‘Allah’ın vahyine açılan kapı Muhammed’in (s.a.v.) kapısıdır’

Amcam Ali bin Mûsa (a.s.) babalarından, onlar da Hz. Ali'den (a.s.), Peygamber'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir

<‘Allah’ın vahyine açılan kapı Muhammed’in (s.a.v.) kapısıdır’

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Ebu Said Ensârî mezkur isnatla Hasan bin İshak Alevî'den şöyle nakletmektedir:

"Amcam Ali bin Mûsa (a.s.) babalarından, onlar da Hz. Ali'den (a.s.), Peygamber'in (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:

"Allah (c.c.), duyması gereken şeyleri duymadan bir dine girenleri yok eder. Allah'ın (c.c.), kulları için açtığı kapıdan başka yerden duyarak dini kabul edenler de müşriktir. Allah'ın vahyine açılan en güvenilir kapı Muhammed'in (s.a.v.) kapısıdır."

Muhammed bin İbrahim bin İshak metindeki mezkur senetle (ki bir kaçı meçhuldür) Yahya bin Said Belhî'den şöyle rivayet etmiştir:

"Ali bin Mûsa (a.s.) babasından, o da babalarından, onlar da Hz. Ali'nin (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:

"Peygamber (s.a.v.) ile birlikte Medine sokaklarında yürürken aniden uzun boylu, iri yapılı ve gür sakallı birine rastladık.

Bu adam Peygamber'e (s.a.v.) selam verdi ve saygı gösterdi. Daha sonra bana dönerek şöyle dedi: 'Ey dördüncü halife, Allah'ın (c.c.) selam rahmet ve bereketi sana olsun!'

Sonra Peygamber'e (s.a.v.) dönerek şöyle dedi: 'Ya Resûlallah, öyle değil mi?'

Peygamber (s.a.v.), 'Evet, öyledir' diye buyurdu. Sonra o adam gitti ve ben Peygamber'e (a.s.) şöyle arz ettim: 'Bu adamın bana dediklerinin ve sizin de tasdik ettiğiniz o sözlerin anlamı ne idi?'

Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu: 'Allah'a (c.c.) and olsun ki, sen o adamın dediği gibisin, Allah-u Teala Kitabında şöyle buyuruyor: 'Şüphesiz ki Ben yeryüzünde bir halife var edeceğim.'

Allah'ın (c.c.) bu ayette işaret ettiği ve yeryüzünde halife karar kıldığı kimse Adem'dir (a.s.). Hakeza, şöyle buyurmuştur: 'Ey Dâvud! Şüphesiz ki Biz, seni yeryüzünde halife kıldık.' Dâvud (a.s.) da ikinci halife karar kılındı.

Hakeza, Allah-u Teala Mûsa'nın (a.s.) kardeşine şöyle dediğini beyan etmektedir: 'Kavmimin içinde benim yerime geç, onları ıslah et.'   Bu da Mûsa'nın (a.s.) kavmi arasında halifesi olan Hârun idi ve Hârun ise üçüncü halifedir.

Hakeza, Allah-u Teala şöyle buyurmaktadır: 'Hacc-ı Ekber (en büyük Hac) gününde Allah (c.c.) ve Resulünden insanlara bir bildiridir.'  

Bu ayeti Allah ve Resulü tarafından tebliğ eden sendin. Sen, Benim vasimsin, vezirim, borçlarımı ödeyen, vaadlerimi yerine getirensin.

Sen, Bana oranla Hârun'un Mûsa'ya olan oranı gibisin. Şu farkla ki Benden sonra peygamber gelmeyecektir. O halde, sen dördüncü halifesin.

Nitekim o yaşlı adam da sana öyle selam verdi. Onun kim olduğunu biliyor musun?' Ben, hayır, deyince de şöyle buyurdu: Bil ki o, kardeşin Hızır (a.s.) idi."

