Babasının şehit edilmesi sırasında İmam Cevat -1-

“İmam Rızâ” isimli eserimizde ifade ettiğimiz gibi, tarihçilerin büyük kısmı İmam Rızâ’nın zehirlenerek şehit edildiğini kabul ederler

<Babasının şehit edilmesi sırasında İmam Cevat -1-

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Ebû Salt el-Herevî anlatıyor: "Ebûl-Hasan Ali b. Mûsâ er-Rızâ'nın (a.s.) önünde oturuyordum. Bana dedi ki: 'Ey Ebû Salt! Şu Hârun'un kabrinin bulunduğu kubbeye gir ve dört yanımdan toprak al, bana getir.'

Gittim ve istediği toprağı getirdim. Önünde dikilince, 'Şu toprağı bana ver' dedi. O sırada kapının yanında duruyordu. Toprağı verdim. Aldı toprağı, kokladı, sonra da yere attı. Ardından dedi ki:

'Benim için burada mezar kazılacak. Mezarı kazarlarken karşılarına bir kaya çıkacak. Horasan'ın bütün kazmaları bir araya gelse de onu kıramazlar.'

Ardından ayak tarafında ve baş tarafında da böyle kayaların çıkacağını söyledi.

Sonra dedi ki: 'Şu toprağı bana ver. Bu benim toprağımdır' Sonra şöyle dedi: 'Benim mezarım burada kazılacak. Benim için aşağıya doğru yedi basamak kazmalarını emredersin. Benim için lahitsiz kabir hazırlasınlar.

Eğer cesedimi lahde koymakta ısrar ederlerse, lahdin iki arşın ve karış kadar olmasını söyle. Allah, onu dilediği kadar genişletecektir.

Bunu yaparlarsa, baş tarafımda bir ıslaklık göreceksin. O zaman sana öğreteceğim sözleri söylersin. Oradan su çıkacak ve lahdi dolduracak. İçinde küçük balıkların yüzdüğünü göreceksin.

Sana vereceğim ekmeği doğrayıp onlara atarsın. Ekmeği kapıp yiyecekler. Ekmekten bir şey kalmayınca büyük bir balık ortaya çıkacak ve küçük balıkları geride bir tane bırakmadan yutacak, sonra ortadan kaybolacak.

Büyük balık ortadan kaybolunca, elini suya koy ve sana öğreteceğim sözleri söyle. O zaman su çekilecek ve geride hiçbir iz kalmayacak. Bütün bunları mutlaka Me'mun'un huzurunda yap.'

Sonra şöyle buyurdu: 'Ey Ebû Salt! Yarın şu günahkârın yanına gideceğim. Eğer dışarı çıktığımda başım açık ise, benimle konuş, seninle konuşurum. Şayet başım örtülü ise, benimle konuşma.'

Sabah olunca kalktı ve elbiselerini giydi. Mihrabına oturup beklemeye başladı. Öyle bekliyorken, yanına Me'mun'un kölesi geldi ve şöyle dedi: 'Emîrü'l-mü'minîn'in davetine icâbet et.'

İmam Rızâ (a.s.) ayakkabılarını ve hırkasını giydi. Kalkıp yürümeye başladı, ben de arkasından yürüdüm. Me'mun'un yanına girdi. Me'mun'un önünde bir tabak üzüm vardı. Meyve dolu başka tabaklar da vardı. Elinde bir üzüm salkımı vardı, birazını yemiş birazı da kalmıştı.

İmam Rızâ'yı (a.s.) görünce ayağa sıçradı ve onu kucakladı. Kaşlarının arasını öptü ve yanına oturttu. Sonra üzüm salkımını uzattı ve şöyle dedi: 'Ey Resûlullah'ın oğlu! Bundan daha güzel üzüm görmedim!'

İmam Rızâ (a.s.) şöyle dedi: 'Cennet'te bundan daha güzel üzüm olsa gerek.'

Me'mun, 'Biraz yesene!' dedi.

İmam Rızâ (a.s.), 'Beni mâzur görsen!' dedi.

'Hayır, olmaz' dedi, 'Mutlaka yiyeceksin. Niçin yemiyorsun? Yoksa bizi bir şeyle mi itham ediyorsun?' Ardından Me'mun salkımı aldı ve birazını yedi. Sonra İmam Rızâ (a.s.) aldı, üç tane üzüm yedi. Sonra salkımı bıraktı ve kalktı.

Me'mun da kalktı ve 'Nereye?' dedi.

İmam, 'Beni gönderdiğin yere' dedi.

Dışarı çıktığında başı örtülüydü. Eve girinceye kadar kendisiyle konuşmadım. Kapının kapatılmasını emretti, kapı kapatıldı ve yatağının üzerinde uyudu. Ben de evin avlusunda kederli ve üzüntülü bir şekilde bekliyordum.

Ben öylece beklerken içeri güzel yüzlü, düzgün saçlı bir deli-kanlı girdi. İmam Rızâ'ya (a.s.) onun kadar benzeyen birini görmemiştim. Hemen delikanlının yanına koştum ve, 'Kapı kapalı olduğu hâlde nereden içeri girdin?' dedim.

Dedi ki: 'Beni şu vakitte Medine'den getiren, şu kilitli kapıdan da içeri soktu.'

Dedim ki: 'Kimsin sen?'

Bana dedi ki: 'Ben, senin Hüccetinim ey Ebû Salt! Ben, Muhammed b. Ali'yim.'

Sonra babasının bulunduğu yere gitti, içeri girdi ve benim de kendisiyle birlikte içeri girmemi emretti.

İmam Rızâ (a.s.) onu görür görmez ayağa kalktı, kucakladı, bağrına başlı, kaşlarının arasını öptü. Sonra onu yatağına doğru çekti. Muhammed b. Ali (a.s.) babasının üzerine kapandı, öptü. Anlamadığım bazı sözleri gizlice kulağına fısıldadı." Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)