Peygamber Efendimizin insan ilişkileri

Peygamber, kendisini ilgilendiren hususlar dışında ağzını açmazdı. İnsanlarla ülfet eder, hiç kimseyi kendinden uzaklaştırmazdı

<Peygamber Efendimizin insan ilişkileri

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

İmam (a.s.) şöyle buyuruyor: 'Peygamber'in çıkışı ve çıktıktan sonra neler yaptığı hakkında babama sordum, şöyle buyurdular:

"Peygamber, kendisini ilgilendiren hususlar dışında ağzını açmazdı. İnsanlarla ülfet eder, hiç kimseyi kendinden uzaklaştırmazdı.

Her kavmin büyüğünü o kavmin başkanı karar kılıyordu. İnsanlardan güzel yüzlülüğünü ve güzel ahlakını esirgemeden sakınırdı.

Ashabını sorar, onları yoklardı. İnsanlar arasındaki ilişkileri sorardı. İfrat ve tefrite düşmeden iyiliği över, teyid eder, kötülüğü ise kötüler ve değersiz kılardı.

İşlerinde orta yolu takip eder ve değişmez bir yapıya sahipti. İnsanlar gaflete düşmesin veya usanmasın diye sürekli dikkatli davranırdı.

Halktan asla geri kalmaz ve haktan ileri gitmezdi. Peygamber'in etrafındakiler en hayırlı, hayır sahibi kimselerdi.

Peygamber'e göre en üstün ve yüce şey herkese hayrının dokunmasıydı. Başkalarının dertleriyle dertlenenlerin ve başkalarına yardım edenlerin Peygamber nezdinde büyük bir makamı vardı.'

İmam Hüseyin (a.s.) şöyle buyuruyor: 'Peygamber'in oturmasını sordum babam şöyle buyurdu:

"Otururken ve kalkarken sürekli zikirle meşgul idi. Umumî mekânlarda oturmaz, bu işten sakındırırdı.

Bir meclise girince meclisin en arkasında oturur, her zaman insanlara bunu emrederdi.

Hiç kimse birinin kendi nezdinde daha değerli olduğunu düşünmesin diye oradakilerin hepsine aynı davranırdı.

Birisiyle oturunca o kalkıp meclisi terk edinceye kadar sabrederdi. Kim O'ndan bir şey isterse, ya eli dolu döner, ya da en azından tatlı ve yumuşak sözler işitirdi.

Herkese güzel ahlakla davranırdı. Halk için merhametli bir babaydı. Hak hususunda herkes, gözünde eşitti.

Meclisleri hilm, hayâ, sadakat ve emanet meclisiydi. O meclisten yüksek bir ses duyulmaz, hiç kimsenin hürmeti çiğnenmezdi.

Hiç kimsenin hatası konuşulmazdı. Hepsine karşı takva üzere birbiriyle eşit, aynı ve mütevazı davranırdı. Büyüklere saygı gösterir, çocuklara sevgi gösterir, muhtaçları kendine tercih eder, garip insanları korur, gözetirdi.'

İmam Hüseyin (a.s.) şöyle diyor: 'Kendisiyle oturanlara karşı nasıldı? diye sorunca da babam (a.s.) şöyle buyurdu:

"Sürekli güler yüzlü, yumuşak ve güzel davranırdı. Sıkı tutmaz, kaba davranmaz, bağırıp çağırmazdı. Ne kimseyi kınar ve ne de kimseyi överdi.

Sevmedikleri şeyler hususunda görmezlikten gelirdi. Hiç kimse O'ndan ümidini kesmez, arzu edenleri mahrum kılmazdı. Şu üç şeyi bir kenara bırakmış, terk etmişti: Tartışma (cedel), aşırılık ve kendisini ilgilendirmeyen konular.

İnsanlar hakkında şu üç şeyi yaparlardı: Hiç kimseyi kınamaz, eleştirmezdi. İnsanların hatalarını ve gizli işlerini takip etmezdi; sadece sevap ümit ettiği hususlarda konuşmayı tercih ederlerdi.

Konuşunca herkes susar, hiç kimse en küçük bir harekette bulunmazdı. O susunca diğerleri konuşurdu. Peygamber'in huzurunda birbirinin sözünü kesmezlerdi.

Eğer birisi Peygamber'in huzurunda konuşuyorsa diğerleri susuyor, sözünün bitmesini bekliyordu. Sonra ilk sözlerine geri dönüyorlardı.

Başkalarını güldüren söze Peygamber de gülüyor, başkalarını şaşırtan söze Peygamber de şaşırıyordu.

Söz ve davranışları iyi olmayan yabancılar karşısında sabrediyordu. Hatta Peygamber'in ashabı bu tür insanları arıyor, bulup Peygamber'in huzuruna getirmeye çalışıyorlardı.

Peygamber onlara şöyle buyuruyorlardı: 'Bir ihtiyacını gidermeye çalışan muhtaç bir insanı gördüğünüzde ona yardım edin.'

İmanı zayıf ve münafık kimselerin övgüsünü kabul etmiyor, hiç kimsenin sözünü kesmiyordu. Ya bizzat o şahsın kendisi konuşmasını kesiyor, ya da vakit geçmişse bu takdirde ya nehyederek veya meclisten kalkarak bizzat sözünü kesiyordu.'

Hz. Hüseyin (a.s.) şöyle buyuruyor: 'Peygamber'in sükût ve sessizliği hakkında babama sordum, şöyle buyurdu:

"Peygamber dört hususta susardı: Hilm (sabır), ihtiyat, değerlendirme ve tefekkür. Peygamber'in değerlendirmesi, halka eşit gözle bakması ve sözlerini eşit şekilde dinlemesiydi.

Tefekkürü bâki ve fâni olan işlerdeydi. Hilmi sabrındaydı, hiçbir şey O'nu kızdırmaz, gazaplandırmaz, aşırı davranmaya sevk etmezdi.

Dört hususta da dikkatli ve ihtiyatlı davranırdı: İyi işleri yapmada; ta ki diğerleri de ona uysunlar.

Çirkin işleri terk etmede; ta ki diğerleri de onu terk etsin. Ümmetin ıslahıyla ilgili çalışma ve dikkatte, herkes için dünya ve ahiret hayrına sebep olan işleri yapmada. Allah'ın selam ve rahmeti O'na ve Ehl-i Beyt'ine olsun." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)