İmamın fazileti ve sıfatı -1-

Merv kentinde İmam Rıza (a.s.) ile beraberdik. Cuma günü camide toplandık. Camiye girdiğimiz andan itibaren camide bulunanlar, imamet meselesiyle ilgili olarak konuşmaya başladılar

<İmamın fazileti ve sıfatı -1-

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Abdulaziz b. Müslim şöyle rivayet etmiştir: Merv kentinde İmam Rıza (a.s.) ile beraberdik. Cuma günü camide toplandık. Camiye girdiğimiz andan itibaren camide bulunanlar, imamet meselesiyle ilgili olarak konuşmaya başladılar.

İnsanların bu hususta çokça ihtilafa düştüklerinden söz ettiler. Ben, Efendimin (a.s.) yanına gittim ve insanların bu meseleyle ilgili konuşmalara daldıklarını bildirdim.

Gülümsedi ve dedi ki: 'Ey Abdulaziz b. Müslim! İnsanlar bilmiyorlar ve gerçek görüşlerden saptırılarak aldatılmışlardır. Allah, dinini tamamlamadan Peygamberinin ruhunu kabzetmemiştir.

O'na, içinde her şeyin açıklaması bulunan Kur'an'ı indirdi. Kur'an'da helâli, haramı, şer'i hadleri, hükümleri ve insanların ihtiyaç duydukları her şeyi kusursuz bir şekilde açıklamıştır.

Nitekim bir ayette şöyle buyurmuştur: 'Bu kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık.'   Peygamberimize (s.a.v.) Veda Haccı esnasında da şu ayeti indirmiştir: 'Bugün sizin için dininizi olgunlaştırdım, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'dan râzı oldum.' 

İmamlık meselesi, dinin tamamlanmasıyla ilgilidir. Peygamber Efendimiz dünyadan ayrılmadan önce ümmetine dinlerinin temel belirtilerini açıkladı, yollarını gösterdi ve onları hak yol üzerinde bıraktı.

Ali'yi (a.s.) onlar için bir sembol ve imam olarak tayin etti. Ümmetin ihtiyaç duyduğu hiçbir şeyi açıklamadan bırakmadı. Kim, Allah'ın, Kitabını tamamlamadığını iddia ederse, kuşkusuz Allah'ın Kitabını reddetmiş olur. Allah'ın Kitabını reddeden de O'na karşı kâfir olur.

Ümmet açısından imamlığın ifade ettiği değeri ve konumunu biliyorlar mı? Acaba onların bu hususta serbest bırakılmaları câiz midir? İmamlığın, ümmetin seçimine bırakılmış olması, ifade ettiği konum ve önemle bağdaşır mı?

İmamlık üstün bir yere, büyük bir öneme, yüksek bir konuma ve erişilmez bir değere ve kavranması güç bir misyona sahiptir. Bu yüzden insanlar akıllarıyla erişemezler. Görüşleriyle onu kavrayamazlar. Kendi seçimleriyle bir imam tayin edemezler.

Allah Azze ve Celle, peygamberlik (nebi ve resul) ve halil (dostluk) makamından sonra üçüncü bir makam ve fazilet olarak imamlığı İbrahim'e (a.s.) bahşetmiştir.

Allah, bu makamla İbrahim'i (a.s.) onurlandırmış, bununla onun adını yükseltmiş, anısını yaşatmıştır ve şöyle buyurmuştur: 'Ben, seni insanlar için imam yapacağım.'

İbrahim Halil bu onurun sevinciyle, 'Benim soyumdan da...' demiştir.

Allah Tebareke ve Teala: 'Zâlimlere, ahdim ermez'   buyurmuştur.

Bu ayet, kıyamet gününe kadar bütün zâlimlerin imamlığını geçersiz kılmıştır. Onu, Allah tarafından tayin edilmiş seçkin insanlara özgü kılmıştır.

Sonra Allah, imamlığı soyundan seçkin ve tertemiz kimselere de bahşetmek sûretiyle İbrahim'e (a.s.) lutufta bulunmuş ve şöyle buyurmuştur: 'Ona, fazladan İshak'ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Yâkub'u lutfettik; her birini sâlih insanlar yaptık. Onları, emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, namaz kılmayı, zekât vermeyi vahyettik. Onlar, daima Bize ibadet eden kimselerdi.'  

Bundan sonra imamlık, onun soyunda devam etmiş ve kuşaktan kuşağa miras kalmıştır. Her çağda bir imam ortaya çıkmıştır. Derken Allah, bu mirası Pey-gamberimize (s.a.v.) tevdi etti.

Bu konuda şöyle buyurmuştur: 'İnsanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar, şu Peygamber ve iman edenlerdir. Allah mü'minlerin dostudur.'  

Böylece imamlık görevi Peygamberimize geçti. Ondan sonra da Allah'ın emriyle, Ali (a.s.), Allah'ın belirleyip farz kıldığı şekilde imamlık görevini üstlendi.

Böylece onun soyundan, Allah'ın ilim ve iman verdiği seçkin kimseler bu görevi üstlendiler. İşte şu ayette onlara işaret edilmiştir: 'Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler: And olsun ki, siz, Allah'ın yazısında yeniden dirilme gününe kadar kaldınız.'  

Şu halde imamlık kıyamet gününe kadar Ali'nin evlatlarına özgü bir görev olarak kalacaktır.

Çünkü Hz. Muhammed'den (s.a.v.) sonra peygamber gelmeyecektir. Öyleyse, şu cahiller, nasıl imam seçebilirler? İmamlık peygamberlerin üstlendikleri bir görev ve vasilerin mirasıdır, şu cahiller mi onu tayin edecekler?

İmamlık, Allah'ın ve Resûlullah'ın hilâfetidir. Emir'ül-Mü'minin'ın makamı, Hasan ve Hüseyin'in (selâm üzerlerine olsun) mirasıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)