HZ. ALİ HAKKINDA NÂZİL OLAN BAZI AYETLER IV.....

 Dünden devam eden          

   35- Bakara Sûresi, 207. ayet-i kerime: İbn’ul Esir (İbn’ul Esir, Usd’ul Gabe, c.4, s.103-104), “İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendi nefislerini feda ederler” (Bakara Suresi, 207) ayet-i kerimesine dair şunları nakletti: Resulüllah (s.a.v.) Medine’ye hicret edeceği zaman kendi yerine Ali bin Ebi Tâlib’i bırakmıştı. Yola çıkacağı zaman Hz. Ali’ye (a.s.) şöyle buyurmuştu: “Yeşil örtüm ile örtün; onlardan Sana, inşallah, hiçbir kötülük erişmez.

HZ. ALİ HAKKINDA NÂZİL OLAN BAZI AYETLER IV.....
Mimar Gökhan Demir

HZ. ALİ HAKKINDA NÂZİL OLAN BAZI AYETLER IV.....

” İmam Ali (a.s.) durumun ciddiyetini bildiği halde Resulüllah’ın (s.a.v.) yatağına yattı. Bu esnada, Yüce Allah Cebrail ve Mikail’e şöyle vahyetti: “Ben ikinizin arasında kardeşlik tesis ettim. Birinizin ömrünü öbürünüzden daha kısa kılsam, hanginiz kardeşi uğruna hayatını feda eder?” Bunun üzerine ikisi de yaşamayı tercih ettiler. Şanı yüce olan Allah onlara şöyle vahyetti: “Neden Ali bin Ebi Tâlib gibi olmadınız? Kendisi ve Peygamber Muhammed (s.a.v.) arasında kardeşlik tesis ettim; Ali, tehlikeyi bildiği halde hiç tereddüt etmeden kardeşinin yatağına yattı. Nefsini kardeşi uğruna feda edip, hayatını kardeşi yolunda esir etti. Yeryüzüne hemen inin ve Ali’yi düşmanlarının şerrinden koruyun!” Hemen o anda ikisi yeryüzüne inip, Cebrail (a.s.), Hz. Ali’nin başucunda, Mikail (a.s.) ise Hz. Ali’nin ayak ucunda durdular. Cebrail (a.s.) Hz. Ali’ye bakıp şöyle buyurdu: “Ey Ali bin Ebi Talib (a.s.), Sana müjdeler olsun, Sana kutlu olsun, Senin gibi kim olabilir ki; Yüce Allah meleklerine karşı Seninle övünüyor.” Bu durum üzerine Resulüllah (s.a.v.) Medine’ye doğru ilerlerken, “İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah’ın rızasını kazanmak için kendi nefislerini feda ederler…” (Bakara Suresi, 207) ayet-i kerimesi nâzil oldu. (Bkz. İbn’ul Esir, Usd’ul Gabe, c.4, s.103-104)

36- Bakara Sûresi, 274. ayet-i kerime: Abdullah bin Abbas’dan, “Şunlar ki, gece ve gündüz, gizli ve aşikar mallarını tasadduk ve infak ederler; onların ecirleri Rableri indinde hazırdır. Onlar için korku yoktur, mahzun olacak değillerdir” (Bakara Suresi, 274) ayet-i kerimesi hakkında şöyle rivayet edildi, dedi ki: “Bu ayet-i kerime Ali bin Ebi Tâlib hakkında indi. Nitekim Hz. Ali’nin dört dirhemi vardı, birini gece, birini gündüz, birini gizli ve birini de aşikar tasadduk etti, nafaka verdi.” (İbn’ul-Esir, Usd‘ul Gabe, c.4, s.104) Büyük müfessir en-Nesefî ve muhaddis es-Suyutî, eserlerinde, söz konusu ayet-i kerimenin Hz. Ali (a.s.) hakkında nazil olduğuna dair sahabeden rivayetlerle bilgi vermektedirler.( Bkz. el-Nesefi, Medarik’ut-Tenzil, c. 1, s. 183; Es-Suyutî, ed-Dürr’ül-Mensur, c. 2, s. 100- 101)

