Dünden devam eden
Diğer yandan; Resulûllah’ın (s.a.v.) tavrına karşılık küfür temsilcilerinin tepki, tavır ve psikolojilerini tespit ederek mü’min, inançsız veya bâtıl inançlara sahip kimselerin karakter ve psikolojilerini kavrar, bir ölçü ve fikir sahibi olur. Adeta bir mânâda, kendinde olmayanı da görmüş, tanımış olur.
18-07-2021Her türlü çirkinliğin yaşandığı cahiliye çağını, Saadet Asrı’na dönüştüren Resulûllah (s.a.v.) ve kadrosu göz ardı edildiğinde, insan; hayır adına, iyilik, güzellik, adalet ve fazilet adına ne varsa hepsini bir anda yok farzetmek gerektiği gerçeği ile karşı karşıya kalır. Bu sebeple; kâmil davalar, hele de “İslam” gibi bütün insanlığa takdim edilmiş Allah’ın davası, ancak kâmil bir önder ve kadroyla yürüyebilir, gelişebilir ve hedefe varabilir.
Zaten; bâtıl bile olsa hiçbir dava, lidersiz ve kadrosuz yürümez, gelişemez ve sonuçlanamaz. Bu cümleden olarak; İslam’ı yaşama ve yaymada kadrolaşma gerçeği, insanımıza bir Asr-ı Saadet örneği ile takdim edilmektedir. Lideri Peygamber vârisi, kadrosu Ashab-ı Kiram vârisi olan bir davanın yeşerdiği çağ, Saadet Asrı’nın faziletlerine vâris olmaya namzettir. İnsanımızın bu noktadaki arayışı, özlemi ve müsbet gelişmeler bu çağı muştulamaktadır. Allah mutlak adalet ve sonsuz ihsan sahibidir.
Hz. Peygamber’in hayatını öğrenmek ve insanlarla olan ilişkileri ve diyaloglarına dikkat kesilmek sûretiyle, O’nun tebliğdeki metodlarını kavrama imkânı da doğar. Onun, İslam’ı tebliğdeki metod ve duyarlılıkları, bizim için örneklerin en güzelidir.
Diğer yandan; küfrün, İslam’ı yaşama ve tebliğ etmeyi engellemek için takip ettiği metodları kavramak sûretiyle, içinde bulunduğumuz zamana bir bakış açısı getirmek zaruridir. Zira, Hakk’a karşı bâtılın mücadele usulleri pek farklılık arz etmez. Asr-ı Saadet’i anlamak, bu açıdan bir değerlendirme ve tedbir alma fırsatını doğurur.
Bütün mesele; kişinin inancına, dinine, fazilet ve güzelliklerine sahip çıkmasındaki keyfiyette düğümlenmektedir. Işık geldiğinde, karanlığın kaybolması kaçınılmazdır. Zifiri karanlıklar bile, küçük bir ışık huzmesi karşısında boyun eğmek ve aydınlığa yerini vermek mecburiyetinde kalır. İşte Asr-ı Saadet, Hira (Nûr) Dağı’ndan inen bir Hak Elçisi’nin insanlığa sunduğu ve zaman geçtikçe abideleşen ebedî nurun menşeidir.
Asr-ı Saadet, sırlar hazinesi, hikmetler yurdudur. Saadet Asrı’nın mimarı Kutlu Nebi’nin hayatını bilmek ve örnek hayatı yaşatmak; barış, mutluluk, huzur ve saadetin arandığı her asırda, insanlığın yegâne gayesi olmalıdır.
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 27 /30
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir