İmam Muhammed Taki (a.s.)

Âlemlerin Rabbi olan Allah’a sonsuz hamd ü senâlar, âlemlere rahmet olarak gönderilen Muhammed Mustafa’ya salât ve selâm olsun...

<İmam Muhammed Taki (a.s.)

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Ve Hz. Muhammed Mustafa Efendimizin haklarında, "Ehl-i Beyt'im gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidâyet bulursunuz" buyurduğu Ehl-i Beyt'e selâm olsun...

O Ehl-i Beyt ki, "Allah siz Ehl-i Beyt'ten her türlü günah kirini gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister" ayet-i kerimesi uyarınca tamamen günahsızdır.

Yüce Allah'a sonsuz şükürler olsun ki, bize, Ehl-i Beyt İmamlarının türlü çile ve meşakkatlerle dolu hayatlarını okuyucularımızla buluşturma imkânı verdi.

Şu anda elinizde bulunan bu eser Ehl-i Beyt İmamlarının dokuzuncusu olan İmam Muhammed b. Ali el-Cevad'ın 25 yıllık çile dolu hayatını ortaya koyan bir çalışmadır.

Allah'tan çok sakındığı, her zaman O'na sığındığı için "et-Takî" lakabını almıştır. O'nun "el-Murtaza/beğenilmiş", "el-Kâni/kanaat getiren", er-Râzi/hoşnut olan gibi lakapları da vardır. İnsanlara büyük iyilik ve ihsanda bulunmasından dolayı "el-Cevad" diye anılmıştır.

Tarihî kaynaklar İmam Cevad'ın (a.s.) henüz üç günlükken beşikte konuştuğunu ve şehâdet getirdiğini yazmaktadır.

7 yaşında imamet makamını üstlendi. O yaşta büyük bir ilme, belağat gücüne ve edebî kabiliyete sahipti. Bunda şaşılacak bir şey yoktur. Zira Allah Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurmuştur:

"Allah risâletini kime vereceğini daha iyi bilir." (En'am, 124).

İmam Cevad (a.s.), tefsir, fıkıh, tarih vs. konularda büyük bir âlimdi. Aynı zamanda tıp ilminde çok geniş bir bilgisi vardı. Sarılık, humma, mide rahatsızlıkları, kalp çarpıntısı, mesane hastalıkları ve özellikle hacamat konusunda zamanında ondan daha bilgili kimse yoktu.

Abbâsî halifesi Me'mun'un, İmam'a, kızıyla evlenmesi için yaptığı yoğun ısrarlar sonucu bu evlilik gerçekleşti.

İmam Muhammed b. Ali el-Cevad Hicrî 220 yılında henüz 25 yaşındayken zehirlenerek şehit edildi. O'nu Me'mun'un kızı olan eşinin zehirlediği konusunda tarihî kaynakların hemfikir olduğunu görüyoruz. Bu bakımdan İmam Cevad, dedesi Hz. Hasan'ın kaderini yaşamıştır.

Allah, peygamberlik nurunun kandillerinden olan Ehl-i Beyt'in bu pâk ve temiz İmamının şefaatinden bizleri mahrum etmesin. (Prof. Dr. Haydar Baş)

İmam Muhammed Takî'nin (a.s.) Doğumu

İmam Ebû Ca'fer Muhammed b. Ali b. el-Cevad (a.s.) Ehl-i Beyt İmamları'nın dokuzuncusudur.

Annesi

İmam'ın annesi; Nubiyeli, Mursiyeli (Fas'ta ve Sudan'da bir yer) Mariya el-Kıbtî'nin (Resûlullah'ın eşi ve oğlu İbrahim'in annesi) ailesinden geliyordu. Adı, Subeyke ve Reyhane ya da Dürre idi. İmam Rızâ (a.s.) ona Hayzeran adını vermişti.

Resûlullah (s.a.a.) Mariye'yi tertemiz câriyelerin en hayırlısı olarak nitelendirmişti. İmam Hasan Askerî (a.s.) şöyle demiştir:

"Temiz ve pak yaradılışlıydı. Ümmü veled (çocuk doğurduğu için azad edilmiş câriye) idi. Künyesi Ümmü'l-Cevad ve Ümmü'l- Hasan'dı. Zamanının kadınlarının en faziletlisiydi."

Doğumu

Yüz doksan beş senesinin Ramazan ayının on yedisinde doğdu. Bazılarına göre, Ramazan'ın on beşinde cuma gecesi dünyaya gelmiştir.   Medine'de doğdu.

İmam Rızâ (a.s.), mübarek oğlunun doğumuyla birlikte büyük bir sevince boğuldu. Şöyle diyordu:

"İmran oğlu Mûsâ gibi denizleri yaran, Meryem oğlu İsâ gibi anasına kutsiyet kazandıran bir oğlum oldu..." 

Künyesi

Künyesi Ebû Ca'fer'dir. Bu, aynı zamanda dedesi İmam Muhammed Bâkır'ın (a.s.) da künyesidir. Bu yüzden ikisini ayırt etmek için ona Ebû Ca'fer es-Sâni (İkinci Ebû Ca'fer) denilmiştir.

"Delâilu'l-İmame" adlı eserde bir künyesinin de "Ebû Ali el- Has" olduğu belirtilmektedir. Son kuşak âlimler bu ibareyi, "Onun Ebû Ali diye has (özel) bir künyesi vardı" şeklinde yorumlamışlardır ve künyesinin "Ebû Ali el-Has" olmadığını belirtmişlerdir. Nitekim Delâilu'l-İmame'nin ifadesine bakan herkes bunu fark edebilir. 

Lakapları
el-Cevad: İnsanlara büyük iyiliklerde, ihsanda ve bağışta bulunmasından dolayı bu lakabı almıştır.

et-Takî: Allah'tan çok korkup sakındığı ve sürekli O'na yöneldiği, O'na sığındığı, nefsanî isteklerden kaynaklanan hiçbir etkene kapılmadığı için bu lakabı almıştır.

el-Murtaza: Beğenilmiş.

el-Kâni: Kanaat getiren.

er-Râzi: Hoşnut olan.

el-Muhtar: Seçilmiş.

Bâbu'l-Murad: Murat kapısı.   (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Muhammed Taki eserinden)