HZ. ALİ HAKKINDA NÂZİL OLAN BAZI AYETLER II

Dünden devam eden

3- İbn-i Abbas’tan şöyle rivayet edilmiştir: “Sen ancak korkutucusun ve her kavmin bir hidayet edicisi vardır” (Ra’d: 7) ayeti nâzil olduğunda Hz. Peygamber şöyle buyurdu: “Ben korkutucuyum ve Ali hâdidir (hidayet edicidir). Ey Ali, benden sonra hidayet arayanlar, seninle hidayet bulacaklardır” (İhkâku’l Hak c. 4, s. 301; İsbatü’l Hüdat c. 2 s. 237; Nûrü’l Ebsar s. 87).

HZ. ALİ HAKKINDA NÂZİL OLAN BAZI AYETLER II
Mimar Gökhan Demir

HZ. ALİ HAKKINDA NÂZİL OLAN BAZI AYETLER II

4- “Allah sizin için kolaylığı istemektedir, zorluğu değil” (Bakara: 185) ayetinin tefsirinde İmam Cafer-i Sadık’tan şöyle nakledilmiştir: “Söz konusu kolaylık, Emirü’l-mü’minin Ali b. Ebi Tâlib’dir”.  (Biharü’l Envar c. 36, s. 128; el Hikem üz Zahire c. 1, s. 76)

 5- İmam Rıza ve babaları kanalıyla Hz. Ali’den şöyle nakledilmiştir: “Öne geçenlerin öne geçeni, onlardır (Allah’a) yakınlaşmış olanlar” (Vâkıâ: 10) ayeti Benim hakkımda nâzil olmuştur”. ( Biharü’l Envar c. 35, s. 335)

6- İmam Rıza kanalıyla babalarından, Resulüllah’ın şöyle buyurduğu nakledilmiştir: “Onlar ki mallarını gece gündüz, gizli ve açıktan infak ediyorlar” (Bakara: 274) ayeti, Hz. Ali hakkında nâzil olmuştur. (100 Hadis Işığında İmam Ali s. 96; Biharü’l Envar c. 41, s. 35)

7- İmam Muhammed Bâkır der ki: “Mallarını Allah’ın rızasını kazanmak için infak edenlerin misali…” (Bakara: 265) ayeti Hz. Ali hakkında inmiştir. (Ayyaşî, Tefsir, c. 1, s. 148; Biharü’l Envar c. 41, s. 35)

 8- “Onlar hayırlarda yarışırlar…” (Mü’minûn: 61) ayetinin tefsirinde İmam Muhammed Bâkır’dan şöyle nakledilmiştir: “Ali b. Ebi Tâlib’i kimse geçememiştir”. (Biharü’l Envar c. 35, s. 332; Menâkıbu Ali b. Ebi Tâlib c. 2, s. 116)

9- “…ve müminlerin sâlihi” (Tahrim: 4) ayetinin tefsirinde Resulüllah’tan şöyle nakledilmiştir: “O (müminlerin sâlihi), Ali b. Ebi Tâlib’dir”. (Biharü’l Envar c. 4, s. 306; Biharü’l Envar c. 36, s. 31)

10- Ebu Bâsîr, İmam Câfer-i Sâdık’tan “O kitapta hiçbir şüphe yoktur.” (Bakara: 2) ayetinin tefsirinde şöyle nakletmiştir: “Kitap Ali’dir, onda şüphe yoktur. Muttakiler için hidayettir”. (Biharü’l Envar c. 35, s. 402)

11- Câbir Cu’fi’den şöyle nakledilmiştir: İmam Muhammed Bâkır’a, Yüce Allah’ın (c.c.), “Kim Rabbi’nin zikrinden yüz çevirirse, onu çetin bir azaba müptela eder” (Cin: 17) buyruğu hakkında sordum. Şöyle buyurdu: “Kim Ali’den yüz çevirirse, çetin bir azaba yakalanır ve o en şiddetli azaptır”. (Biharü’l Envar c. 35, s. 395)

12- Câfer Ferazî’den şöyle nakledilmiştir: İmam Muhammed Bâkır’a, “De ki, bu benim yolumdur. Ben basiretle Allah’a davet ediyorum. Bana tâbi olanlar da…” (Yusuf: 108) ayetinin tefsirini sordum. Şöyle buyurdu. “Bana uyan cümlesinden maksat Ali b. Ebi Tâlib’dir”. (Biharü’l Envar c. 35, s. 52)

13- Abdurrahman b. Kesir, “Ve şâhidin ve meşhûd” (Burûc, 3) ayetinin tefsirinde İmam Câfer-i Sâdık’tan şöyle nakledildiğini bildirdi: “Şahid ve Meşhud’dan maksat Peygamber ve Ali’dir”. (Biharü’l Envar c. 1, s. 386; el-Kâfi c. 1, s. 425)

14- Muhammed b. Fuzeyl, Ebu’l Hasan’dan şöyle rivayet etmiştir: “Allah-u Teala’nın “Allah’ın size fazl ve rahmeti olmasaydı…” (Nisa:83) buyruğundaki “fazl”dan maksat Resulüllah ve rahmetten maksat ise Emirü’l-mü’minin’dir.” (Ayyaşi Tefsiri c. 1, s. 261)

 15- İmam Muhammed Bâkır (r.a.), “Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve doğrularla beraber olun.” (Tevbe: 119) ayetini şöyle tefsir etmiştir: “Yani Ali ile birlikte olun.” (Nûru’s Sekaleyn Tefsiri, c. 2, s. 281; İsbâtü’l Hüdat, c. 2, s. 99)

