İmam Cafer dönemindeki dindışı fikir akımları -2-

İmam Câfer'in şöyle dediğini duydum: Zındıklık, yüz yirmi sekiz senesinde ortaya çıkacaktır. Çünkü ben Fatıma Mushafı’nda bunun yazılı olduğunu gördüm.

<İmam Cafer dönemindeki dindışı fikir akımları -2-

(dünden devam ediyoruz) İmam Sâdık'ın yaşadığı dönem İslam medeniyetiyle diğer milletlerin medeniyet, kültür ve inançlarının etkileşim asrı olma özelliğini taşır…
Aşağıda İmam Câfer döneminde fikir ve itikad alanında kendini gösteren dindışı akımlardan belli başlılarını sıraladık. İmam Câfer, bu akımlara karşı gereken cevapları vermiş ve kurduğu ilim üniversitesinde yetiştirdiği öğrenciler vasıtasıyla Müslümanları bu akımların zararlı etkilerinden korumaya çalışmıştır.

Zındıklık

Hammad b. Osman şöyle rivayet ediyor:

"Ebu Abdullah'ın (İmam Câfer) şöyle dediğini duydum: Zındıklık, yüz yirmi sekiz senesinde ortaya çıkacaktır. Çünkü ben Fatıma Mushafı'nda bunun yazılı olduğunu gördüm." 

Yöneticilerin fikirleri hakkında soru sormak, onları tartışma konusu yapmak bağışlanamaz bir suçtu. Büyük bir günahtı. İnsan sadece bu fikirleri dinlemeli, konuşmamalıydı.

Ebu'l Evca gibiler, varlığı temelden inkar ediyor ve "varlık bir ihmal ile başladı" diyordu. Cu'd b. Dirhem kendini iyice küfre vermişti. Zındıklıkta o kadar ileri gitmişti ki dinsiz ve inkârcı olduğunu açıkça ilan ediyordu. 

Bu şahıs, zındıklığının bir örneği olarak bir gün bir şişeye bir miktar toprak biraz da su koydu. Bir süre sonra bu karışımdan kurtçuklar ve böcekler türedi. Bunun üzerine arkadaşlarına, "Bunları ben yarattım. Çünkü bunların oluşmasının sebebi benim" dedi.

Onun bu sözü İmam Câfer'e ulaştığında bunu reddetti. Ve şöyle buyurdu: "Madem ki onları yaratmış, o halde kaç tane olduklarını, bunlardan kaç tanesinin erkek kaç tanesinin dişi olduğunu, her birinin ağırlığının ne kadar olduğunu da söylesin ve şu tarafa gidenlere bu tarafa dönmelerini de söylesin ve dediğini yaptırsın!"

İmam Câfer-i Sâdık, zındıkların ileri gelenlerinden olan İbn Evca ile uzun konuşmalar yapmış ve her defasında onu yenmiş olmasına rağmen İbn Evca iman etmemiştir.

Mutezile

Mutezile düşüncesi mutlak olarak hadislere dayanmayı reddeden bir zihniyet olarak ortaya çıktı. Hadis ehline karşı yoğun bir saldırı başlattılar.

Mutezile düşüncesinin temel esprisi İslam inancını aklî tefekkür zeminine oturtmak ve akılla, nassın çatıştığı anda nassı aklın istekleri doğrultusunda tevil etmektir. Bu düşünceye göre imanla birlikte büyük günahlar insana zarar vermez.

Bazı tarihî kaynaklar hadis ve tefsir alanındaki tahriflerden sonra bazı grupların büyük günah işleyen kimselerin durumu ile ilgili aşırı bir tutum içine girdiklerini, öte yandan büyüyen İslam toplumunun ihtiyaçlarına cevap verme konusunda yetersiz kalan mevcut düşünce sisteminin Mutezile akımının doğmasına yol açtığını yazarlar.

Ortaya çıkış sebepleri her ne olursa olsun, Mutezile mensupları başta İmam Câfer olmak üzere Ehl-i Beyt taraftarlarına karşı hasım durumundaydılar.

İmam Câfer bu grupla ciddi fikir mücadelesine girmiştir. Çünkü bu düşünce hiçbir şekilde İslam'la bağdaşmıyordu.

İmam Câfer'e göre, insan büyük günahlardan kesinlikle kaçınmalıdır. Çünkü kul büyük günahları işlemeye ısrarla devam ederse iman dairesinden çıkabilir.

İmam bu konuda şunları söyler:

"... Mü'min bir kimse iman sıfatını gerektiren şeyler yani büyük farzları eda edip büyük günahları işlemeyi terk edip onlardan uzaklaştığı sürece iman sıfatından çıkmaz. Küçük farzları terk edip, küçük günahlara düçâr olsa bile, büyük farzları terk etmedikçe ve büyük günahları işlemedikçe iman dairesinden çıkmaz."

O dönemde Mutezile sırtını siyasî iktidara dayamış, bir mânâda onlara hizmet ediyordu.

Mesela, hilafetin daha iyi olan biri varken ondan aşağı olan birine verilebileceğini dile getiriyorlardı ki, böylece Emevi ve Abbasilerin iktidarına meşruiyet kazandırmış ve onlara hizmet etmiş oluyorlardı.

Ahmed Emin şöyle diyor:

"Mutezile'nin, bazı şahsiyetleri eleştirme hususunda ileri gitmesi bir bakıma Emevi iktidarını desteklemek, pekiştirmek anlamına geliyordu.

Çünkü hasımları eleştirmek, onları analiz masasına yatırmak, aleyhlerinde veya lehlerinde karar vermek için aklın hakemliğine başvurmak en azından kitleler nezdinde yaygın bir kanaat olan Ali'nin kutsiyetini ortadan kaldırma işlevini görüyordu." 

Bu sebeple Mutezile mezhebi Emevilerden sınırsız bir destek ve himaye gördü. Mutezile mensupları Emevilerin yıkılmasından sonra Abbasilere katıldılar. Ve Abbasilerin resmî mezhebi haline geldiler. Halife Mansur Mutezile mezhebinin ileri gelenlerinden biri olan Amr b. Ubeyd'e büyük saygı gösteriyordu.

Basta Ahmed b. Hanbel (öl. 241/855) olmak üzere, resmî düsünceye karşı çıkan pek çok İslam âlimi, bu tutumlarından dolayı mahkûm edilip işkenceye maruz kaldılar. 

Mutezile altın çağını İmam Câfer'in vefatından sonra Halife el- Memun, el-Mutasım ve el-Vasık'ın dönemlerinde yaşamıştır. Devam edecek (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)