Ali bin Abdurrezzak metinde mezkur senetle Abdulazim Hasenî'den, o da İmam Cevad'ın (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir:

"Babam babalarından, onlar da Hz. Ali'nin (a.s.) şöyle buyurduğunu nakletmektedir: 'Ben ve Fâtıma, Resûlullah'ın (a.s.) yanına gittik. Peygamber, şiddetle ağlıyordu, ben şöyle dedim:

'Annem babam Sana feda olsun ya Resûlallah, neden böyle ağlıyorsunuz?'

Peygamber şöyle buyurdu: 'Ey Ali! Beni Mi'rac'a götürdükleri gece ümmetimin kadınlarının şiddetli bir şekilde azap içinde olduğunu gördüm, bu bana çok ağır geldi, onların durumunu gözlerimle gördüm, onların şiddetli azabına ağlıyorum.

Bir kadını saçlarından asmışlardı, beyni kaynıyordu, başka bir kadını gördüm; dilinden asılmıştı, boğazına ateş döküyorlardı, başka bir kadını gördüm; memelerinden asmışlardı, başka bir kadını gördüm; bedeninin etini yiyordu, altından ateşler alevleniyordu, başka bir kadını gördüm; ayaklarını ellerine zincirlemişlerdi, yılanlar ve akreplerin istilasına uğramıştı.

Bir kadın gördüm; kör, dilsiz ve sağır idi, ateşten bir tabuta konmuş, beyni burnundan dökülüyordu, tüm bedeni cüzam ve pisi hastalığından parça parça olmuştu.

Başka bir kadını gördüm; ateşten bir tandıra ayaklarından asılıydı. Bir kadın gördüm; bedeninin etini yiyor, önünden ve arkasından ateşten makaslarla kesiyorlardı.

Başka bir kadın gördüm; el ve yüzü ateşte yanıyor, kendi bağırsaklarını yemekle meşguldü.

Bir kadın gördüm; başı domuz başı, bedeni eşek bedeniydi, milyonlarca çeşit azap görüyordu. Köpek sûretinde bir kadın gördüm; arkadan karnına ateş döküyorlardı, ağzından dışarı boşalıyordu. Melekler ateşten topuzlarla başına ve bedenine vuruyorlardı.'

Hz. Fâtıma (a.s.) babasına şöyle arz etti: 'Ey Habibim, ey göz nurum, bunların ne yaptığını ve neden bu azaba çarptırıldıklarını bana söyle!'

Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu: 'Ey kızım, saçlarından asılan kadın, saçlarını nâmahrem karşısında örtmeyen kadındı.

Dilinden asılan kadın, diliyle eşine eziyet eden kadındı. Memelerinden asılan kadın ise eşiyle ilişkide bulunmaktan çekinen kadındı.

Ayaklarından asılan kadın ise eşinin izni olmadan evinden dışarı çıkan kadındı. Bedeninin etini yiyen kadın ise kendini nâmahrem için süsleyen kadındı.

Elleri ayaklarına zincirlenen, yılan ve akreplerin istilasına uğrayan kadın ise doğru dürüst abdest almayan, necis olan elbisesini temizlemeyen, cenabet ve hayız guslünü almayan, kendini temiz tutmayan ve namaza önem vermeyen kadındı.

Kör, sağır ve dilsiz olan kadın ise eşinden başkasından çocuk sahibi olan ve çocuğunu eşine isnat eden kadındı.

Bedeni ateşten makaslarla kesilen kadın ise kendini yabancı erkeklere teslim eden kadındı.

Başı ve yüzü ateşler içinde yanan ve bağırsaklarını yiyen kadın ise kadın tüccarlığı yapan kadındı.

Başı domuz başı ve bedeni eşek olan kadın ise laf taşıyan, yalancı kadındı. Köpek yüzlü olan, arkasından ateş dökülen ve ağzından boşaltılan kadın ise şarkıcı ve hasedçi kadındı.'

Peygamber (a.s.) daha sonra şöyle buyurdu: Kocasını gazaplandıran kadına eyvahlar olsun! Ne mutlu kocası kendinden râzı olan kadına!" (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)