37- Maide Sûresi, 55. ayet-i kerime: Abdullah bin Selam’dan rivayet edildiğine göre, dedi ki: “Bir gün Hz. Bilal, öğlen namazı için ezan okudu, halk toplanıp namaza başladılar. Halktan biri rükûda, biri secdede iken, dilencinin biri mescide geçip bir şey istedi. O anda rükûda olan Hz. Ali (a.s.), dilenciye yüzüğünü verdi. Dilenci bu olayı Resulüllah’a (s.a.v.) bildirdi. Resulüllah (s.a.v.) bunun üzerine Maide Sûresi’nin 55. ayet-i kerimesini okudu: “Sizin veliniz ancak Allah’tır, O’nun peygamberidir (s.a.v.) ve müminlerdir ki, onlar namaz kılıp rükûda iken zekatlarını verirler (tasadduk ederler). (et-Taberi, Zehair’ul Ukba, s. 102) Büyük alim el-Vahidî, “Esbab-ı Nüzul” (el-Vahidî, Esbab-ı Nuzül, s. 133-134, ilgili ayet) adlı eserinde Maide Sûresi’nin 55. ayetinin Hz. Ali (a.s.) hakkında nâzil olduğunu beyan ettikten sonra, ayetin tefsirinde yukarıdaki olayın devamında şunları yazmaktadır: “Dilenci eliyle Ali bin Ebi Tâlib’i işaret edip, dedi ki, işte şu ayakta duran verdi. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) tekbir getirip şu ayeti okudu: “Her kim Allah’ı, Resulü’nü ve iman edenleri veli edinirse (onları veli tanırsa), şüphe yok ki onlar, Allah hizbidir ve galip olacak olan ancak o kişilerdir.” (Maide Suresi, 56)

 38- Hud Sûresi, 17. ayet-i kerime: Hud Suresi’nin 17. ayet-i kerimesine dair büyük müfessir et-Taberi şunları nakleder: Bir gün İmam Ali halka hitaben şöyle buyurdu: “Kureyş topluluğunun içindeki her insan hakkında muhakkak bir veya iki ayet inmiştir.” Halktan birisi ayağa kalkıp dedi ki: “Ya Ali, Senin hakkında ne indi?” Bunun üzerine İmam Ali buyurdu: “Hud Sûresi’ndeki ayeti okumadın mı; onda şöyle buyurulmuş: “Rabbinden açık bir delil üzerinde bulunan Resulüllah’tır (s.a.v.). O’ndan olup, O’nu takip eden şahit ise İmam Ali’dir.” (et-Taberî, Cami’ul- Beyan, c. 12, s.15, Hud suresi 17. ayetin tefsirinde) Muhaddis es-Suyuti de, sözkonusu Hud Sûresi 17. ayeti hakkında şunları yazmaktadır: “Rabbinden açık bir delil üzerinde bulunan ve ondan bir şahit takip eden…” şeklindeki ilahi beyanda, Resulüllah’tan (s.a.v.) olup O’nu takip eden şahit, İmam Ali’dir (a.s.).” (es-Suyuti, ed-Dürr’ul Mensur, c. 4, s. 409-410)

39- Maide Sûresi, 67. ayet-i kerime: El-Vahidi, Esbab-ı Nüzul adlı eserinde, Maide suresi 67. ayet-i kerimesine dair; “Ey Peygamber, Rabbin tarafından indirilen emri bildir ve eğer bu tebliği ifa etmezsen O’nun elçiliğini yapmamış olursun” ayet-i kerimesi Gadr-i Hum günü Ali bin Ebi Tâlib hakkında nâzil oldu” der. (Bkz. el-Vahidi, Esbab-ı Nuzül, Maide suresi 67. ayet)   Aynı rivayet, eş-Şevkani’nin eserinde de yer almaktadır. (eş-Şevkani, Feth’ül- Kadir, c. 2, s.57)

40- Maide Sûresi, 3. ayet-i kerime: “Bugün dininizin hükümlerini tamamladım…” Ebu Hureyre’den rivayet edilir ki, “Gadr-i Hum günü, Zilhicce ayının onsekizinde, Resulüllah (s.a.v.), ‘Ben kimin mevlası isem, Ali de onun mevlasıdır’ buyurduktan sonra bu ayet-i kerime inmişti.”

