ZALİM ŞAH HALK’I CAHİL BIRAKIR, ALİMLERİ SEVMEZ.....

   Art niyetli idareciler halkın ilminin artmasını istemez. Hatta halkı bilgilendirmeye çalışan âlimlere de imkân vermezler. Âlimleri bir şekilde ya kendilerine tabi ederler, yâda ortadan kaldırırlar.

ZALİM ŞAH HALK’I CAHİL BIRAKIR, ALİMLERİ SEVMEZ.....
Mimar Gökhan Demir

ZALİM ŞAH HALK’I CAHİL BIRAKIR, ALİMLERİ SEVMEZ.....

  İmam-ı Azam Ebu Hanife ömrünün elli iki yılını Emeviler, on sekiz yılını Abbasiler döneminde yaşadı. O Emevi ve Abbasi yönetimlerini gayri meşru görüyor. Kıyam eden Ehl-i beyt imamlarını hak imam olarak görüyordu. İmamı Azam Ebu Hanife alenen halkı Ehl-i beyt imamlarının kıyamlarına yardıma çağırdığı için hapsedildi ve her gün kırbaçlatıldı.

  Emevilerin zulüm dolu yönetimleri yıkılmış Abbasilerin dönemi başladı. Abbasilerin zulümleri başlayınca Ehli beyt âlimlerinin kıyamları da başlamıştı. İmam Azam’ın hocalarından Hz. Hasan’ın torunu Abdullah b. Hasan’ın iki oğlu Nefsü’z Zekiyye kardeşi İbrahim, Abbasilere kıyam eden iki ehli beyt âlimi idiler. İmam Azam bu her iki kıyamı da tereddütsüz desteklemişti. O kadar açıktan destekliyorlardı ki İmam’ın ders halkası kıyamın danışma bürosu gibi çalışıyordu.

  Hasan b. Abdullah der ki Nefsü’zZekiyye Abbasiler tarafından Medine’de şehit edildiğinde İmam’ı gördüm, ağlamaktan gözleri kan çanağına dönmüştü. Halife İmam’ın bu tavrına çok kızmıştı. İmam kıyamı açıktan desteklemişti. Abbasi halifesi İmamı Azam Ebu Hanife’den intikam almak istiyordu. Halife Mansur önce İmam’ı kendi safına çekmek istedi ve bunu da parayla denedi. İmama sık sık hediye gönderiyor ama İmam Azam nazikçe bu hediyeleri red ediyordu. Zindana atıldı. Günlerce kırbaçlandı. Halk ayaklanınca Zindan ’da ona zehir verdiler. Bunun sonucunda İmam Azam 6 Mayıs 767’de şehit edildi.

  İmam Azam Allah’a adanmış bir ömür yaşamış binlerce talebe yetiştirmişti. O Vahyi, canlı Kuran olan resulün hayatını ve aklı esas alan bir din anlayışına sahipti. Ehli beyt-i özel bir muhabbetle seven bir Ehl-i beyt dostuydu. İmam-ı Azam’a yapılan her asırda saray tarafından gerçek âlimlere karşı yapılarak Müslüman ahalinin ilim sahibi olmasının önü kesilmeye çalışılarak saray yanlısı sahtekâr hocaların kucağına halk itilmiştir.

 Osmanlı padişahları sarayın menfaatine fetva verecek hocaları yanların da tuttular. Günahsız bir sabiyi öldürülmesine hiç bir İslam âlimi fetva veremez. Saray âlimleri Allah’a rağmen bu fetvaları verdiler. Halk ta zaten bu âlimlerden beslendiği için devletin bekası için denilince padişahım çok yaşa diyerek tabi oldular. 'Kim de bir mümini isteyerek öldürürse, artık onun cezası cehennemde ebedi kalmaktır. Allah, ona gazap etmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır’. (Nisa 93)

   İmam-ı Ali k.v  ya ibni mülcem! Benim ecelim senin elinden olacak, buyurarak büyük bir keramet izhar etmişti. Hazreti Ali böyle söylediği zaman, İbni Mülcem;

 - Ya İmam! Böyle bir şey yapacak olursam ellerim kurusun, madem öyle şimdi sen beni öldür, deyince, Hazreti Ali kendisine;

 - Bu suçu işlemeden seni nasıl öldürtür veya hapse attırabilirim. O takdirde ben zalim olurum, buyurmuştu. Biz peygamberimizi onun Ehl-i Beytini ve varislerini örnek alacağımıza kâfirleri dost, Müslümanları düşman edinen hoca suretli papazların peşinden gidenler 15.Temmuzları her dönem yaşarlar.

