BEDİR’DE HZ. ALİ I.....

Müslümanların Medine’ye hicretinden sonra, Mekke müşrikle­ri bir yandan Mekke’de kalan zayıf Müslümanlara eziyet ediyor ve Mekke’den ayrılmalarına izin vermiyor, diğer yandan da Medi­ne’yi ciddi bir ekonomik muhasara altında tutuyorlardı. (Bihâru’l-Envâr, c. 19, s. 143)

<BEDİR’DE HZ. ALİ I.....

Müşrikler Medine’ye yiyecek taşınmasını yasakladılar ve ticaret kervanlarını engellemeye başladılar. Bu iktisadî baskı uzun zaman sürdü. Öyle ki, Medine halkı gıda maddesi temin edebilmek için Kızıldeniz kıyılarına kadar gitmek zorunda kalıyorlardı. (Muhammed Sitâre-i Der Mekke Dirahşid, s. 92)

Ebu Cehil, Hz. Peygambere hakaret dolu bir mektup göndermiş ve kendisini tehdit etmişti. (Bihâru’l-Envâr, c. 19, s. 265-266)

Bu noktada şu ayet-i kerime nâzil oldu:

“Kendilerine savaş açılan kimselere (savaşmaları için) izin ve­ rildi. Çünkü, onlar zulme uğradılar. Şüphesiz Allah onlara yardım etmeye kâdirdir.” (Hac, 39-40)

Bedir Savaşı Hicret’in 2. yılında meydana geldi. O yıl Kureyş ticaret kervanı Ebu Süfyan başkanlığında Şam’dan Mekke’ye dön­mekteydi. Kervanın güzergâhı Medine’den geçiyordu. Hz. Pey­gamber bunu haber alınca Hicret’in ikinci yılı Ramazan ayında Muhacir ve Ensar’dan oluşan 313 kişiyle beraber, kervanın malla­rına el koymak için Medine’den çıktı ve Bedir kuyularına yöneldi. İslam Peygamberinin maksadı, İslam’ı korumak, eziyet ve zulüm gören Müslümanların haklarını savunmak ve Müslümanların mal­larına haksız yere el koyan müşrikleri cezalandırmaktı.

Kervanın başı olan Ebu Süfyan, durumdan haberdar olur ol­maz Mekke’deki Kureyş büyüklerine haber yolladı ve durumu ra­por etti. Bunun üzerine Mekke’den 950 veya 1000 kişilik bir ordu Medine’ye hareket etti.

   Diğer taraftan Ebu Süfyan, Kızıldeniz kıyısından bir yol seçerek kervanı tehlike bölgesinden uzaklaştırmıştı. Kervanın kurtulduğu­nu haber alan Mekke ordusu, geri dönmedi ve her ne olursa olsun İslam’ı ortadan kaldırmak için yoluna devam etti. Müşrik ordusu güçlü silahlara ve tecrübeli savaşçılara sahipti. Müşrikler, Rama­zan ayının 17. günü tepelerin ardından Bedir’e doğru inişe geçtiler. Müslümanlar Bedir’in kuzeyinde mevzilenmiş kervanı bekliyor­lardı ki, Kureyş savaşçılarının Bedir’e yöneldiği haberini aldılar. Cenab-ı Hak Enfal Sûresi’nin 42. ayetinde bu durumu şöyle ifade etmektedir:

“Siz vadinin yakın bir yerindeydiniz onlar ise uzak bir kıyısın­da…”

Henüz savaş başlamadan Kureyş savaşçılarından Utbe (Ebu Süfyan’ın eşi Hind’in babası, Muaviye’nin dedesi) Şeybe (Utbe’nin kardeşi) ve Velit (Utbe’nin oğlu, Muaviye’nin dayısı) savaş alanı­nın ortasına gelip kendilerine denk savaşçılar istediler. Ensar’dan üç kişi karşılarına çıktı. Ancak Kureyşliler kabul etmedi ve şöyle dediler:

“Ey Muhammed! Kavmimizden, şanımıza uygun kişileri bize gönder.”

Bunun üzerine Resulûllah Ben-i Hâşim’e döndü ve şöyle buyur­du: “Kalkın ve bâtıl ile savaşın. Onlar Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.” (Megazî, Vakıdî, c. 1, s. 62)

Daha sonra Resulûllah, Ubeyde b. Hâris b. Abdulmuttalib, Ham­za b. Abdulmuttalib ve Ali b. Ebi Talib b. Abdulmuttalib’e bu üç kişinin karşısına çıkmalarını emretti.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa :  419 /426

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

 

Devam edecek