41- Ahzab Sûresi, 25. ayet-i kerime: “Şanı yüce olan Allah cenkte mü’minlere kifayet etti.” Büyük muhaddis es-Suyutî’nin beyanına göre (es-Suyuti, ed-Dürr’ül Mensur, c. 6, s.590) ; Abdullah bin Mesud (r.a.), bu ayet-i kerimenin Resulüllah (s.a.v.) zamanında şöyle okunduğunu bildirdi: “Şanı yüce olan Allah cenkte Ali bin Ebi Tâlib ile kifayet etti. Nitekim Hendek cenginde müşriklerin meşhur pehlivanlarından Amr bin Abduved, İslam askerlerinden er talep ettiğinde, hiç kimse ona karşı çıkıp savaşmaya cesaret gösteremeyince; o zamanlarda daha yeni yetişmiş bir genç olan İmam Ali (a.s.), Resulüllah’tan (s.a.v.) izin alıp o kafirin şerrini İslam’ın üzerinden çekmişti. Bu ayet-i kerime de bu durumun üzerine indi.( es-Suyuti, ed-Dürr’ül Mensur, c. 6, s.590)

42- Tahrim Sûresi, 6. ayet-i kerime: “Biliniz ki Yüce Allah, O’nun (Resulüllah’ın) mevlasıdır. Cebrail de mü’minlerin salihine ve bunların arkasında bütün melekler O’na (Resulüllah’a) zahirdir.” es-Suyuti, Durr’ül-Mensur’da bu ayet için Resulüllah’ın (s.a.v.) şöyle buyurduğunu nakleder: “Mü’minlerin salihi Ali bin Ebi Tâlib’tir.” (es-Suyuti, Dürr’ül–Mensur, c.8, s.224)

43- Sâf Sûresi, 24. ayet-i kerime: “Onları durdurun, zira onlar mes’uldürler.” Yakubî, bu ayet-i kerime hakkında şöyle yazmaktadır: Resulüllah (s.a.v.), bu ayet hakkında şöyle buyurdu: “Onları durdurun; zira onlar, Ali’nin ve Ehl-i Beyt’inin velayetinden mesuldürler.” (Yakubî, Tarih-i Yakubî, c. 2, s.147)

 44- Beyyine Sûresi, 7. ayet-i kerime: “İman edip de salih ameller işleyenler ise, muhakkak ki, halkın en hayırlısıdır.” Bu ayet-i kerime indiğinde Resulüllah (s.a.v.), Hz. Ali’ye (k.veche) hitaben şöyle buyurdu: “Halkın en hayırlısı olan Sen ve taraftarlarındır. Sen ve peşinden Seni takip edenler, kıyamet gününde razı olduğunuz ve razı olun-duğunuz bir şekilde geleceksiniz. Senin düşmanların ise gazab ve suç ile yüklü bir şekilde geleceklerdir.“ Bunun üzerine İmam Ali (a.s.), “Ey Allah’ın Resulü (s.a.v.), Benim düşmanlarım kimlerdir?” diye sordu. Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Senin düşmanların Senden uzaklaşıp, Sana lanet edenlerdir. Fakat Arş’ın gölgesine önde giden, hayırlı olanlara ise ne mutlu!” İmam Ali (a.s.) sordu ki: “O hayırlı kişiler kimlerdir?” Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Onlar Senin taraftarların ve Seni sevenlerdir.” el-Mâliki, bu ayet-i kerimenin tefsiri bâbında el-Fusul adlı eserinde şunları kaydetmektedir: “Resulüllah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Halkın en hayırlısı Sen ve taraftarlarındır ey Ali. Kıyamet gününde razı olmuş ve rıza görmüş olarak geleceksiniz. Senin düşmanların ise gazaba uğramış ve başları yukarı kalkık olarak gelecekler.” (el-Maliki, el-Fusul’ul Mühimme fi Ma’rifet’il-Eimme, s. 122)