  Sadi Nursî, II. Abdülhamid’e yönelik Yahudî tertibi 31 Mart darbesinde, Zalimler için yaşasın cehennem naralarıyla baş çeken bir darbecidir. II. Abdülhamid tarafından Divan-ı Harb’e verilmiş, Toptaşı kodesine tıkılmıştır (Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasal Partiler, İkinci Meşrutiyet Dö¬nemi, s: 182 vd., c. 1,)

  Bir Müslüman kafiri asla Müslümana değişmez vede denk tutamaz. Said Nursî, İngiliz, Yunan, İtalyan, Fransız bilumum Haçlı işgalcilerinin Osmanlı coğrafyasına çullandıkları süreçte Milli Mücadele başlatan Gazi M. Kemal Paşa’ya karşı işgalcilerin safında yer almış, Paşa hakkında katl-i vacip eşkıya fetvası yayınlamış bir işbirlikçidir (Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, Ulusal Bağımsızlık Savaşında Milli Varlığa Düşman Cemiyetler / Teali-i İslam’ın Bir Bildirisi, Tarih Ve Toplum, s. 19-23, Haziran 1992, sy. 102)

  S. Nursî, vatanını Haçlılara karşı koruyup kurtaran Atatürk ve arkadaşlarına kafir, katl-i vacip eşkıya, tâğut, Deccal fetvaları verirken; savaşta felaketten-helaketten ölen Hristiyanlara şehitlik rütbesi takıyor (S. Nursî, Kastamonu Lahikası, s. 79-80; Tılsımlar Mecmuası, s. 193; Prof. Dr. Ali Sarıkoyuncu, agm., s. 20-21)

 FETÖ ve fikriyatı, her şeyiyle Said Nursi-Papalık türemesidir. Said Nursî’in türettiği, Papalık-Vatikan’ın semirttiği, İngilizlerin ve Amerika’nın konjonktüre göre kullandığı ve FETÖ ile foyası ortaya çıkan anlayış Tevhid anlayışı değil; bilakis işgalci Hristiyan dünya ve Ehl-i Kitap ile tam müttefik bir teslis yoludur. Nursî, “Misyonerler ve Hristiyan ruhanileri hem Nurcular dikkat ve ittifak etmeleri elzemdir” diyor  (S. Nursî, Emirdağ Lahikası, II, s. 156; Lemalar, s. 144). FETÖ da Zaman’ında “Ehl-i Kitap ile Amentüde ittifakımız var” diyor (Zaman, 17 Nisan 2000).

 Fetö hususunda Prof.Dr. Haydar Baş hocamız 1998' den Hakka rihletine kadar halkımızı ve devlet adamlarımızı defalarca uyardı. O Halk'ı uyarırken iktidardan beslenen kendilerine alim diyen zübbeli, cübbeli zerzevatlar fetöye hoca efendi diyerek yağdanlık olurken Haydar hocaya savaş açmışlardı. Halkımız İslam ahlakı ve İslam dini bilgileri hususun da kasıtlı olarak cahil bırakılması sonucun da halk Hakk’a değil de Fetö ye ve onun gibi tasması okyanus ötesine bağlı olan sözüm ona alimlere inanmış oldu. Alimlere bak zina , domuz serbest sesi çıkmaz, 4 hak din var der destekledikleri erdoğan ses çıkmaz, bakara makara der bakanları Allah'ın ayetleri ile dalga geçer ses çıkmaz saymakla bitmez Allah'ın dinine saldırılar hiç birine ses çıkarmayan saraylara kukla olan zalimler sakalla, cübbeyle milletin gözünü boyayan lawrence'ler, theodor herzl' ler oyunlara gelense cahil Müslümanlar. Eeee sen eşek olursan semerini vuran çok olur. Müslümanlar ne zaman gerçek manada idarecilere değil de Allah’a iman eder ve dinini yaşarsa o zaman adaletli idarecilere kavuşur.