KUR’AN AYETLERİNDE HZ. MEHDÎ (A.S. )

   “Müşrikler istemese de dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak dinle gönderen O’dur.” (Tevbe 33)

KUR’AN AYETLERİNDE HZ. MEHDÎ (A.S. )
Mimar Gökhan Demir

KUR’AN AYETLERİNDE HZ. MEHDÎ (A.S. )

Prof.dr. Haydar Baş hocamızın Hz. Mehdi (a.s) eserinden 'Kur'an ayetlerinde Hz. Mehdi (a.s)' hususunu naklediyorum: Şeyh Sâduk, Ebu Bâsir’den şu hadisi rivâyet eder:

Hz. İmam Cafer es-Sâdık bu ayetle ilgili olarak şöyle buyurmuşlardır:

“Allah’a and olsun ki, bu ayette zikredilen vaad henüz gerçekleşmiş değildir; Kâim (kıyam edecek olan Hz. Mehdî) zuhûr edinceye kadar da bu gerçekleşmeyecektir. Kâim zuhûr ettiğinde, O’nun kıyam ve zuhûrundan rahatsızlık duymayacak olan hiçbir kâfir ve müşrik kalmayacaktır. Kâfir veya müşrik olan bir kimse, taşın içine de girecek olsa, o taş dile gelecek ve ‘Ey mü’min! İçimde bir kâfir var, beni kır ve onu öldür!’ diyecektir.” (Kemâlu’d-Din ve Tamamu’n-Ni’me, c. 2, s. 670)

 “Müşrikler istemese de dini (İslam’ı) bütün dinlere üstün kılmak İçin Peygamberini hidayet ve hak dinle gönderen O’dur.” (Saf 9)

Büyük Şafiî âlimlerinden Allame Ebu Abdullah Muhammed b.

Yûsuf Genci “el-Beyan fi-Ahbari Sâhibi’z-Zaman’” adlı kitabının 103. sayfasında şöyle yazıyor: “Said b. Cubeyr, bu ayetten Fâtıma tü’z-Zehra’nın (selâmullahi aleyha) neslinden olan Hz. Mehdî’nin kastedildiğini söylemiştir.  (İhkâku’l-Hak, c. 12, s. 175, 178, 179.)

Yine diğer bir Ehl-i Sünnet âlimi de bu ayeti tefsir ederken şöyle demiştir:

“Mehdî zuhûr edince bütün yeryüzünde yaşayanlar ya İslam dinine girecek ya da cizye vermeyi kabul edecekler.” (a.g.e )  “Ey iman edenler! İçinizden kim dinden dönerse, Allah (onun yerine), kendisinin onları sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü’minlere karşı alçakgönüllü, kâfirlere karşıysa güçlü ve onurlu, Allah’ın yolunda cihad eden ve kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir…” (maide 54)

İbn-i Ebi Zeyneb en- Nu’manî olarak tanınan Muhammed b. İbrahim, “Gaybet” adlı eserinde Süleyman b. Harun el-İclî’den şu hadisi rivâyet eder:

İmam Cafer es-Sâdık (aleyhi’s-selâm) bu ayetle ilgili olarak şöyle buyurdular: “Şüphesiz, Hz. Mehdî’nin bunu yapacak olan dost ve yardımcıları vardır; bütün insanlar ortadan kalkmış olsa bile, Allah Teâlâ O’nun yardımcılarını getirecektir. Bu ayette sözü edilen topluluk işte onlardır.”  “… ve şüphesiz o (Hz. Mehdî’nin kıyamı) kıyametin yaklaştığını bildirir.”(zuhruf 61)

Allame Hamzavî “Meşâriku’l-Envâr fi-Fevzi Ehli’l-İtibar” adlı kitabında şöyle yazıyor:

“Mukâtil b. Süleyman ve tefsir hususunda ona tâbi olan bir grup tefsir yazarları, bu ayetten âhir zamanda zuhûr edecek olan Mehdî’nin kastedildiği inancındadırlar.”