45- Yunus Sûresi, 58. ayet-i kerime: “De ki: Allah’ın fazileti ve rahmeti ile…” İbn Asakir’in nakline göre; Abdullah bin Abbas dedi ki: “Allah’ın fazileti Resulüllah’tır (s.a.v.); Allah’ın rahmeti ise Ali’dir.” (İbn Asakir, Tarih’ü Medinet-i Dımaşk, s. 428)

46- Necm Sûresi, 1-4. ayet-i kerimeleri: “İnen yıldız hakkı için. Sahibiniz (Resulüllah) doğru yoldan sapmadı ve bâtıla da inanmadı. O (Resulüllah) hevasına göre söz söylemez. O, ancak kendisine vahiy olunan şeyleri söyler İbn Meğazilî, büyük sahabi Enes bin Mâlik’ten rivayet ettiğine göre, o şöyle dedi: “Bir gün Resulüllah (s.a.v.) ile beraber olduğumuz bir anda gökten bir yıldızın kaydığını gördük. Bunun üzerine Resulüllah (s.a.v.) buyurdu ki: “Bu yıldız kimin evine düşerse, o kişi, Benden sonra Benim halifemdir.” Bizler gidip baktık ki, yıldız Ali’nin evine düşmüş. İşte bunun üzerine bu ayet-i kerime indi. (Muhammed İbn Meğazilî, Menakıb’u Ali bin Ebi Talib, s. 266)

47- Ra’d Sûresi, 29. ayet-i kerime: “Onlar ki iman edip salih amel işlediler; onlara cennette bir ağaç (tuba ağacı) ve dönecek ne güzel yer vardır.” Muhammed İbn Sirin’den rivayet edildiğine göre; “bu ayetteki Tuba ağacı, cennette olan bir ağaçtır ki, kökü Ali bin Ebi Tâlib’in evindedir. Cennette ne kadar ev varsa, hepsinde bu ağacın bir dalı vardır.”

48- Vakıa Sûresi, 10. ayet-i kerime: “Bir de ileri geçenler ki, ileri geçmişlerdir.” İbn Meğazilî, Abdullah bin Abbas’dan şunu nakleder. Dedi ki: “Musa’ya (Aleyhisselam) en ileride olan Yuşa bin Nun’dur. Yasin Sûresinin sahibi (Habib-i Neccar), İsa’ya en ileride olandır ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) en ileride olan ise Ali’dir. (Muhammed İbn Meğazilî, Menakıb’u Ali bin Ebi Talib, s. 320)

49- Yasin Sûresi, 12. ayet-i kerime: “Biz her şeyi apaçık bir imamda saymışızdır. el-Belhî, şunları nakleder: Ayet-i kerime indiğinde Resulüllah’a (s.a.v.) sordular ki, “Ayette geçen bu ‘imam’, Tevrat, İncil ve Kur’an mıdır?” O esnada Resulüllah’ın (s.a.v.) huzuruna İmam Ali (a.s.) gelir. Resulüllah, bunun üzerine şöyle buyurur: “Ey Allah’ım, içine her şeyi saydığın kitap işte şu imamdır.” (el-Belhî, Yenabi’ul Mevedde, bab 24, s.77)

50- Tevbe Sûresi, 119. ayet-i kerime: “Sâdıklar ile beraber olunuz.” İbn Asakir’den rivayet edilir ki, bu ayet-i kerimedeki murat şudur: “Yani Ali bin Ebi Tâlib ile beraber olunuz.” (İbn Asakir, Tarih’u Medine’ti Dımaşk, s.421-422)

Kaynak eser: Prof.Dr. Haydar Baş Hocamızın İmam Ali (k.v.) Kitabından aynen nakledilmiştir.