Vasilikten bahsedenlerin kınanması.....

Peygamberin vefat anında yanındakilerin kimler olduğuna dair çelişkili hadisler

<Vasilikten bahsedenlerin kınanması.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

İbn-i Kesir'in "Tarih"inde değindiği bazı konular şöyledir:

"Şia'nın cahilleriyle aptal destancılarını razı eden ve övünç kaynağı olan şey tepeden tırnağa yalan ve iftira olan bir konudur, onlar 'Resulüllah vasiyet ederek Ali'yi halife tayin etmiştir' diyorlar.

Bu durumda ashab-ı kiramın, Resulüllah'ın emrine itaat etmeyerek büyük bir hıyanet işlemiş olması gerekiyor. (Bilindiği gibi Hz. Ali'nin halife tayin edilmesi olayı Gadr-i Hum günü sahabenin tamamının huzurunda gerçekleşmiş bir hadisedir).

Peygamberin vefat anında yanındakilerin kimler olduğuna dair çelişkili hadisler

"Aişe'nin yanında Ali'nin, Resulüllah'ın vasisi olduğu söylenince dedi ki: Bu vasilik işi ne zaman oldu? Resulüllah'ı göğsüme veya yan tarafıma yaslamıştım. O, bir leğen istedi ve bana yaslanmış olduğu halde vefat etti. Fakat ben, O'nun ne zaman öldüğünü bile fark etmedim. Bu durumda Resulullah, onu ne zaman vasi tayin etmiş olabilir?" 

Bu rivayet diğer sahabelerin rivayetleri ile çeliştiği gibi, Hz. Aişe'nin bizzat kendi rivayetleri ile de çelişmektedir.

İbn-i Asakir şöyle naklediyor:

"İki kadın, Aişe'ye 'Ey ümmü'l-mü'minin, Ali'yi bize anlat' dedi. Bunun üzerine Aişe, 'Resulüllah'ın, kucağında vefat ettiği, ellerinde ruhu çıkınca elini yüzüne süren, nerede defnedileceği konusunda ihtilaf çıktığında, 'Allah katında en üstünü Resulüllah'ın vefat ettiği yerde defnedilmesidir' diyen bir adamın nesini soruyorsunuz?' dedi.

Kadınlar, 'Öyleyse, neden O'nunla savaşmaya kalktın?' diye sorduklarında, 'Bu, olmuş bitmiş bir şeydir. Dünyadaki her şeyi feda ederek bunu telafi etmek isterdim' dedi."

Yine İbn-i Asakir, Aişe'den şöyle rivayet eder:

"Resulüllah'ın ölümü yaklaşınca, 'Bana sevgilimi çağırın' buyurdu. Hz. Peygamberin emri üzerine Ali'yi çağırdılar. Resulullah üzerindeki örtüyü O'nun üzerine attı, O'nu kucakladı ve vefat edinceye kadar da öyle kaldılar." 

Yine bu konuyla alakalı olarak Ebu Gatafan der ki: "İbn-i Abbas'a, 'Resulüllah vefat edince başının, birinin kucağında olduğunu kendi gözlerinle gördün mü' diye sordum.

O, 'Resulullah Ali'ye yaslanmış olarak vefat etti' cevabını verdi.

Bunun üzerine dedim ki, 'Urve Aişe'nin, 'Resulüllah bana yaslanmış olarak vefat etti' dediğini naklediyor' dedim.

İbn-i Abbas: 'Sen de inandın mı? Vallahi Resulullah, Ali'nin göğsüne yaslanmış olduğu halde vefat etti. Ali şahsen Peygamberin cenazesini yıkadı' dedi." 

Bu konuda son bir örnek daha verelim:

"Ebu'l Ferec İsfehani "el-Eğani" adlı kitabında İbn-i Şehab'dan nakleder:

"Halid b. Abdullah Kasri, benden soy ilmiyle ilgili bir kitap yazmamı istedi. Ben de itaat ederek Mudar kabilesinden başlayarak bu kitabı yazmaya koyuldum. Bir müddet sonra huzuruna girdiğimde bana 'Ne yaptın?' diye sordu.

Ben, 'Mudar kabilesinin soy ağacını yazmakla meşgulüm. Henüz bunu bitirmedim' dedim.

O, 'Bunu yazmak yerine siret'le ilgili bir kitap yaz' dedi. Ben, 'Ancak o zaman Ali b. Ebi Tâlib'in de siretini yazmak zorunda kalırım. Buna izin veriyor musunuz?' dedim.

Halid, 'Hayır, ama Ali'yi cehennemin derinliklerine düşürebilecek bir konu bulursan yaz' dedi. 

Halid b. Abdullah denen zat Emeviler döneminde uzun zaman valilik yapmış, dinî bakımdan ciddi suçlamalara maruz kalmış biridir. 

Bu konuyla ilgili örnekler oldukça fazladır. Biz buraya belli başlı olanları almakla yetindik.

Bütün bu anlattıklarımızı kısaca özetlersek karşımıza şu manzara çıkmaktadır: Ehl-i Sünnet dünyasında hadislerin yazılması daha Resulüllah'ın sağlığında engellenmeye başlamıştı.

Bunun en bariz örneği Efendimizin vefatından az önce vasiyetini yazmasına engel olunduğu zaman kendini göstermiştir. Hadislerin yazılmasına karşı olan anlayış, daha sonraki yıllarda da devam etmiştir.

Yukarıda da anlattığımız gibi hadis rivayet eden sahabeler ciddi eziyet ve sıkıntılara maruz kalmışlardır.

Diğer yandan, uydurma hadis ve rivayetler (ki bunların çoğu Hz. Ali'nin hilafeti ile ilgilidir) dilden dile yayılmış ve maalesef bunların bir kısmı kitaplara da girmiştir.

Ehl-i Sünnet dünyasında hadislerin yazılması halife Mansur zamanında yani Hicri 143 yılında başlamıştır. Yani Hicret'in 143. yılına kadar eldeki hadislerle veya Peygamberimizin sünnetiyle ile ilgili herhangi bir eser mevcut değildir.

Yine yukarıda ifade edildiği gibi, bu süre zarfında Hz. Ali'nin hilafeti ile ilgili hadisler (özellikle Gadr-i Hum olayı) ısrarla örtbas edilmeye çalışılmış ve bu konuda büyük ölçüde başarılı olunmuştur." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)