İmam Taki’nin çocuk yaşta gösterdiği kerametler

İmam Cevad (a.s.), henüz yedi yaşında bir çocuk iken Müslümanların imamlığı makamına çıkmış olması bakımından başlı başına bir keramet olmakla beraber, yüce Allah, onun aracılığıyla, değişik münasebetlerle birçok kerametler göstermiştir

<İmam Taki’nin çocuk yaşta gösterdiği kerametler

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

İmam Cevad (a.s.), henüz yedi yaşında bir çocuk iken Müslümanların imamlığı makamına çıkmış olması bakımından başlı başına bir keramet olmakla beraber, yüce Allah, onun aracılığıyla, değişik münasebetlerle birçok kerametler göstermiştir.

Ki kullar üzerindeki hüccet tamamlansın, inatçıların dilleri kesilsin ve mü'minlerin de kalpleri mutmain olsun. 

Aşağıda buna ilişkin bazı örnekler sunuyoruz.

Ebû Hâşim Davud b. Kâsım el-Ca'ferî anlatıyor: "Bir gün Ebû Ca'fer el-Cevad'ın (a.s.) evine girdim. Yanımda üç mektup vardı.

Ama mektupların kime ait olduklarını gösteren bir isim yazılmıyordu. Bu yüzden onları karıştırmış ve bundan dolayı da üzülmüştüm. Mektuplardan birini aldı ve 'Bu, Reyyan b. Şe- bib'indir' dedi.

İkincisini aldı, 'Bu, Muhammed b. Hamza'nındır' dedi. Üçüncüsünü de aldı, 'Bu da falanındır' dedi. Hayretten dona kalmıştım. Bana baktı ve tebessüm etti."

Yine râvi şöyle anlatıyor: "Ebû Ca'fer bana bir kese içinde üç yüz dinar vermişti. Bunları amcaoğullarından birine vermemi emretti ve şöyle dedi: 'Sana diyecek ki: Bu parayla benim için bazı eşyalar satın alacak bir sanatkâr göster.

Sen de ona göster.' Adama dinarları götürdüm. Bana dedi ki: 'Ey Ebû Hâşim! Bu parayla benim için bazı eşyalar satın alacak bir sanatkâr göster.' Ben de istediğini yaptım."

Yine Ebû Hâşim diyor ki: "Bir gün bir deveci, İmam'ın işlerinde çalışmak istediğini belirterek benim gidip bu hususta onunla konuşmamı istedi. Bu hususta konuşmak üzere İmam'ın (a.s.) yanına gittim. Baktım bir toplulukla birlikte yemek yiyor. Onunla konuşmama imkân yoktu. İmam, 'Ey Ebû Hâşim ye!' dedi. Önüme yemek koydu. Sonra, bana herhangi bir soru sormadan, 'Ey hizmetçi! Ebû Hâşim'in bize getirdiği deveciye bak ve çalışanlarımız arasına kat' buyurdu."

Ebû Hâşim anlatıyor: "Bir gün bir bahçede iken onun yanma girdim. Dedim ki: 'Sana fedâ olayım, ben çamur yemekten kendimi alamıyorum. Benim için Allah'a dua et.' Sustu. Birkaç gün sonra, ben herhangi bir şey demeden şöyle buyurdu: 'Ey Ebû Haşim! Allah, senden çamur yeme isteğini giderdi.'

O günden sonra çamur yemekten nefret ettiğim kadar hiçbir şey¬den nefret etmedim."

Ali b. Esbat anlatıyor: "Babasının ölümünün üzerinden birkaç gün geçmişti ki, bir gün Ebû Ca'fer (a.s.) dışarı çıkıp yanıma geldi. Arkadaşlarıma onu tarif etmek için baştan ayağa süzdüm.

Yanıma oturdu ve şöyle dedi: 'Ey Ali! Yüce Allah, nübüvvet için öngördüğü delilleri imamet için de öngörmüştür. Şöyle buyurmuştur: Ona küçük yaşta hikmet verdik.'

Râvi anlatıyor: "İmam Rızâ (a.s.) vefat ettiğinde, yanında dört bin dirhemim vardı. Bunu benden ve ondan başka kimse bilmiyordu. Ebû Ca'fer (a.s.) bana haber saldı; 'Yarın bana gel' diye. Ertesi gün yanına gittim.

Bana dedi ki: 'Ebû'l-Hasan vefat etti. Senin onda dört bin dirhemin var, değil mi?' 'Evet' dedim. Altındaki namazlığı kaldırdı. Dinarlar ordaydı. Onları bana verdi. O vakit bu dinarların değeri dört bin dirhem ediyordu."

Râvi anlatıyor: "Medine'de idim ve zaman zaman Ebû Ca'fer'i (a.s.) ziyarete giderdim. O zamanlar Ebû'l-Hasan (a.s.) Horasan'da idi. Ailesi, babasının amcaları yanına gelir, ona selâm verirlerdi.

Bir gün bir cariyeyi çağırdı ve şöyle dedi: 'Onlara matem için hazırlanmalarını söyle.' Ayrıldıkları zaman dediler ki: 'Ona kimin matemi diye niye sormadık?' Ertesi gün aynı şeyi söyledi.

Bu sefer, 'Kimin matemi için?' diye sordular. 'Yeryüzündeki en hayırlı insanın matemine' dedi. Birkaç gün sonra Ebû'l-Hasan er-Rızâ'nın (a.s.) vefat haberini aldık. Meğer o sözü söylediği gün vefat etmiş."

Râvi anlatıyor: "Ebû Ca'fer (a.s.) bana şöyle yazdı: 'Humus'u bana getirin. Çünkü bu seneden sonra onu sizden almayacağım.' İmam (a.s.) o sene vefat etti." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)