Yine Ehl-i Sünnet’in geçmiş ve günümüz ulemâsından kalaba[1]lık bir grup, bu ayet-i kerimenin Hz. İmam Mehdî (aleyhi’s-selâm) hakkında olduğunu belirtmişlerdir. Bu cümleden aşağıda adı geçenleri sayabiliriz:Kadı Beyzavî (H. 585-691) “Envârü’t-Tenzif” adlı kitabında, Şafiî mezhebinden olan Ali b. Burhan el-Halebî “Sîretü’l-Halebiyye” adlı kitabının birinci cildinin 226. sayfasında (Mısır bas.), Muhammed b. Ali es-Sabban “İs’afü’r-Râğibîn” adlı kitabının 156. sayfasında ve İbn-i Hacer “es-Savâiku’l-Muhrika” adlı kitabının 96. sayfasında bu ayetin Hz. Mehdî’ye işaret ettiğini belirtmişlerdir.

Yine, Zemahşerî “el-Keşşaf” adlı tefsirinde ve “Rûhu’l-Beyan” tefsirinin yazarı, mezkur tefsirinde bu ayeti tefsir ederken Hz. İsa’nın (aleyhi’s-selâm), İmam’ın (Hz. Mehdî’nin) arkasında namaz kılacağını belirtmişlerdir. Alûsî “Rûhu’l-Meanî” adlı tefsirinin 25. cildinin 95. sayfasında bu ayeti tefsir ederken şöyle diyor: “Meşhur görüşe göre, İsa (aleyhi’s-selâm) Şam şehrinde halk sabah namazını kılmak isterken inecektir. Bu arada İmam Mehdî (aleyhi’s-selâm) geri çekilecek, fakat İsa O’nu öne geçirip arkasında namaz kılacaktır ve ‘Senin için kamet getirilmiştir’ diyecektir.”

 “… Onlar için dünyada aşağılanma ve zillet vardır...” (Bakara 114, Maide 41)

Hâfız Muhammed b. Cerir-î Taberi “Câmiü’l-Beyan” adlı tefsirinin 1. cildinin 501. sayfasında bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak aşağıdaki hadisi nakletmiştir:

“Onların (Hıristiyanların) aşağılanma ve zilleti, Mehdî’nin zuhûr ettiği zaman olacaktır. O, Konstantiniyye’yi fethedecek ve onları katledecektir. İşte onların dünyadaki aşağılanma ve zilleti budur.” (4 İhkâku’l-Hak, s. 378)

 “… Göklerde ve yerde ne varsa, isteyerek ve istemeyerek O’na teslim olmuştur.” (Âl-i İmran, 83.)

Ayaşî, kendi senediyle Rifaa b. Mûsâ’dan şöyle aktarır:

“İmam Sâdık (aleyhi’s-selâm) bu ayete istinad ederek şöyle buyurdular:

Hz. Mehdî kıyam ve zuhûr ettiğinde, ‘La ilahe illallah, Muhammedun Resûlullah’ sesinin yükselmediği bir tek belde kalmayacaktır.” (Tefsir-i Ayaşî, c. 1, s. 283)

Ayaşî, yine kendi senediyle İbn-i Bükeyr’den şöyle nakleder:  “Allah Teâlâ’nın, ‘Göklerde ve yeryüzünde ne varsa, istese de  istemese de O’na teslim olmuştur’ buyruğu hakkında İmam Mûsâ Kâzım’dan (aleyhi’s-selâm) sorduğumda şöyle buyurdular: Bu ayet  Hz. Mehdî hakkında nâzil olmuştur. Kıyam ettiğinde tüm yeryüzündeki Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabiîler, zındıklar, mürtedler  ve kâfirlere İslam’ı sunacaktır. Kendi rızasıyla Müslüman olanları  namaz, zekât gibi bir Müslüman’a farz olan amelleri yapmaya mükellef kılacaktır; İslam’ı kabul etmeyenleriyse katledecektir. Artık yeryüzünde  ‘Allah birdir!’ demeyen kimse kalmayacaktır.” (Ayaşî, Tefsir, c. 1, s. 283.)

