HUNEYN BOZGUNUNUN ASIL SEBEBİ III.....

Dünden devam eden

   Yine dağılıp kaçma esnasında çağrı ile beraber birliğe teşvikin önemini buradan anlıyoruz. Cihadda, birlik ve beraberliğe teşvik esastır. İnsan hataya düşünce onun kendi kendine düzelmesini bek­lemek ayrı bir hatadır. Öyleyse; insan, hayra teşvik etmeli, Hakk’a hizmet yolunda derlenip toparlanmalıdır. Böyle bir tavra Allah be­reket verir ve zafer müyesser olur.

<HUNEYN BOZGUNUNUN ASIL SEBEBİ III.....

Karışıklık esnasında, en zayıf anda, düşman, en önemli merke­ze, yani lidere hücum eder. Çünkü, dava, liderin şahsında temsil edilir. O susturulursa davanın müesseriyeti kalmaz. O halde, böyle anlarda liderin korunması çok önemlidir. Nitekim, bir avuç samimi mü’min, Huneyn’in o tehlikleli anında Resul-i Ekrem’i titizlikle korumuşlardır. Bu noktada, düşmanın içerisine dalmak için hamle yapan Resulûllah’ın katırının dizginlerine yapışarak Resulûllah’ı korumaya çalışan Hz. Abbas (r.a.), bu engin sevgi ve şuurun en güzel örneğini ortaya koymuşlardır.

Huneyn’de savaştan kaçıp Mekke’ye dönenlerin Müslümanlar üzerinde psikolojik bir yılgınlığa sebep olduklarını görüyoruz. Bu, bize harpte moral ve inisiyatifi korumanın ne kadar önemli oldu­ğunu öğretmektedir. Harbe teşvikin önemi kadar yılgınlığın ve gü­vensizliğin tehlikesi de büyüktür.

Huneyn bozgunu esnasında Resul-i Ekrem’in duası, büyük an­lam taşır. Her şey Allah’a râcidir; harbin sebebi de, cereyanı da, sonucu da. O halde; her şeyi kudretinde bulunduran, her an her istediğini yapabilen Hak’tan istemek lazımdır.

İşte Resul-i Ekrem, bunu yapmış; dua ve niyazla Allah’a iltica etmiş, mü’minlerin birliğini ve neticede zaferi talep etmişti. Nite­kim, O’nun duası müstecab oldu.

Öyleyse mü’min; zor anlarda hem tedbirini elden bırakmayacak, hem de dua ve niyazla İlahî rahmeti coşturacaktır. Yani, fiilî ve kav­lî dua birleşecek; böylece Allah-u Teâlâ’nın rahmeti, merhameti ve yardımı ulaşacaktır.

Böyle anlarda Allah (c.c.), düşmanın kalbine korku salacak, böylece onlar dağılacaktır. Nitekim, Huneyn’de de böyle olmuştur. İlk anlardaki bozgun, daha sonra yerini derlenip toparlanmaya terk etmiştir. Bozgunun sebebi ortadan kaldırılarak zafer sebeplerine sımsıkı yapışılmıştır:

- Resul-i Ekrem’in Allah indinde müstecab olan duasına ilave olarak, Müslüman orduya derlenip toparlanma çağrısı yapılmış; bir anlık ürkeklik ve panik ortadan kaldırılmıştır. Özellikle Hz. Ab­bas’ın gelmesiyle yaptığı çağrı, Müslümanları derhal harp mey­danına çekmiştir. Niyetlerini tashih eden, ani bir nefs muhasebesi yapan Müslümanlar, i’lâ-yı kelimetullah uğruna cihadın şevki, he­yecanı ve şecaatını yeniden kazanarak düşmanın üzerine atılmış­lardır.

- Müslümanlar, beşerî endişeleri ve mâsivâya meyli reddederek, yalnız Allah rızasını isteyerek ve Hz. Peygambere yaptıkları biatı hatırlayarak toparlanıp düşmanın üzerine yürümüşlerdir. Bu hal de, galibiyeti hazırlayan sebeplerdendir.

- Yine Resul-i Ekrem’in duası ve çağrısı üzerine Müslümanlar, çokluklarına güvenmenin verdiği hazzın yerine, Allah’a güvenme­nin hazzını tatmış ve o anı yakalamışlardır. Allah’a güvenip dayan­mak ise, zaferin temel şartıdır. - İlk dağınıklıktan sonra disiplin ve itaatteki zaaf kaybolmuş, onun yerini disiplindeki kararlılık, itaatteki teslimiyet almıştır. Böylece; iman aşkı, cihadın heyecanıyla bütünleşmiştir. Bu da, gâ­libiyetin temel sebeplerindendir.

- Yeni Müslüman olup kalplerinde henüz iman kökleşmemiş olanların savaş sahasından ürküp kaçmaları, beşerî bir zafiyet se­bebiyle anlık bir ürkme ve panik idi. Bunlar da zaaflarını anlamış, Allah için savaşa samimiyetle girme hâlini kazanmışlardı.

Böylece tek yumruk olan Müslümanlar, Resulûllah’ın önderli­ğinde büyük bir şecaatle, yeniden müşriklerin üzerine yürümüşler ve onları darmadağın etmişlerdi. Müşriklerin pek çoğu panik içeri­sinde kaçışırken, bazıları da Taif Kalesi’ne sığınmışlardı. Bu kesin bir zaferdi. Allah’ın, mü’minlere vaadi idi. Huneyn zaferi ile İs­lam’ın hâkimiyeti yaygınlaşıyor, Mekke’nin fethi kalıcılığını ebe­diyyen kazanıyordu. Huneyn, neticeleri itibariyle büyük bir zafer olarak tarihe geçecekti.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  349/363

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

Devam edecek