İmam Rıza’nın Kur’an tefsirleri

Muhammed b. Fudayl, Ebu’l-Hasan’dan (Ali b. Mûsa) şöyle rivayet etmiştir: “İmam’a, ‘Allah’ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar’   ayetinin anlamını sordum

<İmam Rıza’nın Kur’an tefsirleri

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Buyurdu ki: 'Bu ifade, ağızlarıyla Emir'ül-Mü'minin'in (Ali b. Ebu Tâlib) velayetini söndürmek istiyorlar, demektir.'

Dedim ki: 'Allah nurunu tamamlayacaktır..."   ifadesinin anlamı nedir?'

Buyurdu ki: Allah, imamlığı tamamlayacaktır, imamlık nurun ta kendisidir. İşte şu ayette, bu gerçeğe işaret ediliyor: 'Allah'a, Resulüne ve indirdiğimiz nura iman edin.'   Allah'ın indirdiği nur, imamdır."  

el-Veşşa şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'ya (a.s.), 'Daha nice alametler yarattı. Onlar, yıldızlarla da yollarını doğrulturlar..."   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Biz Ehl-i Beyt İmamları alametiz, yıldız da Resûlullah'dır." 

İbn Ebu Nasr şöyle rivayet etmiştir: "Ebu'l-Hasan er-Rıza'ya'ya (a.s.), 'Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun'   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Doğrulardan maksat, imamlardır. Ve onlara itaat ederek doğruluklarını gösterenlerdir." 

el-Veşşa şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'ya (a.s.) bir soru yönelttim ve dedim ki: 'Sana kurban olayım. 'Eğer bilmiyorsanız, zikir ehline sorun'   ayetinin anlamı nedir?'

Buyurdu ki: 'Biz zikir ehliyiz ve bilinmeyen şeylerin sorulması gerekenler biziz.'

Dedim ki: 'Siz sorulanlar, bizler de soranlar mıyız?'

'Evet' dedi.

Dedim ki: 'Size sormamız bizim üzerimizde bir hak mıdır?'

'Evet' dedi.

'Sizin de bize cevap vermeniz, sizin üzerinizde bir hak mıdır?' diye sordum.

Dedi ki: Hayır, bu bize kalmış. Dilersek yaparız, dilemezsek yapmayız. Allah'ın, 'İşte bu bizim bağışımızdır. İster ver, ister tut; hesapsızdır' ayetini duymadın mı?"   

Ahmed b. Ömer şöyle rivayet etmiştir: Ebu'l-Hasan er-Rıza'ya (a.s.), 'Sonra Kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık...'   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Burada kastedilenler Fâtıma'nın (selâmullahi aleyha) evlatlarıdır. Onlardan hayırda yarışan, imamdır. Ortada duran, imamı bilen kimsedir. Kendine zulmedense, imamı bilmeyen kimsedir." 

Hasan b. Mahbub şöyle rivayet etmiştir: "Ebu'l-Hasan er-Rıza'ya (a.s.), 'Her biri için ana, baba ve akrabanın bıraktığından vârisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarım verin. Çünkü Allah, her şeyi görmektedir'   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Burada imamlar kastedilmiştir. Allah, onlarla yeminlerinizi bağlamıştır." 

Ahmed b. Ömer şöyle rivayet etmiştir: "İmam Rıza'ya (a.s.) 'Allah size, emaneti ehline vermenizi emreder'   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Burada kastedilenler, Hz. Muhammed'in (s.a.v.) soyundan gelen imamlardır. Bunlar, yanlarında bulunan imamet emanetlerini, kendilerinden sonraki imama vermekle yükümlüdürler. Bu emaneti, ondan başkasına özgü kılamazlar ve imamdan da esirgeyemezler."

"İmam Rıza, Resûlullah'ın, 'O gün ki her topluluğu, kendi imamları ile çağıracağız'   ayetinin tefsirinde şöyle buyurduğunu söyledi: 'Her topluluk kendi zamanlarının imamı ile Rab'lerinin kitabı ile ve peygamberilerinin sünneti ile çağırılacaktır.' Ve şöyle buyurdu: Ya Ali, şüphesiz sen müslümanların efendisi, muttakîle-rin imamı, yüzü akların önderi ve mü'minlerin reisisin." 

Muhammed b. Fudayl şöyle rivayet etmiştir: "Ebu'l-Hasan er-Rıza'ya (a.s.), 'Verdikleri sözü yerine getirirler'   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Bizim velayetimizle ilgili olarak kendilerinden alınan sözü yerine getirirler." 

Abdullah b. Cündeb şöyle rivayet etmiştir: "Ebu'l-Hasan'a (a.s.), 'And olsun ki Biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü birbiri ardınca yetiştirmişizdir."   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Bu, bir imamı diğerine yetiştirmişiz, demektir." 

Ahmed b. Ömer el-Hallâl şöyle rivayet etmiştir: "Ebu'l-Hasan er-Rıza'ya (a.s.), 'Ve aralarından bir ünleyici, Allah'ın laneti zâlimlerin üzerine olsun, diye ünledi'   ayetinin anlamını sordum.

Buyurdu ki: Buradaki ünleyiciden maksat, Emir'ül- Mü'minin'dir."

Meani'l-Ahbar adlı eserde Câbir Cu'fî'ye dayanılarak verilen bilgiye göre, Muhammed Bâkır (a.s) şöyle buyurmuştur: "İmam Ali, Nehrevan dönüşü Kûfe'ye geldiğinde Muaviye'nin ona küfrettiğini, hakaret ettiğini ve taraftarlarını öldürdüğünü haber alınca, bir konuşma yaptı.

Konuşmasının bir yerinde şöyle dedi: Dünya ve ahiretteki çağrıcı benim. 'Bu sırada bir çağrıcı aralarında şöyle bağırır: Allah'ın laneti zâlimlerin üzerine olsun'   ayetinde sözü edilen çağrıcı benim. 'Allah ve Resulünden bir bildiridir...'  ayetinde zikredilen bildiri benim." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali Rıza eserinden)