Hanefî mezhebi ulemâsından olan Hâce Kelan Kunduzî “Yenâbiu’l-Mevedde” adlı eserinin 421. sayfasında şöyle yazıyor:

“Rifaa b. Mûsâ, mezkûr ayetle ilgili olarak, Hz. İmam Sâdık’ın  (aleyhi’s-selâm) şöyle buyurduğunu rivâyet eder: Hz. Mehdî’nin kıyam ettiği zamanda yeryüzünde Allah’ın birliğine (La ilahe illallah) ve Hz. Resûlullah’ın O’nun Peygamberi olduğuna (Muhammedun Resûlullah) şahadet getirme sesinin yükselmediği hiçbir bölge kalmayacaktır.” (Duhayyil, el-İmamu’l-Mehdî, s. 34.)

“Ey iman edenler! Allah’a, Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin…” (Nisa, 59)

Câbir b. Abdullah Ensârî şöyle der:

“Allah (c.c.), Hz. Peygamber’e, ‘Ey iman edenler! Allah’a, Peygamber’e ve sizden olan emir sahiplerine itaat edin’ ayetini nâzil buyurduğunda, ‘Ya Resûlallah, Allah’ı ve Resûlünü tanıyoruz, itaatinin Sana itaat demek olduğu o emir sahipleri kimlerdir peki?’ diye sordum.

Resûlullah: ‘Onlar Benim halifelerim, Benden sonra Müslümanların İmamlarıdırlar ey Câbir!’ buyurarak şöyle eklediler:

‘Onların ilki Ali b. Ebu Tâlib’dir, sonra Hasan ile Hüseyin, ar[1]dından da Ali b. Hüseyin ve Tevrat’ta Bâkır adıyla tanınan Muhammed b. Ali gelir. Sen de onu göreceksin ey Câbir; onu gördüğün zaman kendisine Benim selamımı ilet. Onu, Ca’fer b. Muhammed Sâdık izler; ondan sonra da Mûsâ b. Ca’fer, Ali b. Mûsâ, Muhammed b. Ali, Ali b. Muhammed, Hasan b. Ali gelir ve onu da adı ve künyesi Benim adım ve künyem olan, Allah’ın yeryüzündeki son Hüccet’i ve kulları arasında bıraktığı son İmam, yani Hasan b. Ali’nin oğlu izler, Allah Teâlâ O’nun eliyle yeryüzünün doğusunu  ve batısını fethedecektir. O, dostları ve sevenlerinden gizlenip Gay[1]bet’e çekilecektir. Onun Gaybet’te bulunduğu dönemde, kalbi Allah Teala tarafından iman için denenip sınanmış (ve bu sınavı yüz akıyla verebilmiş) olan kimseden başkası O’nun imametine olan inancını sürdüremeyecektir.’”

Câbir hadisin devamını şöyle anlatır: “Ya Resûlallah! Sevenleri ve dostları O’nun Gaybet’te bulunduğu dönemde kendisinden  faydalanabilecekler mi?” diye sordum. Resûlullah buyurdular ki:

“Beni peygamberlikle görevlendirene yemin olsun ki, evet; güneş bulutun ardında kalınca onun ışığından faydalanıldığı gibi, Gaybet çağında da insanlar O’nun velâyetinden faydalanacak ve O’nun ışığıyla aydınlanacaklardır. Ey Câbir, bu, Allah’ın gizli sırlarından ve saklı ilimlerindendir, ehli olmayandan bu sırrı gizle!” (Kemâlu’d-Din ve Temamu’n-Ni’me, c. 1, s. 253.)

Ayrıca İmam Muhammed Bâkır’dan söz konusu ayetle ilgili olarak şöyle rivâyet edilir:

“Kastedilen, özellikle biziz; Allah Teâlâ insanların kıyamete kadar bize itaat etmesini emretmiştir.” (Bu hususta çok rivâyet vardır; bkz: Usûl-i Kâfi, c. 1, imamlara itaatin farz oluşu bâbı; Ayaşî Tefsiri, c. 1, s. 249; Sâfî Tefsiri, s. 123 ve diğer eserler.)

 “… ve Biz yeryüzünde zayıf kılınanlara lutufta bulunmak,  onları önderler ve mirasçılar kılmak istiyoruz…” (Kasas, 5.)

İbn-i Ebi’l-Hadid bu ayetle ilgili şöyle diyor:

“Bizim büyükler, bu ayetin, bütün ülkeleri fethedecek bir İmam’ın zuhûr edeceğinin vaadi olduğu görüşündedirler.” (İhkâku’l-Hak, s. 378.)

“Ve bunu (imameti) insanlar Allah’a dönsün diye O’nun (Hz. İbrahim’in) ardında (soyunda) kalıcı bir kelime olarak kılıp bıraktı.” (Zuhruf, 28.)

Ebu Hureyre’den şöyle nakledilir:

“Resûlullah’a (sallallâhu aleyhi ve âlih), ‘Ve bunu O’nun soyun[1]da kalıcı bir kelime kıldı’ ayeti hakkında sordum, şöyle buyurdular: ‘Allah Teâlâ, İmamları, Hüseyin’in soyunda bırakmıştır. İmamlardan dokuzu O’nun soyundan gelecektir; bu ümmetin Mehdî’si de  işte bunların arasındadır. Bütün hayatı Kâbe’nin rüknüyle Makam-ı

İbrahim arasında geçen biri dahi Benim soyuma kin duyuyor olarak Allah Teâlâ’nın huzuruna çıkarsa (ölürse), ateşe atılacaktır.’” (5 es-Seyyid Haşim el-Behrani, el-Burhan fi-Tefsir’il-Kuran, Tahran 1.bas., c. 4, ilgili ayetin tefsirinde)

Sâbit-i Sumalî’den şöyle nakledilir:

“İmam Zeynelâbidîn (aleyhi’s-selâm) şöyle buyurdular:

“Allah’ın Kitabı’nda, ‘Kan bağıyla akraba olanlar yekdiğerlerine nispetle evlâdırlar’ ayeti bizim hakkımızda nâzil olmuştur. Aynı şekilde, ‘Ve bunu (imameti) insanlar Allah’a dönsünler diye O’nun

(Hz. İbrahim’in) ardında (soyunda) kalıcı bir kelime olarak kılıp bıraktı’ ayeti de bizim hakkımızda inmiştir.  Bu ayette geçen, imamet kıyamet gününe kadar Hz. Hüseyin’in (aleyhi’s-selâm) soyundadır ve bunlardan biri olan Gaybet’e çekilecek olan İmam’ın (Hz. Mehdî’nin) iki Gaybet’i olacaktır ki, biri diğerinden daha uzun sürecektir. Birincisi kısa süreli olacak; diğeri ise o kadar uzayacaktır ki, buna inananların çoğu bu inançlarından döneceklerdir; yakîni güçlü ve bilgisi doğru olan, kalbinde bizim rızamızdan başka hiçbir şey hissetmeyen ve biz Ehl-i Beyt’e tam bir teslimiyetle teslim olanlardan başka, imamete inanan kimse kalmayacaktır.’” (Kemâlu’d-Din ve Temamu’n-Ni’me c. 2, s. 323.)

 “... Açık ve gizli nimetlerini size tamamlamıştır...” (Lokman, 20)

Şeyh Sâduk, Ebu Ahmed Muhammed b. Ezdî’den şu rivâyeti nakleder:

“Efendim İmam Mûsâ b. Ca’fer’e (aleyhi’s-selâm), “… açık ve gizli nimetlerini size tamamladı…” ayetinin açıklamasını sordum, şöyle buyurdular: “Zâhir ve açık nimet, zâhirde olan ve açıkça görebildiğiniz İmam’dır, gizli nimet de Gaybet’teki İmam’dır.’ Bunun üzerine kendisine, ‘İmamlar arasında Gaybet’e çekile[1]cek olanı var mıdır’ diye sordum. ‘Evet’ buyurdular, ‘Kendisi Gaybet’te kalacak ve insanların gözünden gizlenecektir ama mü’minlerin kalplerinde sürekli anılacaktır, O bizim (Ehl-i Beyt İmamlarının) on ikincimizdir. Allah Teâlâ bütün zorlukları O’na kolaylaştıracaktır, yeryüzünün hazinelerini O’na âşikâr edecektir, her çeşit uzaklığı O’na yakın kılacaktır, zorba ve zâlim olan herkesi O’nun eliyle yok edecektir, O’nun elleriyle, tuğyan eden her şeytanı helak edecektir. Câriyelerin en iyisinin oğludur; O’nun, dünyaya gelişi gizli olacaktır, Allah Teâlâ O’nu âşikâr edinceye kadar adını anmak insanlara helal olmayacaktır, (zuhûr edince) zulüm ve kötülükle dolmuş bulunan yeryüzünü, adalet ve doğrulukla dolduracaktır.”

 “Onlar ki, eğer onlara yeryüzünde egemenlik verirsek namazı dosdoğru kılarlar, zekât verirler, ma’rufu emreder ve münkerden sakındırırlar. İşlerin sonu Allah’a aittir.” (Hac 41)

Ebu’l-Carud, Hz. İmam Muhammed Bâkır’ın (aleyhi’s-selâm) şöyle buyurduğunu söyler: 

“Bu ayet Hz. Mehdî ve ashabı hakkında nâzil olmuştur. Allah Teâlâ Onları yerin doğu ve batısına egemen kılacak, Onların eliyle dini âşikâr edecektir. O, zuhûr edince, artık zulüm ve sapıklıktan eser kalmayacaktır.”( Züheyrî, el-Mehdî, s. 163; Yenâbiu’l-Mevedde, s. 425, Duhayyil, el-Mehdî, s. 46-47.)

Bu hadis ayrı bir rivayette Hz. İmam Muhammed Bâkır’dan (aleyhi’s-selâm) şöyle nakledilmiştir:

“Bu ayet, İmam Mehdî’ye kadar olan Âl-i Muhammed (sallallâhu aleyhi ve âlih) hakkında nâzil olmuştur. Allah Teâlâ, İmam Mehdî ve ashabını yerin doğu ve batısına egemen kılacaktır; dini kâmil edip O’nun eliyle bâtılı, bidatleri ve yanlışlıkları giderecek[1]tir. Nitekim daha önce cahiller hakkı yok etmişlerdi. O zuhûr edince, artık zulümden eser kalmaz. O’nun yârânı iyiliği emreder ve kötülüklerden sakındırırlar.” (Bihâru’l-Envâr, c. 51; İlzâmu’n-Nasib, s. 56.)

 “… De ki: Hak geldi ve bâtıl zâil olup gitti…” (İsra 81)

Bu ayet hususunda Hz. İmam Muhammed Bâkır (aleyhi’s-selâm) şöyle buyurmuşlardır:

“Kıyam edecek Mehdî zuhûr ettiği zaman tüm bâtılların hüküm[1]ranlığı yok olup gidecektir.” (Bihâru’l-Envâr’dan naklen Duhayyil, el-Mehdî, s. 44)

 “Bilin ki, şüphesiz Allah yeri öldükten sonra diriltir; Biz, akledesiniz diye sizlere ayetleri açıkladık.” (Hadid 17)

İbn-i Abbas bu ayetin tefsirinde şöyle demiştir:  “Yani, Allah Teâlâ yeri öldükten sonra Âl-i Muhammed’in kıyam edecek olanı ile ıslah edecektir.” Selâm b. Müstenir de, İmam Muhammed Bâkır’dan (aleyhi’s selâm) bu konuda şu hadisi rivâyet etmiştir: ,

“Allah Teâlâ, kıyam edecek Mehdî’nin eliyle yeri diriltecektir. O, adalet üzere halkı yönetecektir. Böylece yeryüzü zulümle öldükten sonra, adaletle tekrar dirilecektir.” (Şeyh Tûsî, Gaybet, s. 120; Duhayyil, el-Mehdî, s. 57)

 “De ki: Haber verin, eğer suyunuz yere batacak olursa, bu durumda kim size bir akarsu kaynağı getirebilir.” (Mülk 30) Bu ayetle ilgili olarak Hz. Resûlullah Ammar Yâsir’e şöyle buyurmuştur: “Ey Ammar, Allah, Hüseyin’in neslinden dokuz İmam getireceğini ahdetmiştir. O’nun dokuzuncu çocuğu Gaybet’e çekilecektir.

