HUNEYN BOZGUNUNUN ASIL SEBEBİ VI

Dünden devam eden

    Allah bir şeyi murad etti mi; ona kimse mâni olamaz. Hak yol­da yürüyen kimselere Allah’ın yardımı er-geç ulaşacaktır. Allah, mü’minlerin velisidir.

<HUNEYN BOZGUNUNUN ASIL SEBEBİ VI

Huneyn Savaşı’nın gelişmesi Resulûllah’ın diğer savaşları­na benzerlik gösterse de, birçok ince noktaları da ayırır. Uhud’da 1000 kişilik ordunun 300’ü harpten kaçmıştı. Bu kaçış Huneyn’de­ki gibi bir kaçış değildir. Uhud’da münafıkların ve Yahudilerin fit­nesi ve teşvikiyle harpten kaçılmış olup; hata niyete taalluk eder ve itikadîdir. Onun için cezasız kalmamıştır. Hâlbuki Huneyn’de savaştan kaçış amelîdir ve huydaki nifaktandır. İmanın kalpte kök­leşmemesinden kaynaklanmaktadır. Bu yüzden de Huneyn’den harpten kaçanlar affedilmişlerdir. Burada, imanla birlikte mü’min­de yaşayabilen nifakın varlığını tespit etmiş oluyoruz. Bugün bile, bilmeden nifak ahlakı taşıyan Müslümanlar pek çoktur; istikbalde de olacaktır. Bu ise, istenmeyen bir durum olup ancak nefis tezki­yesi ve terbiyesiyle halledilebilir. Huneyn’den çıkarılabilecek en önemli derslerden biri de budur. Nefis terbiyesi ve tezkiyesi ise, ancak bir mürşid-i kâmilin rehberlik ve nezaretinde gerçekleşebilir. Günümüzde vasıflı insanın yetişmesi, nifak ahlakının yenilmesiyle mümkündür. O halde, bugün ana mesele; mücerret bilgi edinmek­ten ziyade, nefislerin terbiye edilmesi meselesidir. İmanın kemâli de buna bağlıdır. Öyleyse; her devirde olduğu gibi günümüzde de asıl mesele, iman ve insan meselesidir. Bu ana meseledir; diğer me­seleler bu ana kökten beslenen dal hükmünde tâlî meseleleridir.

Huneyn Savaşı’nın zaferle sonuçlanması, zâhir ve bâtın bir fü­tuhatın yaygınlaşıp gelişmesine zemin hazırlamıştır. Bu savaşın sonucunda “müellefe-i kulûb” gerçeği ile yakından tanışıyoruz. Müellefe-i kulûb, mal ve dünyalıkla insanların kalplerinin İslam’a ısındırılması ve neticede Müslüman olmalarını temin etme meto­dudur. İslam’ın kuvvet ve ihtişam bulduğu dönemlerde bu metod çok faydalı olmuştur. Nitekim, zekâtın verilebileceği yerlerden biri de kalpleri İslam’a ısındırılması gereken kimselerdir. Huneyn zaferinden sonra birçok ganimet elde edilmiştir. Harp esirleri ve ganimet malları Cirâne’de toplanmıştı. Hevazinlilerden esir alınan kadın ve çocukların sayısı 6 bindi. Ganimet malları ise 24 bin deve, 40 binden fazla davar ve 4 bin ukiye gümüş idi.

Peygamberimiz, esirleri ve ganimet mallarını dağıtmayı biraz geciktirerek Hevazin temsilcilerinin gelmesini bekledi. Onlar ge­cikince esirler ve ganimet malları mücahidler arasında paylaşıl­dı. Sonradan gelen Hevazin temsilcileri Peygamberimize gelerek Müslüman oldular ve diğer kavimlerin de Müslüman olduğu habe­rini getirdiler.

Hz. Peygamber, onların isteği üzerine kadın ve çocuklarını on­lara geri vermiştir. Ganimetler konusunda ise Müslümanları ikna yolunu seçen Peygamberimiz, bu yola İslam’ın yayılmasına büyük hız kazandırmıştır.

Resulûllah, bu hareketi ile de savaştan maksadın ganimet olma­dığını, mal ve dünyalığın Allah’a ve hak yola adanması gerektiğini göstermiştir. Böylece ganimetler, müellefe-i kulûb mantığıyla dağı­tılmış; bu olay İslam’ın geniş kitlelere yayılmasına sebep olmuştur.

Daha başta Huneyn’e giderken, sırf ganimet almak niyetiyle gi­den 80 kişilik Mekkelinin varlığı ise bize, dini, dünyalık temini için kullananların her devirde var olacağını gösterir. Nitekim, gü­nümüzde, mal ve menfaat temini niyetiyle birçok kimsenin Müs­lümanların safında yer aldığını zaman zaman müşahade ediyoruz.

İnsan; malı, dünyalığı Allah yolunda kullanmalıdır. Malı, dün­yalığı kazanmanın mantığı da bu olmalıdır. Zaten dünyanın iki yüzü mevcuttur.

Dünya bir yüzü ile mâsivâdır ki, Allah’tan uzaklaştırır. Kur’an-ı Kerim, bundan sakındırmıştır. Bu anlamdaki dünya fitnedir, her kötülüğün başıdır. Eşrefoğlu Rumi’ye göre; bu anlamdaki dünya yedi başlı bir ejderha hükmünde olup ahlak-ı zemimenin kaynağı­dır. Bu anlam ile dünya “oyundur, oyuncaktır.” İnsanların haksız yere öğündüğü aldatıcı bir ziynettir.

Diğer yüzü ile dünya, Allah’a yakınlaştıran, rızâ-i Bârî’yi kazan­dıran bir vasıtadır. Böyle bir dünya, âhiret sermayesidir. Cenneti kazanmağa vesiledir. Hac ve zekât ibadetleri, bu dünyalıkla yapılır. Allah yolunda malla cihad, infak bununla gerçekleşir.

İşte ganimet malları, bu anlamdaki dünyalık nevinden olup İslam’a hizmetin vasıtalarıdır. Resul-i Ekrem ganimetleri bu man­tıkla kullanmıştır. Bu anlamdaki dünyayı anlamak, İslam’ın yüce hedeflerini de anlamaya yardımcı olur.

İşte; çile, imtihan, meşakkat ve nihayet zaferle dolu gerçek ha­yatın bir misali olarak tarihe mâl olan Huneyn vakası... Düşünen, ibret alanlar için daha nice hikmetler mevcuttur. Esasen, Allah Resulü’nün hayatı baştan başa hikmetlerle dolu olup bütün çağlara, çağlar ötesinden ışık tutmaktadır.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  349/363

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir