.

Hârun Reşid, karısı Zübeyde'nin etkisinde kaldığı için ona taht yolunu açmıştı. Bu halifenin tarihî kaynaklarda yer alan bazı özellikleri şunlardır:

1- İlimden nefret etmesi: Emin, ilimden nefret eder, âlimleri aşağılardı. Okuma yazma bilmiyordu.   Böyle iken, Reşid, hangi gerekçeyle halifeliği ona bırakmıştı?

2- Görüş zayıflığı: Emin, zayıf görüşlü biriydi. Kendisine geniş bir ülke teslim edilmişti ama bu memleketi idare edecek beceriden yoksundu.

Tarihçi Mes'udî, onu şu şekilde nitelendiriyor: "Çirkin bir hayat tarzı vardı. Zayıf görüşlü biriydi. Arzularının peşinden giderdi. Çok önemli meselelerde başkalarının görülerine göre hareket ederdi. Kendisi için hayır düşünmeyen kimselere güvenirdi." 

Ketbî ise onun hakkında şunları söylüyor: "İğrenç şeyleri normal karşılardı. Arzu ve heveslerinin peşine düşerdi. Ne yaparsa yapsın, ahireti aklına getirmezdi. Yemek yedirmek bakımından insanların en cimrisiydi. Nereye oturduğuna ve kiminle beraber içki içtiğine bakmazdı." 

3- Halktan kaçması: Halife Emin, kendi ailesinden, komutanlarından ve valilerinden gizlendiği, onlara görünmediği gibi halktan da kaçıp gizleniyor, onları küçümsüyordu. 

Kendini oyun ve eğlenceye vermişti. Devletin idaresini Fazl b. Rebi'e teslim etmişti. O da devleti kendi arzularına ve keyfine göre yönetiyordu. Emin'in yanında seçkin bir yere sahip olan İsmail b. Subeyh, bir gün Emin'e şöyle demişti:

"Ey Mü'minlerin emîri! Komutanların, askerlerin ve halkının genelinin nefisleri iyice kötüleşti. Kötü zanlar besliyorlar. Kendilerine görünmemen onlara ağır gelmeye başladı. Eğer günde bir saat onlarla birlikte otursan, gelip seninle görüşseler, bu onları yatıştıracak, arzularını tatmin edecektir."

Emin, onun bu isteğini olumlu buldu. Sarayında oturdu. Şairler huzuruna giderek kasidelerini okudular. Sonra Emin saraydan çıktı.

Dicle üzerinde bir gemiye binerek Şemâsiye'ye doğru hareket etti. Atlılar arkasında, Dicle'nin kenarında saf tutmuşlardı. Mutfak malzemelerini ve hazineleri de onunla birlikte taşıyorlardı. Bindiği gemi ise aslan şeklinde yapılmıştı. İnsanlar bunun gibi göz alıcı görkemli bir manzara o güne kadar görmüş değillerdi. 

4- Me'mun'u veliahtlıktan azletmesi: Emin, Hârun Reşid'in öl¬düğü gün halifelik makamına oturdu. Halifelik mührü ve Abbâsî halifelerinin birbirlerine devrettikleri hırka ve kılıç ona ulaştırılmıştı.

Tahta oturur oturmaz kardeşi Me'mun'u halifelikten azletti. Henüz beşikte olan oğlu Mûsâ'yı veliaht ilan etti ve ona "en-nâtık bi'l-hak/hakkı konuşan" adını verdi. Babası Hârun Reşid'in Kâbe'ye astığı veliahtlık fermanını getirmesi için birini gönderdi.

Bu fermanda Emin'den sonra Me'mun'un halife olması öngörülüyordu. Ferman eline geçer geçmez, yırtıp attı." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)