Resulûllah’ın (s.a.v.), tarihî Vedâ Hutbesi’nde vurguladığı önemli unsurlardan biri de adalettir. Adalet, esasen eşitliğin de temelidir. Şu mübarek sözler adaletin esaslarını vurgular:
24-03-2022“Ey insanlar! Her câni, kendi suçundan kendisi sorumludur. Hiçbir câninin işlediği suçun cezasını evladı çekmez. Hiçbir evladın suçundan da babası mesul edilemez.”
“Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız.”
“Haksızlık yapmayın. Haksızlığa boyun eğmeyin. Ahalinin haklarını gasbetmeyin. Sakın Benden sonra, kâfirlerin yaptığı gibi birbirinizle boğuşmayın.”
Adaletin tahakkukunda esas; zâlim de, mazlum da olmamaktır. Adaletin tahakkuku için ölçünün hak ve âdil olması gerekir. Hukukun eşit olarak tatbiki, adalet için kâfi değildir. Mühim olan; ölçünün hak, hukukun âdil olmasıdır.
Adaletin tahakkuk etmesi için öncelikle iki şey gerçekleşmelidir: 1. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunun tespit edilmesi,
2. Yanlışın tespit edilmesi ve cezasının ne az, ne de çok olacak şekilde ölçülü ve dengeli takdir edilmesi.
İnsanoğlu noksan ve âciz olduğundan ve de kendini idrakten mahrum bulunduğundan, doğru-yanlış tesbitinde ve işlenen suçun cezasının takdirinde zaaf ve yanılmalara düşmektedir. Ölçüde yanılmamak, suç-ceza dengesinde isabet edebilmek ancak insanı ve iyilik-kötülük mefhumunu kâmil anlamda bilmekle mümkündür.
Kâmil anlamda bilen Allah’tır. O halde adalet, ancak Allah’ın ölçüsünü kullanmakla gerçekleşebilir. Adalette mühim olan ‘hak’ kavramıdır. Güçlü olan değil, haklı olandır.
Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de hak ve bâtılı ayırmış, hak mefhumunu tarif etmiş, hangi suçun ne şekil, ne miktar cezayı gerektirdiğini beyan etmiştir. Adaletin tahakkuku, Allah’ın Kitabı’na uymakla gerçekleşir. Vedâ Hutbesi’nde vurgulanan da budur:
“Ey mü’minler! Size bir emanet bırakıyorum. Siz, ona sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet de, Allah’ın Kitabı Kur’an’dır.”
Adaletin tahakkuku için suç ile cezanın dengeli olması, her hak sahibine hakkının verilmesi şarttır. Meselâ; haksız yere adam öldürmek büyük bir suçtur ve haksız yere bir cana kıyan câniye kısas cezası uygulamak adalettir. Kısas, can emniyetinin teminatıdır. Tersi ise haksız yere bir cana kıymaktır. Zâlim de, mazlum da olmamak adaletin gereğidir.
Vedâ Hutbesi’yle vurgulanan İslam’ın adalet sistemi, hakkaniyete uygun ve geniş kapsamlıdır. İnsanlar arası her türlü hak ve hukuka tecavüz men edilmiştir. İnsanın nefsine zulmedemeyeceği ve intiharın başkasının canına kıymaktan daha büyük bir suç olduğu vakıadır. Zira, hak ve hukuk ölçüleri, insanın kendinden değil, Allah tarafından tespit ve tayin olunur. İnsana canı ve bedeni Allah’ın bir emanetidir. O halde insan, nefsine de zulmedemez.
Ayrıca, Vedâ Hutbesi’nde, suçun hususiliği prensibi de vurgulanmıştır. Nitekim, yukarıda geçtiği gibi, suçu kim işlemişse ceza ona aittir.
İslamiyet’te adaletin eriştiği zirveye bugüne kadar hiçbir nizam erişememiştir. İslam adaletinde mühim olan; nazariye değil, müşahhas uygulamalardır. Cenab-ı Hak, adalet hakkında şöyle buyurmuştur: “Şüphesiz ki Allah, adaleti emreder.” (Nahl, 90 )
“Şüphesiz ki Allah, size, emanetleri ehil ve erbabına vermenizi, insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmeylemenizi emreder.” (Nisa 58)
“Söz söylediğiniz vakit (leh ve aleyhinde söyleyeceğiniz kimse) hısım dahi olsa adaleti gözetin.” (En’âm, 153 )
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 521 /528
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir
Devam edecek