Tövbe bir kuvvettir.....

Tevbe ile varlığın kuvvet bulur. İç âlemin temizlenir. İçtiğin su helâl olur. Yediğin yemek pâk olur

<Tövbe bir kuvvettir.....

Tevbe bir kuvvettir. O her iyiliğin kalbi sayılır? Kendine göre kuvveti vardır. Tevbe yapıldığı zaman nefsin, şeytanın, kötü arkadaşların saltanatı yıkılır; onlara harcanan kuvvet gözüne ve kalbine gelir.

Tevbe ile varlığın kuvvet bulur. İç âlemin temizlenir. İçtiğin su helâl olur. Yediğin yemek pâk olur.

Şüphe ve haram kokusundan uzak işler tutarsın. İşlerini ayık yaparsın. Alışını verişini doğru kıl lütuf, kerem ve sevgi eli sana iştiyakla uzanır, büyük mertebeler alırsın.

Bütün gayretini Mevlâ'ya yöneltirsin. Âdet olan şeyler gider; yerine Allah kulluğu gelir. Masiyet kalkar, yerine itaat girer.

Sonra her şeyin hakikatini anlamaya koyulursun. İslâm dininin icaplarını yerine getirirsin. Her amelini dinin şehadetiyle yaparsın.

Din emrinin hazır olmadığı yerde zındıklık başlar. İyi hâli bulursan, fenâ derecesini bulursun. Fena, Hak varlığında yok olmaktır. Yok olunca kötü huylar gider, halkı görmez olursun. Dışın mahfuz olur. Kötülük görünmez. İç âlemin Hak ile meşgul olur.

Kalbini düzelt. Dünya bütün varlığı ile sana gelir. Sen onda hoş kalırsın. Halk tümü ile sana uyar. Gelmiş ve gelecek hiçbir şey sana zararlı olamaz. Mevlâ'nın kapısından seni alamaz.

Çünkü sen, O'nunlasın. Yalnız O'na dönmüş ve O'nun emirlerini gözetiyorsun. O'nun Cemâl ve Celâl sıfatının tecellisini seyretmektesin. Celâl tecellisini gördüğün zaman dağınık hâle gelirsin. Cemâl tecellisine kavuşunca dağınık hâllerin toplanır.

Celâl sıfatı sezilince korkulur. Bu korku başka bir korkuya benzemez. Cemâl sıfatının tecellisini görünce de bir şeyler ümit etmeye koyulursun. Celâl sıfatının büyük tecellisi seni yokluğa götürür. Cemâl sıfatı tecelli edince yerinde sabit durur bir yere gitmek istemezsin.

Bu anlatılanları tadanlara ne mutlu...

"Allah'ım bize yakınlık taammı tatdır; ülfet şarabını içir."

"Dünyada iyilik ver. Ahirette iyilik ver. Bizi ateş azabından koru." (Bakara/201) Amin!

Nefislerinizi, uygunsuz arzularınızı ve kuru isteklerinizi bir yana atınız; onları, Aziz ve Celil olan Hakk'a karşı çıkarmayınız. Kendiniz için ve başkaları için ondan korunmaya bakınız.

Bazı büyükler şöyle der: Halkı Hakk'a çevirmeye bak; Hakk'ı halka çevirmek için boşuna gayret sarf etme; bu olmaz. Emeklerin boşa gider.

Yıkılmaya lâyık olanı, hemen yere vur. Baş kaldıranın kafasını ez. Nefsini yık, Hak ve hakikata uyuncaya kadar başına sopanla vur.

Salih kullara koşunuz. Hak emirlere uymayı onlardan öğreniniz. Onlar, Hakk'a tam uyarlar.

Bilgi, işleri iyi tutmak için yaratılmıştır. Onu yalnız ezber etmek işe yaramaz, ilmi ezber eden, gereğini yapmadıktan sonra kurtulamaz.

Halka nutuk irad etmekten bir fayda gelmez. Sözünden fayda alıp kurtulan olur; ama sen batarsın. Bil, bilginin gösterdiği yolu tut. Öğrendiklerine uyan işi yaparsan, sustuğun zaman işlerin konuşur...

Bir sanat ilmini öğrenen bir eser icad ederse, dili konuşmadığı zaman eseri onun namına konuşmayı yapar. İyi işlerini çoğalt. Tâ ki, sustuğun zaman onlar konuşsunlar, ilminden fayda almayan, başkasına da kolay kolay faydalı olamaz.

Bir büyük şöyle anlatır: Bir anlık hareketi, seni memnun etmeyenin öğüdü faydasızdır, ilmi ile âmil olanın bütün hâlleri faydalıdır. Hem kendisi hem de başkası için..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)