NEFİS VE ŞEYTAN’IN VESVESELERİNİN DEVÂSI ZİKRULLAH......

    Her insanın kalbinden Allah’a bir yol gider. Fakat, insanın Cenâb-ı Hakk’a vuslatına iki engel vardır: Nefis ve Şeytan. İşte bu yolun önündeki engeller bunlardır. İnsanın bu engelleri aşmadan Hakk’a vâsıl olması zor, belki de imkânsızdır. Mutlaka bunlar aşılarak Hakk’a vâsıl olunur. Bu bakımdan nefis tezkiyesi, terbiyesi esas ve şarttır. Nefis daima kötülüğü emreder. Nefsin bu hâline “nefs-i emmâre” denir. Âyet-i kerimede beyan edildiği üzere Yûsuf (a.s.) bile bu hâlden çekiniyor:

NEFİS VE ŞEYTAN’IN VESVESELERİNİN DEVÂSI ZİKRULLAH......
Mimar Gökhan Demir

NEFİS VE ŞEYTAN’IN VESVESELERİNİN DEVÂSI ZİKRULLAH......

“(Bununla beraber) nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Rabb’im acıyıp korumuş başka. Şüphesiz Rabb’im çok bağışlayan, pek esirgeyendir.” (Yûsuf: 12/53)

Bir peygamber, Allah’ın murakebesinde olmasına rağmen, ondan endişe eder ve korkarsa; biz nasıl korkmayalım? O hâlde bu nefsin ıslahı gerekiyor. Yani o hayvanî duyguların tezkiyesi gerekiyor. Nefs-i emmâre dediğimiz dünya, böyle bir dünyadır. Bunun tezkiyesi Hakk’ı çokça zikirdir. Allah’ı kalpte hâkim kılmaktır. Kullukta asıl gaye de budur. Allah’ın tecellisinin, o nefsin ve kalbin üzerine gelmesidir. Ancak zikir yoluyla kalbe gelen tecelliler yoluyla insanın Allah’a varmasının önündeki nefis engeli aradan çıkarılarak Allah’a vâsıl olunur. İnsanın Allah’a vâsıl olmasında bir diğer engel de Şeytan’dır. Cenâb-ı Hakk, Âdem’i yarattığı zaman, meleklere Âdem’e secde edin emrini verdi. Bu emre sadece İblis uymadı. Cenâb-ı Hakk’ın katından kovuldu; bunun üzerine İblis, Cenâb-ı Hakk’tan insanların tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet istedi ve mühlet ona verildi. Bu olay Kur’ân-ı Kerim’de şu şekilde anlatılır: “And olsun sizi yarattık, sonra size şekil verdik, sonra da meleklere, ‘Âdem’e secde edin!’ diye emrettik. İblis’in dışındakiler secde ettiler. O secde edenlerden olmadı. Allah buyurdu: ‘Ben sana emretmişken seni secde etmekten alıkoyan nedir?’ (İblis), ‘Ben ondan daha üstünüm. Çünkü beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın’ dedi. Allah, ‘Öyle ise, in oradan! Orada büyüklük taslamak senin haddin değildir. Çık, çünkü sen aşağılıklardansın’ buyurdu. İblis, ‘Bana, (insanların) tekrar dirilecekleri güne kadar mühlet ver’ dedi. Allah, ‘Haydi, sen mühlet verilenlerdensin’ buyurdu. İblis dedi ki: ‘Öyle ise beni azdırmana karşılık, and içerim ki, ben de onları saptırmak için Senin doğru yolunun üstüne oturacağım. Sonra elbette onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından sokulacağım ve Sen, onların çoklarını şükredenlerden bulmayacaksın!’ dedi. Allah, ‘Haydi, yerilmiş ve kovulmuş olarak oradan çık! And olsun ki, onlardan kim sana uyarsa, sizin hepinizi Cehennem’e dolduracağım!’ buyurdu.” (A’raf: 7/11,12,113,14,15,16,17,18) Allah Teâla,

Şeytan’ın insanın apaçık düşmanı olduğunu bildiriyor: “Çünkü Şeytan, sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman kabul edin. O, kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.” (Buhârî, İman 3, I, 8; Müslim, İman 57-8, s. 63; Ebû Dâvud, no. 4676; Tirmizî, no. 2614; Nesâî, İman 16, VIII, 110 ve İbn Mâce, no. 57; Abdullah b. Dînâr an Ebî Sâlih)

Peygamber Efendimiz, her insanın bir şeytanının olduğunu haber veriyor:

Câbir’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: ‘Sakın kocası evde olmayan kadınların yanına girmeyin. Çünkü Şeytan birinizin kanının dolaştığı yerde dolaşır.’ Dedik ki: ‘Senin de mi?’ Bunun üzerine, ‘Bende de… Ancak Allah Bana, ona karşı yardım etti de (Şeytanım) Müslüman oldu (ya da ondan kurtulurum)’ buyurdu.” (Buhârî, İman 3, I, 8; Müslim, İman 57-8, s. 63; Ebû Dâvud, no. 4676; Tirmizî, no. 2614; Nesâî, İman 16, VIII, 110 ve İbn Mâce, no. 57; Abdullah b. Dînâr an Ebî Sâlih)

Bir başka hadis-i şeriftede de şöyle buyurulur: İbn Mes’ûd’dan (radiyallahu anh);

“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Âdemoğluna Şeytan’ın bir dokunuşu vardır. Meleğin de bir dokunuşu vardır. Şeytan’ın dokunması, ona şerri işletmek ve hakkı (gerçeği) yalanlatmaktır. Meleğin dokunması ise; ona hayrı vaad etmek, hakkı tasdik ettirmektir. Her kim vicdanında bunu görürse Allah’tan olduğunu bilsin ve Allah’a hamd etsin. Ötekine düçâr olan da Şeytan’dan Allah’a sığınsın.” Ondan sonra; ‘Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size kötülüğü emreder’ (Bakara: 2/268) âyetini okudu. Cenâb-ı Hakk Nâs Sûresi’nde Şeytan’ın şerrinden Allah’a sığınmayı emreder: “De ki: İnsanların Rabb’ine, İnsanların yegâne Hükümdarın, İnsanların İlâh’ına sığınırım. O sinsi Şeytan’ın şerrinden O ki insanların kalplerine vesvese verir” şöyle buyurdu: İbn Abbâs’dan (radiyallahu anh); “O, (Nâs Sûresi’nde geçen) ‘Vesvâs’ı şöyle tefsîr etti: İnsan doğunca Şeytan yanına sokulur. Allah zikredilince gider, Allah zikredilmezse kalbinde yerleşir kalır.” (Buhârî, Sahih, Tefsîr, Nâs, VI, 96. İsnâdsızdır)

  Diğer rivâyette ise Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Şeytan Âdemoğlunun kalbine yerleşmiştir. Allah’ı zikrettiği zaman siner, gaflete düştüğü zaman vesvese verir.” ( Buhârî, Sahih, Tefsîr, Nâs, VI, 96) Şeytan önce insanı ibâdet ve taatten uzaklaştırmak ister. insanlara Allah’ı unutturmak için çeşitli hile ve desiseleri vardır. Nitekim âyet-i kerimede şu İlâhî ikaz yapılır: “Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah’ı anmayı unutturdu. İşte onlar Şeytan’ın yandaşlarıdır. İyi bilin ki Şeytan’ın yandaşları hep kayıptadırlar.” (Mücâdele: 58/19)

Hadis-i şeriflerde ise Şeytan’ın Allah’ı unutturma gayreti ile ilgili gelen rivâyetlerden bazıları şunlardır:

Câbir’den (radiyallahu anh; “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kişi yatağına girdiği zaman, bir melek ile Şeytan yanına koşarlar. Melek ona, ‘Hayırla bitir!’ derken; Şeytan, ‘Şer ile bitir!’ der. Eğer Allah’ı zikrederek uyursa, melek onu korumasına alır. Uyandığı zaman melek, ‘Haydi hayırla başla!’ der; Şeytan ise, ‘Haydi şer ile başla!’ der. Eğer, ‘Ruhumu öldürmeyip tekrar Bana geri veren Allah’a hamd olsun. Gökleri ve yeri zevâl bulmaktan koruyan Allah’a hamd olsun. İzni olmaksızın göğün yere düşmesi söz konusu olmayan Allah’a hamd olsun!’ derse ve yatağından düşüp ölürse, Cennet’e girer.” (Rezîn. Ebû Ya’lâ, 1791 ve İbn Hibbân, 5508; Hammâd b. Seleme an Haccâc es-Savvâf an Ebî’z-Zübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti)