16- Ebu Hamza diyor ki, İmam Muhammed Bâkır’a, “De ki: Sizi tek bir şeyle öğütlüyorum” (Sebe: 46) ayetinin açıklamasını sorduğumda şöyle buyurdu: “Yani, sadece sizi Ali’nin velayeti ile öğütlüyorum. Allah-ü Teala’nın ayetteki “tek öğüt”ünden maksat velayettir.” (El-Kâfi, c.1, s. 420; İsbatü’l-Hüdat, c. 2, s. 99; Biharü’l-Envar, c. 36, s. 143)

17- Ali b. İbrahim babasından, o da İbn Umeyr’den, o da Sümae’den rivayetle, İmam Câfer Sâdık’ın, “Benim ahdime vefa edin” (Bakara: 40) ayetini şöyle açıkladığını nakletmiştir: “Siz Emirü’l-mü’min’in velayetiyle (O’nu kabullenmek ve gereklerini yerine getirmekle) Benim ahdimi yerine getirin. Ben de sizi cennete götürmekle sizin ahdinizi yerine getireyim.” (Biharü’l-Envar, c. 35, s. 97; el-Kâfi, c. 1, s. 431)

18- İmam Musa Kâzım’dan şöyle rivayet edilmiştir: “Onları rükû ve secde eder halde görürsün. Allah’ın fazl ve rızasını ararlar. Secde eseri yüzlerinde belirmiştir.” (Fetih, 29) ayeti, Ali b. Ebi Tâlib hakkında nâzil olmuştur. (Keşfü’l-Yakin, s. 119)

19- Ebu Bâsir, İmam Muhammed Bâkır’dan “Valideyninize iyilik edin” (Nisa: 36) ayeti hakkında şöyle nakletmiştir: “İki babadan birisi Hz. Resulüllah, diğeri ise Ali’dir.” (Biharü’l-Envar, c. 36, s. 8)

20- İmam Muahmmed Bâkır’dan şöyle nakledilmiştir: Allah Teala’nıni “Hiç şüphesiz Allah indinde din İslam’dır (teslim olmaktır)” (Al-i İmran: 19) buyruğundan maksat, Ali b. Ebi Tâlib’in velayetine teslim olmaktır. (Biharü’l-Envar, c. 36, s. 341)

21- Ehl-i Beyt ve Sünni kaynaklarının hemen hepsi İnsan Sûresi’nin şu ayetlerinin, Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Fizze ismindeki hizmetçileri hakkında nâzil olduğu hususunda mutabıktırlar. “Kuşkusuz iyiler de karışımı kâfur olan dolgun bir kadehten içerler. Bir kaynak ki, ondan Allah’ın kulları içerler, güzel yollar açarak akıtırlar onu. O kullar, adaklarını yerine getirirler ve fenalığı salgın (olan) bir günden korkarlar. Düşküne, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler. ‘Size sırf Allah rızası için yemek yediriyoruz. Sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz sert ve belalı bir günde, Rabbimizden korkarız’ derler. Allah da onları o günün fenalığından korur. Yüzlerine parlaklık, gönüllerine sevinç verir. Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir…” (İnsan, 5-17; Mecme’ül-Beyan Tefsiri, c. 10, s. 404)

 

22- Hasan b. Zeyd, babası Zeyd b. Hasan’dan, o da dedesinden nakletti: “Ammar b. Yâsir’in şöyle dediğini duydum: Hz. Ali b. Ebi Tâlib, müstehab bir namazın rükûunda iken önünde bir ihtiyaç sahibi (yardım istedi). Hz. Ali, yüzüğünü parmağından çıkarıp Sâil’e verdi. Sâil, Resulüllah’ın yanına gelip olayı anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber’e şu ayet nâzil oldu: “Sizin veliniz ancak Allah, O’nun Peygamberi ve namaz kılan ve rükû halinde zekât veren müminlerdir. Kim Allah’ı, Peygamberini ve inanmış mü’minleri veli olarak kabul ederse; bilsin ki, şüphesiz Allah’ın hizbinde olanlar üstün gelirler.” (Maide, 55-56)  Resulüllah şöyle buyurdu: “Ben kimin mevlâsı isem, şüphesiz Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım, O’nu seveni sev; O’na düşman olana düşman ol!” (İhkâku’l Hak c. 4, s. 3)

23- İmam Rıza, “Birbirlerine neyi sorarlar? O büyük haberden mi? Öyle bir haberdir ki, onda ihtilafa düşerler” (Nebe, 1-2) ayetinin tefsirinde Emir’ül-mü’minin Hz. Ali’den şöyle nakletmiştir: “Allah’ın benden daha büyük bir haberi yoktur. Allah’ın benden daha büyük bir ayeti de yoktur. Çeşitli dillerdeki geçmiş ümmetler benim faziletimi ikrar etmediler.” (Sefinetü’l Bihar c. 8, s. 163)

Bu ayet-i kerimeye dair Resulüllah buyurdu ki: “Kur’an’da geçen büyük haber, Ali’dir.” (Mülhakât-ı İhkâk-i Hak, c. 20, s. 545)

Kaynak eser: Prof.Dr. Haydar Baş Hocamızın İmam Ali (k.v.) Kitabından aynen nakledilmiştir.

Devam edecek