Dünden devam eden
“Ateşperest İran’ın âdetidir” diye taassup yapılmamıştır. Zira, doğru, hikmet, mü’minin kaybolmuş malıdır. Hikmetin vatanı yoktur. Hikmete sahip çıkan, hikmetin sahibi olur.
12-01-2022Hendek kazılacak arazinin keşfi, projesinin çıkarılması, ordunun onar kişilik gruplar hâlinde organize edilmesi, bir ibadet huşuu içerisinde çalışılması, Peygamberimizin fiilen bir “amele” gibi çalışması, çalışma anındaki muhabbet ve teslimiyetin ikrar ile yenilenmesi ve çalışmanın kavlî dualarla takviyesi nice hikmetlerle doludur:
- Mü’min, her sanatı, ehlinin yardımıyla tam bilecek ve yapacaktır. Mü’min, her işini Allah’a beğendirmek gayesiyle ve en verimli tarzda ele alacaktır.
- Bütün işler ibadet mantığı içinde, kalbî teslimiyet ve bunun dil ile ikrarıyla yapılacaktır.
- İşler, karşılıklı muhabbet, gönül birliği ve güçlüklere göğüs gerilerek yapılacaktır.
- Resul-i Ekrem’in fiilî çalışması, arkadaşlarının çile ve sıkıntılarını beraberce göğüslemesi anlamını taşır. Hatta bu hususta örnek olduğunu gösterir. Her sahada olduğu gibi… Ashab, O’nu görünce çalışma azmi ve şevki artar, işi daha bir inançla yapardı. Tarihte, kumandanı önden giden orduların ekseriya muzaffer olduklarını görüyoruz. Bu olaylar bize, liderlerin, fedakârlıkta her zaman tebaalarına örnek olması gerektiğini gösteriyor.
Hendek kazma esnasında, Resul-i Ekrem’in balyozuyla bir taşın kırılıp etrafa kıvılcımlar saçması; İran, Bizans ve Yemen’in İslam hâkimiyetine gireceği şeklinde yorumlanması, hem hissî bir mucize, hem de gaybe ait bir haberin müjdelenmesi idi. Bu muştu, mü’minlerin imanını, münafıkların ise nifak ve fesadını artırıyordu.
Resulûllah ise müjdelerine devam ediyordu. Halbuki o anda, İslam için nazik bir durum vardı. İttifak etmiş küfür orduları, İslam’ı boğmak için bileniyordu. Bu şartlarda Resul-i Ekrem’in bu sözü, O’nun Cenab-ı Hak tarafından desteklendiğinin en bâriz işaretlerindendi. Ne geniş bir ufuk; hendekte bir taşın kırılmasıyla meşgul bir insan, o devrin üç büyük devletinin İslam hâkimiyetine girdiğini görüyor! Bu geniş bakış açısı; bu azim irade ve kararlılık; bu yüce ufuk, ancak Allah’ın vaadine inanan mü’minlerde olur.
O hâlde mü’min, metin iradeli, geniş gönüllü olmalı, yalnız Allah’a tevekkül etmelidir.
Resul-i Ekrem’in, Ben-i Kurayza Yahudilerine karşı tedbirli ve uyanık davranması, bunun için halkı muhkem yerlere yerleştirmesi, durumlarını tahkik ve kontrol ettirmesi ve hatta ihtiyat-tedbir olarak 500 kişinin arkada bekletilmesi; gerçek mü’minin tedbirli, teennili ve uyanık olması gerektiğine en güzel örnektir.
Yahudilerin aralarında anlaşarak, Ben-i Kurayza Yahudilerinin Müslümanları arkadan vurmağa kalkışmaları, durumun tahkik ve tetkik edilerek onlara karşı adaletle hükmedilmesi de alınacak büyük derslerdendir. Eğer onlar, af dileselerdi belki de affedileceklerdi. Ama buna yaklaşmadılar. Bütün bu olaylarda, Resulûllah’ın iyice tahkik ve tetkik ettirmeden karar vermediğini, kararında da şartlar ne olursa olsun adaletle davrandığını görüyoruz.
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 489 /494
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir
Devam edecek