İbn Amr b. el-Âs’dan (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kişiyi Cennet’e sokan iki haslet ya da huy vardır. Bunları yapmak kolaydır. Ancak yapanlar azdır. Her namazın ardından, on kere ‘Sübhanallah’, on kere ‘Elhamdülillah’, on kere de ‘Allahuekber’ der. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve âlihi) bunları elleri ile sayıp söylediğini gördüm. Dedi ki: ‘Bu, dilde (beş vakit itibarıyla) yüz elli yapar fakat Mizan’da bin beş yüz yapar. (İkinci haslet:) Yatağına girdiğin zaman, onu yüz kere tesbih edersin, tahmîd edersin ve tekbîr edersin. Bu, dilde yüz yapar, ancak, Mizan’da bin yapar. Yirmi dört saat içinde hanginiz iki bin beş yüz günah işleyebilir?’ Dediler ki: ‘Biz bunları nasıl söylemeyiz?’ Şöyle buyurdu: ‘Sizden biri namazdayken, Şeytan ona gelir ve, ‘Şunu şunu düşün ve bunu bunu hatırla!’ der. Namazı biter de o bunun farkına varmaz. Yatarken de Şeytan ona yaklaşır ve onu uyutmaya gayret gösterir; o da bunları yapmadan uyur, gider.’” (Ebû Dâvud, 5065; Tirmizî, 3410 ve Nesâî, Sehv 91, III, 74; Atâ b. es-Sâib an Ebîhî an İbn Amr asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ezan okunduğu zaman, Şeytan onu duymamak için ezanı duyamayacağı yere kadar yellenerek kaçar. Kâmet bittikten sonra, gelip kişi ile kalbi arasında yerleşir, durmadan şunu şunu hatırına getir deyip daha önce hatırına gelmediği biçimsiz şeyleri ona hatırlatır. Adam böyle düşünedururken namazı kaç rekât kıldığını bilemeyecek hâle gelir.” (Tayâlisî, no. 2345); Abdürrezzâk, no. 3426; Ahmed, II, 522; Dârimî, I, 273, 350; Buhârî, Sehv 6/1, II, 67; Bedu’l-halk 11, IV, 94; Müslim, Mesâcîd 83, s. 398; Nesâî, III, 31; Tahâvî, I, 431-2; İbn Hibbân, no. 16, 1660; Dârekutnî, I, 374 ve Beyhakî, II, 331, 340; Yahyâ b. ebî Kesîr)

 Bu durumda Allah’a varmak isteyen, her dâim gaflette olmamak ve Şeytan’ın vesveselerinden emin olmak için, daima Allah’ı zikirle meşgul olmalıdır. Euzu besmele çekmek, yani “Euzu billahimineşşeytanırracim bismillahirRahmânirrahim” demek, Şeytan’ın hile ve desiselerinden Allah’a sığınmak demektir. Euzu okumak Allah’ı zikirdir. Allah’a sığınmak, Allah’ın Nâs Sûresi’nde emridir. Allah’ı zikretmenin Şeytan’ın hile ve desiselerinden emin kıldığına dâir pek çok hadis mevcuttur. Bunlardan bazıları şunlardır: Ebû Ayyâş’dan (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim sabahleyin ‘La ilâhe illallahü vahdehu lâ şerîke leh. Lehü’l mülkü ve lehül-hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr’ derse, İsmâil neslinden bir köle azad etmiş gibi olur. Ayrıca onun için on sevap yazılır, on günahı düşülür ve on derece de yükseltilir. Akşama kadar da Şeytan’dan korunmuş olur. Akşamleyin de aynını söylerse, sabaha kadar öyle olur.” (Râvi) Hammâd dedi ki: ‘Bir adam rüyasında Peygamber’i (sallallahu aleyhi ve âlihi) gördü ve O’na, ‘Ebû Ayyâş Senden böyle bir hadis nakletti ne dersin?’ diye sorunca, ‘Ebû Ayyâş doğru söyledi’ buyurdu.” (Ebû Dâvud, 5077; Mûsâ b. İsmaîl an Hammâd ve Vuheyb an Süheyl an Ebîhî an Ebî Ayyâş senedi ile tahrîc etti)

