İmamın fazileti ve sıfatı -4-

Allah Azze ve Celle bir kulunu, diğer kullarının işlerini idare etmesi için seçtiği zaman, onun göğsünü bu işin üstesinden gelebilecek şekilde açar, kalbine hikmet kaynaklarını yerleştirir

<İmamın fazileti ve sıfatı -4-

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Allah Azze ve Celle bir kulunu, diğer kullarının işlerini idare etmesi için seçtiği zaman, onun göğsünü bu işin üstesinden gelebilecek şekilde açar, kalbine hikmet kaynaklarını yerleştirir, ona öyle bir ilim ilham eder ki, bundan sonra hiçbir soruya cevap vermekte zorlanmaz, asla doğrudan sapmaz, isabetsiz cevap ağzından çıkmaz.

Bu bakımdan, kulların işlerini yürütmesi için Allah tarafından görevlendirilen kimse mâsumdur, desteklenmiştir, başarılı kılınmıştır ve doğrultulmuştur.

Hatalardan, sürçmelerden ve tökezlemelerden yana güvence altındadır. Allah, onu, bu işe özgü kılar ki, kullarının üzerindeki eksiksiz kanıtı ve yarattıklarının arasındaki şahidi olsun. 'Kuşkusuz bu, Allah'ın lutfudur ve bu lutfunu dilediğine verir. Allah, büyük lutuf sahibidir.'  

Peki, şu insanlar, böyle birini seçebilirler mi? Ya da seçtikleri kimse bu niteliklere sahip midir ve onu bu özellikleriyle öne sürebilirler mi? Hakkı aştılar -Beytullah'a and olsun- Allah'ın Kitabını arkalarına attılar.

Sanki hiç bilmiyorlarmış gibi bir kenara fırlatıp attılar. Hâlbuki Allah'ın Kitabında hidayet ve şifa vardır. Ama onlar Allah'ın Kitabını bir kenara atıp kendi tutkulu arzularının peşine düştüler. Allah, böyle kimseleri yermiş, bunları düşman ilan etmiş, onları helak etmiştir:

'Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? Elbette, Allah zâlim kavmi doğru yola iletmez.' 

'Onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Allah yanında ve mü'minlerin yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini, işte böyle mühürler.'  

Allah'ın salât ve selâmı peygamber Muhammed'in (s.a.v.) ve O'nun Ehl-i Beyt'inin üzerine olsun."  

İMAMLAR EMİR SAHİPLERİDİR VE ONLAR ALLAH'IN KUR'AN'DA SÖZÜNÜ ETTİĞİ 'KISKANILAN İNSANLARDIR'

Muhammed b. Fudayl, Ebu'l-Hasan'dan (a.s.), 'Yoksa onlar, Allah'ın verdiği şeyler için insanlara hased mi duyuyorlar?'   ayetiyle ilgili olarak şöyle rivayet etmiştir:

Biz, hased edilen insanlarız."  

ALLAH'IN KULLARINA BİLMEDİKLERİNİ SORMALARINI EMRETTİĞİ ZİKİR EHLİ 'İMAMLARDIR'

el-Veşşa şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'nın (a.s.) şöyle dediğini duydum: 'Ali b. Hüseyin (a.s.) şöyle dedi:

İmamlar üzerine bazı farzlar vardır ki, bunlar taraftarlarının üzerine farz değildir. Yine, bizim sevenlerimiz üzerine farz olan şeyler vardır ki, bunlar bizim üzerimize farz değildir. Allah Azze ve Celle, onlara bilmediklerini bize sormalarını emretmiştir. 'Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun'   buyurmuştur.

Onlara, bize sormalarını emretmiş ama bizim cevap vermek gibi bir zorunluluğumuz yoktur. İstersek cevap veririz, istersek cevap vermeyiz." 

Ahmed b. Muhammed b. Ebu Nasr şöyle rivayet etmiştir:

"İmam Rıza'ya (a.s.) bir mektup yazdım. Bu mektupta sorduğum sorulardan biri şöyleydi: 'Allah, 'Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun'   buyurmuştur. Bir diğer ayette, 'Mü'minlerin hep-sinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir grup dinde geniş bilgi elde etmek ve kavimleri döndüklerinde onları ikaz etmek için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar'   buyurmuştur. Bu ayetlerde anlaşıldığı kadarıyla mü'minlerin sormalarını zorunlu kılmış ama size cevap verme zorunluluğunu getirmemiştir.'

İmam buyurdu ki: Allah Tebareke ve Teala bir ayette şöyle buyurmuştur: Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir!" (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)