‘Ya Ali, vay sana düşman olup yalanlayanın haline’

Ya Ali, ne mutlu seni seven ve doğrulayan kimseye, vay sana düşman olup yalanlayanın haline! Seni sevenler yedi kat gök ile yedi kat yerde ve o ikisinin arasında olanlarca tanınmaktadırlar.

<‘Ya Ali, vay sana düşman olup yalanlayanın haline’

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

İmam Rıza (a.s.) dedeleri vasıtasıyla Ali (a.s.), o da Resûlullah'tan (a.s.) şöyle buyurduğunu naklediyor:

"Ya Ali, ne mutlu seni seven ve doğrulayan kimseye, vay sana düşman olup yalanlayanın haline!

Seni sevenler yedi kat gök ile yedi kat yerde ve o ikisinin arasında olanlarca tanınmaktadırlar.

Onlar; dindar, takvalı, güzel davranışlı, Rableri karşısında mütevazı, başları aşağı ve kalpleri Allah'ı hatırlamakla titreyen kişilerdir.

Onlar; senin vilayetini hakkıyla tanıyan, senin faziletlerini anlatmakla meşgul, sana ve soyundan gelenlere duydukları muhabbetten dolayı gözleri yaşlı insanlardır.

Onlar; Allah'a Kendi Kitabında emrettiği şekilde dindarlık eder, Sünnet'ten delili olanlarına amel eder ve kendilerinden olan emir sahiplerinin desturlarına itaat ederler.

Onlar; parçalanmayacak şekilde birbirlerine kenetlenmişlerdir ve bir daha nefret etmeyecek şekilde birbirlerine sevgi duyuyorlar.

Doğrusu melekler; onlara selam gönderir, dualarına amin der, günahları için istiğfar eder, ölüm anlarında baş uçlarına gelir ve onların yokluğundan dolayı kıyamete kadar yalnızlık acısı çekerler."

Abdusselam bin Sâlihî Herevî İmam Rıza'dan (a.s.), o dedeleri vasıtasıyla Ali (a.s.) ve o da Resûlullah'tan (a.s.) şöyle buyurduğunu naklediyor:

"Allah-u Teala Benden daha üstün birisini yaratmamış ve hiçbir yaratığına da Benden daha çok ikramda bulunmamıştır."

Ali (a.s.) diyor ki: "Resûlullah'a (a.s.) dedim ki: 'Siz mi daha üstünsünüz, yoksa Cebrail mi?'

Buyurdular: Ya Ali! Allah-u Teala peygamberlerini mukarreb (yakın) meleklerinden daha üstün kılmıştır. Beni ise bütün peygamberlerine üstün kılmıştır.

Ya Ali! Üstünlük Benden sonra sende ve senin soyundan gelen imamlardadır.

Ya Ali; Melekler bizim ve bizi sevenlerin hizmetçileridirler.

Ya Ali! Allah'ın Arş'ını taşıyan ve Arş'ın etrafında Rablerini tesbih eden meleklerin hepsi bizim vilayetimize iman edenler için istiğfar ederler.

Ya Ali! Eğer biz olmasaydık Allah-u Teala, Adem'i, Havva'yı, cenneti, cehennemi, gökleri ve yeri yaratmazdı. Nasıl olur da biz, meleklerden daha üstün olmayız.

Biz, Allah'ı tanıma, tesbih etme, kendisinden başka ilahın olmadığını ikrar etme ve takdis etme faziletlerine onlardan önce sahiptik.

Çünkü Allah- u Teala'nın ilk yarattığı varlık bizim ruhlarımızdır. Allah-u Teala ruhlarımızı yarattıktan sonra onları kendi birlik ve hamdını ikrar ettirdi ve daha sonra melekleri yarattı.

Melekler bizim nurlarımızı bir tek nur halinde görünce bize ta'zim ettiler. Daha sonra melekler bizlerin mahluk olduğumuzu ve Allah-u Teala'nın bizim sıfatlarıızdan münezzeh olduğunu bilsinler diye biz Allah-u Teala'yı tesbih ettik.

Bunun üzerine melekler de Allah-u Teala'yı tesbih ettiler ve onu bizim sıfatlarımızdan tenzih ettiler.