Enes’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kişi evinden çıkarken ‘Bismillahi tevekkeltü alallahi lâ havle velâ kuvvete illâ billah/Allah’ın adıyla başlarım, Allah’a güvendim. Güç ve kuvvet ancak Allah iledir’ derse, kendisine şöyle denilir: Bu sana yeter; doğruya erdin, muhafaza edildin ve korundun. Ayrıca ondan Şeytan uzaklaşır.” (Ebû Dâvud, 5095 ve Tirmizî, 3426; İbn Cüreyc an İsh. b. Abdillah b. Ebi Talha an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

İbn Abbâs’dan (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Sizden biri ailesi ile cinsî temas kurarken, ‘Bismillahi, Allahümme cennibna’ş-şeytâne ve cennibi’ş-şeytâne mâ razektenâ/Bismillahi, Allah’ım! Şeytan’ı bizden uzaklaştır, rızık olarak ihsan edecek olduğun çocuktan da onu uzaklaştır’ diye dua edip sonra aralarındaki bu temastan çocuk takdir edilirse, Şeytan ona asla zarar veremez.” (Ebû Dâvud, no. 2049 ve Nesâî, Nikâh 12/2, VI, 67-8; ilki İmâre b. e. Hafsa an İkrime an İbn Abbâs, ikincisi ise Hârun b. Riâb an Abdillah b. Ubeyd b. Umeyr an İbn Abbâs) 

İmam Ali’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Biriniz helâya girdiğinde, cinlerin gözleri ile Âdemoğullarının avretleri arasındaki perde, ‘Bismillah (Allah’ın adıyla!)’ demesidir.” (Tirmizî, no. 606 ve İbn Mâce, no. 267; Hallâd es-Saffâr ani’l-Hakem bin Abdillah en-Nasrî an Ebî İshâk an Ebî Cuhayfe an Ali. Senedi ile tahrîc ettiler)

Câbir’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim evine döndüğünde, içeriye girerken ve yemek yerken Allah’ın adını anarsa, Şeytan (avanesine), ‘Burada ne yatacak yeriniz, ne de akşam yemeğiniz var’ der.Eve girerken besmele çekip de yemek yerken çekmezse; Şeytan şöyle der: ‘Siz yemeğe yetiştiniz; fakat (size) geceleme yok.’ Ne girerken, ne de yemek yerken besmele çekmezse, Şeytan şöyle der: ‘Hem yatacak yere, hem de akşam yemeğine yetiştiniz.’” (Müslim, Eşribe, no. 103, s. 1597-1598 ve Ebû Dâvud, no. 3765, İbn Cüreyc an Ebî’zZübeyr an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc ettil)

 Gavsü’l-Âzam Abdulkadir Geylani Hazretleri, “Gunyetü’t-Tâlibîn” adlı eserinde şunu kaydeder: “Bir kalbe zikir yerleştiği zaman, oraya Şeytan yaklaşır ise çarpılır. Tıpkı insan Şeytan’a yaklaştığı zaman çarpıldığı gibi. ‘Bu neden böyle oluyor?’ diye sorulduğu zaman, şu cevap alındı: ‘Zira ona da insan dokunmuş olur.’” Zikrullah ile Allah, kulunun kalbine tecelli eder. Orası beytullah hâline gelir. Allah’ın hâkim olduğu kalbe Şeytan yaklaşmak için yol bulamaz. Allah’ın zikrinin Şeytan’ı uzaklaştırdığı ve onun hile ve desiselerinden emin kıldığına dâir bu kadar çok delil mevcutken Allah’a varmak isteyen ne olursa olsun zikrullahı dilinden ve de gönlünden eksik etmemelidir.

Kaynak: Prof.Dr. Haydar Baş / Dua ve Zikir Eseri.....