SAVAŞIN BAŞLAMASI.....

     Mâlik b. Avf, kuvvetlerini Huneyn Vadisinin iki yanına gizledi. Burası da geçitleri olan, engebeli bir vadi idi. Buraya sabaha karşı, savaş düzeninde inilmeye başlandı. Ve ansızın pusuda olan Heva­zinlilerin saldırısıyla karşılaşıldı.

<SAVAŞIN BAŞLAMASI.....

Düşmanın ilk karşılaştığı grup, hiçbir savaş tecrübesi olmayan gençlerdi. Ancak yine de bu gençler düşmanı bozguna uğratmayı başarmışlardı. Ne zaman ki, bu öncü birliktekiler ganimet toplama işine giriştiler, o zaman Hevazinli­lerin ok yağmuruna tutuldular ve dönüp kaçmak zorunda kaldılar. Bunların içinde ilk kaçıp dağılanlar da, kendiliklerinden orduya ka­tılmış 2 bin Mekkeli idi. (Taberî Tefsiri, c. 10, s. 100)

Bu bozgun karşısında Peygamberimiz, dağılan Müslümanlara, “Bu yana gelin, Ben peygamberim, Ben Abdulmuttalib evladı­yım” diye sesleniyor, onları toplamaya çalışıyordu. O esnada Hz. Peygamberin yanında, aile efradından, Muhacir ve Ensar’dan bazı kimselerden başka hiç kimse kalmamıştı. Bunlar Ebubekir, Ömer, Hz. Ali, Hz. Abbas, oğlu Fadl, Ümmü Eymen’in oğlu Eymen ibi sahabelerdi. Rivayete göre Huneyn günü dağılmayıp, savaşa devam edenlerin sayısı 80, diğer bir rivayete göre 100 kişiydi. (Vakıdî-Megazî, c. 3, s. 901)

Resulûllah, boz katırı üzerinde düşmanın içine dalmak istiyor, ancak Hz. Abbas, katırın dizginlerini tutarak O’na engel olmaya çalışıyordu. Peygamberimiz, seslenmesine rağmen halkın geri dön­mediğini görünce, sesinin gürlüğüyle tanınan Hz. Abbas’a halka seslenmesini emretti. Bunun üzerine Hz. Abbas, “Ey Ashab-ı Sem­re; ey insanlar!” diye bağırarak, Müslümanları ayıltmaya başladı. Yavaş yavaş toplanan Müslümanlar, tekrar Hevazinlilerle çarpış­maya giriştiler. Düşman yavaş yavaş bozguna uğramaya ve kaçış­maya başladı.

Peygamberimiz, dua ederek Allah’tan yardım ve zafer diledi. Sonra yerden bir avuç kum alarak müşriklerin yüzlerine doğru atıp savurdu. Bir mucize olarak, Hevazinlilerden gözlerine toprak dol­madık hiç kimse kalmadı.

Nihayet, yenilgiye uğrayan Hevazinlilerin komutanı Mâlik b. Avf, kaçarak Bif Kalesi’ne sığındı. Resulûllah, Huneyn’de elde edilen ganimet mallarının, Cirâne’ye götürülüp, orada tutulması için emir verdi.

Hz. Peygamberin sütkardeşi, Ben-i Sa’d kabilesinden Şeyma da esirler arasındaydı. Kendisini esir edenlere, “Ben, sizin efendini­zin sütkardeşiyim” deyince, Peygamberimizin huzuruna getirildi. O’na omuzundaki ısırık izini gösterdi. Resulûllah, çocukken, onun omuzunu kuvvetli ısırmıştı. Resulûllah, sütanne ve babasının daha önce öldüklerini öğrenmişti. Şeyma’ya, isterse yanında kalabile­ceğini, eğer istemezse mal vererek onu kavminin yanına göndere­ceğini söyledi. Şeyma kavminin yanına gitmek istedi. Müslüman oldu. Peygamberimiz ona bir erkek, bir de kadın köle verdi. (İbn-i İshak, İbn-i Hişâm, Sîre, c. 4, s. 101)

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  335/336

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir