Eyüp Sultan’ın, 3. Halife’ye itirazları.....

Ebu Eyyub, Medine’den diğer beldelerdeki sahabelere şu şekilde bir mektup yazdı

<Eyüp Sultan’ın, 3. Halife’ye itirazları.....

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN
 

Ebu Eyyub, Medine'den diğer beldelerdeki sahabelere şu şekilde bir mektup yazdı:

"Sizler, kendi bölgelerinizde çaba gösterip cihat etmektesiniz. Fakat İslam'ın asıl merkezi olan Medine'de İslam dini, halifenin yanlış tutumları nedeniyle alay konusu olmuştur. Medine'ye gelerek Hz. Muhammed'in dinini kurtarın." 

Ebu Eyyub, İmam Ali döneminde üç büyük savaşın hepsine katılmıştır. Ve ordu komutanlığı yapmıştır. 

Cemel ve Sıffin savaşlarında iki kişi, Ebu Eyyub'a gelerek şöyle itirazda bulundu:

"Resulüllah'ı evinde ağırlama şerefi sana nasip olmuştur. Şimdi Ali'nin yanında yer alarak Müslümanlarla mı savaşıyorsun?"

Ebu Eyyub şöyle cevap verdi:

"Allah'a yemin ederim ki, bir gün Resulüllah'ın huzurundaydım. Ali, O'nun sağ tarafında ben de karşısında oturmuştum.

O sırada kapının hareket ettiğini gördük. Resulüllah Enes'e, 'Bak kapıda kim durmuş?' buyurdu.

Enes kapıyı açtı ve 'Ammar b. Yâsir' dedi. Bunun üzerine Resulüllah, 'Kapıyı soyu temiz ve pakzade Ammar'a açıver' dedi.

Enes kapıyı açtı Ammar içeri girerek selam verdi. Resulüllah Ammar'ın selamını aldı ve ona, 'hoş geldin' dedi. Sonra buyurdu ki:

Ey Ammar, yakında Benden sonra ümmetin arasında ihtilaf çıkacak, çekişmeler meydana gelecektir.

Öyle ki, kılıçlarla birbirlerine saldırıp birbirlerini öldüreceklerdir. Birbirlerinden uzak duracaklardır.

Bu durumda sen sağ tarafımdaki şu adamla yani Ali'yle birlikte ol. O durumda insanların hepsi bir yolda gider de, Ali tek başına başka bir yolda hareket ederse bütün insanların yolunu bırak Ali'nin yolundan git.

Ey Ammar, bil ki Ali seni hidayet yolundan saptırmaz. Ey Ammar, Ali'ye itaat Bana itaattir, Bana itaat de Allah'a itaattir." 

Ebu Eyyub, Cemel Savaşı'nda da büyük kahramanlıklar göstermiştir.

Sıffin Savaşı'ndan dönerken Müslümanlardan bir grup Ebu Eyyub'un yanına geldi. Ve şöyle dedi:

"Sen ki Allah Resulü'nü evinde ağırlamak şerefine nail oldun. Şimdi de gelip lailahe illallah diyenlerle savaşmaya mı geldin?"

Ebu Eyyub şöyle dedi:

"Bir önder halkını aldatamaz. Resulüllah bize Ali'nin safında üç grupla savaşmamızı emretti. Onlar Nakisin, Kasitin ve Marikindirler.

Nakisin (biatini bozanlar), Cemel Savaşı'nı meydana getiren Basra'da savaştığımız Talha ve Zübeyr'dir.

Kasitin (hak ve adaletten sapanlar) şimdi kendileriyle savaştan döndüğümüz Muaviye ve Amr b. As'tır.

Marikin ise şimdi kim olduklarını bilmediğimiz hurma, gölgelik ve nehirlerin sahipleridirler. Fakat Allah'ın izniyle onlarla da savaşmak zorunda kalacağız.

Resulüllah'ın Ammar'a şöyle buyurduğunu duydum:

Ey Ammar! Zalim bir grup seni öldürecektir, sen o durumda Hak ilesin ve Hak da seninledir.

Ya Ammar! İnsanların hepsi bir yolda hareket eder de Ali tek başına başka bir yolda hareket ederse, sen Ali'nin gittiği yoldan git.

Ey Ammar! Bil ki, Ali seni hidayet yolundan alıkoyup sapıklığa sürüklemez.

Ey Ammar! Kim kılıç kuşanarak Ali'ye düşmanlarına karşı yardım ederse, Allah kıyamet gününde onun boynuna inciden bir gerdanlık asar.

Kim de kılıç kuşanarak Ali'nin düşmanına yardım ederse Allah kıyamette onun boynuna ateşten bir gerdanlık asar."  

Ebu Eyyub Nehrevan Savaşı'nda

İmam Ali'nin Hariciler'le yaptığı Nehrevan Savaşı Hicret'in 38. yılında, Hervera denen yerde vukû bulmuştur. 

Ebu Eyyub bu savaşta etkili faaliyetlerde bulundu. Bazen konuşmalarıyla Hariciler'i barış ve tevbeye davet ettiğini görüyoruz. O Hariciler'e şöyle dedi:

"Ey Allah'ın kulları! Dün sizinle bir saftaydık. Aramızda hiçbir ayrılık yoktu. O halde neden savaşıyoruz? Gelin sapıklıktan vazgeçin..."  

Ebu Eyyub'un vefatı

Muaviye'nin hilafeti döneminde yetmiş yaşlarını geçmişti. Rumların İslam'a darbe indirmek için fırsat kolladıklarını ve uygun bir fırsatta saldıracaklarını haber aldı.

Her ne kadar Muaviye İslam hilafetini gerçek sahiplerinden gasp etmişse de İslam'ın temeli tehdit altında oluğu için Ebu Eyyub İslam ordusuyla birlikte Rum'a doğru harekete geçti.

Ancak şimdiki İstanbul'da yani o zamanki adıyla Konstantiniyye'de hastalanarak vefat etti. Son anlarında arkadaşları kendisine bir isteğinin olup olmadığını sordular. O şöyle dedi:

"Dünyaya ait hiçbir isteğim yoktur. Ancak cenazemi alarak düşman topraklarında en son noktaya kadar ilerleyin. Ve o son noktada beni toprağa verin, zira ben Allah Resulü'nün şöyle buyurduğunu duydum: 'Konstantiniyye surları yakınlarında Benim ashabımdan sâlih bir kul defnedilecektir.' İşte o kişi ben olmak istiyorum."

Bu sözlerden sonra Ebu Eyyub vefat etti. Arkadaşları onun cenazesini İstanbul'un yakınlarında defnettiler ve mezarını belirlediler." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)