İşte, Allah’ın buyruğu budur.” Sonra da anılan ayeti okudu. “Onun uzun bir Gaybet’i olacaktır ki, birtakım insanlar bu dönemde imanlarını kaybedecek, diğer bir grubu ise imanlarını koruyacaklardır. O, âhir zamanda çıkıp yeryüzünü adaletle dolduracaktır. O, Allah’ın kelamının tevili (yorumu) için savaşacak, nitekim ben Allah’ın kelamının tenzili (nâzil oluşu) için savaştım. Ey Ammar, O Benim ismimi taşıyacak ve halkın Bana en çok benzeyeni olacaktır.” (Kifâyetü’l-Eser, İlzâmu’n-Nasib, c. 1, s. 98)

Ebu Bâsir diyor ki:

“Hz. İmam Muhammed Bâkır (aleyhi’s-selâm) bu ayetle ilgili olarak, ‘Bu ayet, Mehdî hakkında nâzil olmuştur; Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: Eğer İmam’ınız Gaybet’e çekilir ve O’nun nerede olduğunu bilmezseniz, o zaman kim, size göğün ve yerin haberini getiren ve Allah’ın helal ve haramını açıklayan âşikâr bir İmam getirir.’ Henüz bu ayetin tevili gelmemiştir, kesinlikle gelecektir’ dedi.”( Bihâru’l-Envâr, c. 51, s. 52, Hadis 27)

“Allah, içinizden iman edip sâlih amellerde bulunanlara vaad etmiştir ki; şüphesiz onlardan öncekileri nasıl güç ve iktidar sahibi kıldıysa, onları da yeryüzünde güç ve iktidar sahibi kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir…” (Nur 55)

Ebu Bâsir, Hz. İmam Cafer es-Sâdık’ın (aleyhi’s-selâm) bu ayetle ilgili olarak şöyle buyurduğunu nakleder: “Bu ayette İmam Mehdî ve ashabı kastedilmiştir.” (Bihâru’l-Envâr, c. 51, s. 58, Hadis 50)

Ehl-i Beyt ekolünün büyük alim ve müfessirlerinden Merhum Şeyh Ebu Ali Fazl b. Hasan et-Tabersî, ünlü “Mecmâu’l-Beyan” adlı tefsirinde bu ayeti tefsir ederken Mikdad b. Esved’den şu hadisi aktarır:

“Resûlullah şöyle buyurdu: Yeryüzünde hiçbir çadır veya ev kalmaz, illa ki Allah izzetle veya zilletle İslam kelimesini (Kelime-i Şehadeti) ona sokar.” (Mecmâu’l-Beyan, c. 4 s. 152)

Yine aynı tefsirde şöyle geçer:

“İbn-i Abbas, Mücahid ve Ehl-i Beyt’ten gelen rivâyetlerde bu ayetin Âl-i Muhammed’in Mehdî’si hakkında nâzil olduğu belirtilmiştir. Ayaşî, kendi senediyle Hz. İmam Ali b. Hüseyin’in (Zeynelâbidîn) (aleyhi’s-selâm) bu ayeti okuyup şöyle buyurduğunu nakleder: ‘Allah’a and olsun ki, onlar biz Ehl-i Beyt’in sevenleridir. Allah onlara bu imkânı bizden olan birinin eliyle -ki O bu ümmetin vaad edilen Mehdî’sidir- sağlayacaktır. İşte O’nun hakkında Resûlullah da şöyle buyurmuştur: ‘Eğer dünyanın ömründen yalnızca bir gün kalmış olsa bile, Allah, o günü Benim ıtretimden birinin hâkimiyete kavuşması için uzatacaktır. O’nun ismi Benim ismim olacak, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve eşitlikle dolduracaktır.’ Bunun benzeri rivâyetler, Hz. İmam Muhammed Bâkır ve İmam Ca’fer Sâdık’tan da (aleyhi’s-selâm) rivâyet edilmiştir.” (Mecmâu’l-Beyan, c. 4 s. 152)

 “And olsun, Kitap Ehli’nden, ölmeden önce O’na (Hz. İsa’ya) inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü O da onların aleyhine şahid olacaktır.” (Nisa 159)

Ali b. İbrahim, Şehr b. Havşeb’den şöyle rivâyet eder “Haccac bana (Şehr b. Havşeb’e), ‘Ey Şehr, Kur’an’da anlayamadığım bir ayet var’ dedi. Hangi ayet olduğunu sorduğumda  Nisa Sûresi’nin 159. ayeti (yukarıdaki ayet) olduğunu söyledi ve, ‘Vallahi ben, Yahudiler ve Hıristiyanların kellelerini vurduruyorum ve bu sırada onlara dikkatle bakıyorum ama onların dudaklarının kıpırdadığını (Hz. İsa’ya iman ettiklerini) görmüyorum! Bu nasıl iştir?!’ dedi.

Ben, ‘Allah Teâlâ sizi ıslah etsin, o ayet sizin tevil ettiğiniz şekilde değildir’ dedim. Nasıl olduğunu sorması üzerine, şöyle açıkladım: Hz. İsa (aleyhi’s-selâm) kıyametten önce dünyaya inecektir.

Böylece Yahudi ve Nasranîlerden, ölmeden önce (Yani Hz. İsa ölmeden önce veya Yahudi ve Hıristiyanlardan herhangi biri ölmeden önce) O’na inanmayan kimse kalmayacaktır. Hz. İsa (aleyhi’sselâm) Hz. Mehdî’nin arkasında namaz kılacaktır. Haccac, ‘Neler söylüyorsun sen? Bunu nereden biliyorsun ki?’ diye sorunca, ‘Bu hadistir’ dedim, ‘Ben bu hadisi Muhammed b. Ali b. Hüseyin b. Ali b. Ebu Tâlib’den duydum!’ Bunun üzerine, ‘Vallahi tam kaynağından duymuşsun!’ dedi.” (Kummî Tefsiri, c. 1, s. 158)

 “And olsun, Biz, Zikir’den (bütün semavî kitaplar veya Tevrat) sonra Zebur’da da, ‘Hiç şüphesiz, sâlih kullarım yeryüzüne mirasçı olacaklardır’ diye yazdık.” (Enbiya 105)

“Mecmâu’l-Beyan” tefsirinde bu ayetle ilgili olarak şöyle geçer: “İmam Muhammed Bâkır (aleyhi’s-selâm) şöyle buyurdular: Bunlar, âhir zamanda zuhûr edecek olan Mehdî’nin (aleyhi’sselâm) ashabıdır.” (a.g.e., s. 66.)

 “Mecmâu’l-Beyan” tefsirinin yazarı sonra şöyle devam ediyor: “Ehl-i Beyt ve Ehl-i Sünnet’in Hz. Resûlullah’tan naklettikleri, ‘Eğer dünyanın ömründen bir gün kalsa bile, Allah o günü, Benim Ehl-i Beyt’imden sâlih bir kişiyi göndererek, yeryüzünü zulüm ve haksızlıkla dolduğu gibi adalet ve eşitlikle doldurmak üzere uzatır’ (Ebu Davud, Sünen, Kitab’ul MEHDÎ, 35/7, 4283.) şeklindeki hadisler de buna delâlet etmektedir.”( a.g.e., s. 66-67)

“Tefsiru’l-Kummî” ve “Tefsir-i Ali b. İbrahim”de de, bu ayette sözü geçen yeryüzüne mirasçı olacak olan sâlih kullardan, Hz. Mehdî ve ashabının kastedilmiş olduğu rivâyet edilmiştir. (Bihâru’l-Envâr, c. 51, s. 47; El-Mizan, c. 14, s. 337 )