FETİHLERİN EN BÜYÜĞÜ HİKMETLERİN DE EN GÜZELİNİ TAŞIR II.....

Dünden devam eden

  Hudeybiye Muahedesi, Mekke’nin fethine zemin hazırlamıştır.

<  FETİHLERİN EN BÜYÜĞÜ HİKMETLERİN DE EN GÜZELİNİ TAŞIR II.....

- Hudeybiye Muahedesi ile müşrikler, ister istemez Müslüman­ların varlığını kabul etmiş oldular. Aslında müşrikler, bu konuda hiç de gönüllü değillerdi. Nitekim, müşrik temsilcisi Süheyl, ‘Re­sulûllah’ ifadesini anlaşma metnine koydurmamak için direnmişti ve koydurtmamıştı.

- Bu muahede ile Müslümanların hacca gitmelerine ve böylece Mekkelilerle temas etmelerine imkân sağlanmış oluyordu. Bu ise, İslam’ın Mekke’de yayılıp gelişmesine ve Mekke’nin içten fethe­dilmesine zemin hazırlamış oluyordu.

- Bu muahede esnasında Müslümanların, 1400 kişilik kuvvet iken, iki yıl sonra Mekke’nin fethi esnasında 12 bin kişiye çıkmala­rı, İslam’ın daha ziyade sulh ortamında yayıldığını gösterir. Çünkü, sulh ortamında tefekkür vardır, muhasebe vardır. Tahrik, yönlendir­me, şartlandırma yoktur. Nitekim, anlaşmadan bir yıl sonra hacca giden Müslümanların akraba ziyaretleri, hasret gidererek muhab­betle konuşmaları ve gelişen ticarî münasebetler, Mekke’nin içten fethedilmesine sebep olmuştur.

- Hudeybiye Muahedesi’nin şartları, görünüşte, Müslümanların aleyhine olmasına rağmen, yukarıdaki sebeplerden dolayı hakikat­te İslam’ın lehine olmuştur. Sahabeden bazılarının itirazlarına rağ­men Resul-i Ekrem Efendimiz, nübüvvet nuruyla ileriyi görmüş ve anlaşmayı kabul etmişti. Burada bir dava liderinin hadiselerin ilerisini görebilmesi, bunun için firaset ve basiret ehli olması ve etrafındakilerin ona itaat etmesi hususunda ders ve ibretler vardır.

- Hudeybiye sulhu bize gösterdi ki; fetihlerde aslolan, gönüllerin fethi ve fikirlerin değişmesidir. Mekke’nin fethinin kansız olması bundandır.

On yıllık Hudeybiye Muahedesi’nin, iki yıl geçmeden tek taraflı olarak bozulması manidardır. Anlaşmaya göre Kureyş’in himaye­sinde olan Ben-i Bekirliler, Resul-i Ekrem himayesinde bulunan Huzaalılar’a birden bire saldırarak anlaşmayı ihlâl ettiler. Huzaalı­ların Resul-i Ekrem’den yardım istemeleri üzerine, Resul-i Ekrem, üç teklifle Mekkelilere teklif gönderdi. Müşrikleri soğukkanlı bir şekilde uyararak âdil ve basiretli davrandı. Müşrikler ise, artık Hu­deybiye Muahedesi’ni tanımadıklarını bildirdiler. Burada pek çok ders ve hikmetler vardır:

- Ne pahasına olursa olsun, Müslüman, sözüne ve anlaşmaları­na sâdıktır. Tek taraflı olarak anlaşmalarını feshetmez ve sözünden caymaz.

- Müslüman, olaylara soğukkanlı ve âdil yaklaşır; fırsatçılık yapmaz, hile mantığına tevessül etmez.

- Müslüman, kuvvetin hakta olduğunu bilir ve haksızlık yapma­maya çalışır.

Daha sonra pişman olarak tekrar barışın temini için Ebu Süf­yan’ı Medine’ye göndermelerinde de dersler vardır:

- İşlerinde kararsız olup, zilletle boyun eğenler ancak müşrikler olabilir. - Ebu Süfyan’ın kızı ve Resul-i Ekrem’in zevcesi olan Ümmü Habibe’nin aracı koşulması ve Ümmü Habibe’nin buna yaklaşma­ması, babası Ebu Süfyan’a hiç yüz vermemesi, iman ve dava ya­kınlığının, neseb yakınlığının üzerinde olduğunu gösterir.

- Ebu Süfyan’ın açıkça herkese yalvarması, düştüğü zilleti gös­terdiği gibi, Müslümanların Resulûllah’tan işaret almadan ona hiç yüz vermemeleri de şaheser bir itaat örneğidir.

- Muahedenin tek taraflı bozulmasından sonra Resul-i Ekrem’in tekrar anlaşmaya yaklaşmaması, Müslümanın kararlılığını göster­mektedir.

Muahedenin bozulmasından sonra Resulûllah’ın meşveret mec­lisini toplayarak Mekke’nin fethine karar vermesi, kararın tama­men gizli tutulması, Mekke’nin bütün yollarının kesilerek haber yollarının engellenmesi ve bu hususta Huzaa kabilesiyle işbirliği yapılmasında da birçok hikmetler vardır. Bu olay, Müslümanın, as­kerî deha ve siyasette ve sırrı muhafazada ne derece ileri olması lazım geldiğini göstermektedir.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  321/329

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

 

Devam edecek