Melekler bizim şânımızın yüceliğini görünce bizler, Allah'tan başka ilah olmadığına şehadet ettik ki, melekler Allah'tan başka ilah olmadığını bizlerin O'nun kulları olduğunu, O'nunla birlikte veya O'nsuz kendisine ibadet edilen varlıklar olmadığımızı anlasınlar.

Bunun üzerine melekler 'lâ ilahe illallah' dediler. Melekler bizim makamımızın büyüklüğünü gördüklerinde bizler, Allah'ın büyüklüğünü ikrar ettik ki melekler büyüklüğün ancak Allah vasıtasıyla başka varlıklara ulaştığını anlasınlar.

Melekler Allah-u Teala'nın bize verdiği izzet ve kudreti görünce, bizler, 'la havle ve la kuvvete illa billah" (bütün güç ve kuvvetler Allah'tandır) dedik ki, melekler bizlerin Allah-u Teala'nın verdiği kudret ve kuvvetten başka bir şeye sahip olmadığımızı anlasınlar.

Melekler Allah-u Teala'nın bize verdiği nimetler ve itaatimizi vacip ettiğini görünce, bizler, 'Elhamdulillah' dedik ki, melekler Allah-u Teala'nın nimetleri karşısında bizim görevimizin O'nu hamd etmek olduğunu anlasınlar. Bunun üzerine melekler, 'Elhamdulillah' dediler."

Ebu Nasır Bezentî, İmam Rıza'dan (a.s.) şöyle buyurduğunu naklediyor:

"İlim, hilm (yumuşak huyluluk) ve sükût fakih birisinin alametlerindendir. Doğrusu sükût hikmetin kapılarından bir kapıdır. Sükût muhabbeti celbeder. Bu da bütün hayırların alametidir."

Hemdan-ı Divanî, İmam Rıza'dan (a.s.) şöyle buyurduğunu naklediyor: "Her insanın dostu aklı, düşmanıysa cehaletidir."

İmam Rıza (a.s.), babaları vasıtasıyla Ali bin Ebu Tâlib'den (a.s.) şöyle naklediyor:

"Birisi Ali'yi (a.s.) evine yemeğe davet edince ona şöyle buyurdular: 'Eğer üç konuda bana söz verirsen gelirim.' Adam, 'O üç şey nedir?' dedi.

Buyurdular: Evin dışından benim için bir şey getirmeyeceksin, evinde olanı bana sunmaktan çekinmeyeceksin ve hanımını da zahmete sokmayacaksın.'

'Adam söz veriyorum' dedi ve bunun üzerine Ali (a.s.) onun davetine icabet etti."

Dâvud bin Süleyman, İmam Rıza'nın (a.s.) dedeleri vasıtasıyla Resûlullah'tan (a.s.) şöyle buyurduğunu naklediyor:

"Dört grup insan vardır ki eğer bütün yeryüzü ehlinin günahlarını işlemiş olsalar dahi kıyamet gününde onlara şefaat edeceğim:

1. Ehli Beyt'ime yardım edenler.

2. İhtiyaç duyduklarında onların hacetlerini giderenler.

3. Onları gönülden sevip dilleriyle bu sevgiyi izhar edenler.

4. Kendi elleriyle onları savunanlar." (Hadis uzun bir hadistir. Ben-i İsrail hikâyeleri ile ilgilidir.)

Ali bin Fazzal babasından şöyle dediğini naklediyor: "İmam Rıza'dan (a.s.) Bismillah'ın mânâsı hakkında sordum. Şöyle buyurdular: 'Bir kişi Bismillah deyince mânâsı budur ki: Ben, Allah'ın alametlerinden bir alametle kendimi damgalıyorum ve o alamet kulluktur.'

İmam'a (a.s.), 'İsim (simet) nedir?' dedim. Buyurdular: Alamet."

İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: "Babam dedeleri vasıtasıyla Ali'nin (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletti: 'Allah-u Teala'nın yarattığı her Hüdhüd kuşunun kanadında Süryanîce şu yazı yazılıdır: Yaratılmışların en hayırlısı Muhammed'in (a.s.) Ehl-i Beyt'idir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)