O’nun varlığına hayran ol.....

O'nun varlığına hayran ol. O'ndan yardım iste. O’na sığın. O’na bak. Geçmişteki İlâhî bilginin hükmünü gözet. Kalbini O’na vardırmaya çabala

<O’nun varlığına hayran ol.....

Ey halka dert yanan zavallı! Onlar, Hakk'a şirk koşan çaresizlerdir. Bulunduğun hâlde ölmekten kork. Bu hâlinde ölecek olursan ruhuna İlâhî rahmet kapıları açılmaz. Allah, ona rahmet nazarı ile bakmaz. Çünkü şirk ehlini sevmez; onlara dargındır. Kendinden başka şeylere güvenen kimselere küskündür.

Sana önce nefsi bırakıp halvete geçmek, gerek. Sonra halktan uzaklaşmak. Sonra dünyadan. Sonra âhiretten. Sonra Mevlâ'nın gayri sayılan her şeyden...

Hakk'la olmak istiyorsan varlığından soyun tedbirini terk et. Boş sözlerini bir yana at.

Yazık sana, ibadethanende oturmaktasın; kalbin ise halkın kapılarını dolaşmakta. Onların sana gelişini ve hediyelerini bekliyorsun. Zamanın bitti. İç âlemi kaybettin, dışla kaldın.

Allah'ın lâyık görmediği şeyi nefsine verme. Allah'ın vermek istemediğini vermeye senin gücün yetmez.

Allah bir şeyi vermek istemezse, cümle cihan bir olsa onu vermeye güçleri yetmez. O, bir şeyi dilerse sana verir.

Esas varlığında doğruluk yoksa, kalbin doğru değilse, ruhunda saflık bulunmuyorsa yalnız dıştan halkı bırakıp ötelere geçmek seni kurtaramaz; faydasını göremezsin.

"Allah'ım, söylediklerimden beni faydalandır. Kullar da bundan fayda alsın. Bütün dinleyenlere, benim söylediğim ve kendi işittikleri şeylerden iyilik bulmayı nasib eyle. Amin!"

Dünya âhirete perdedir. Ahirete dalmaksa dünya ve öbür âlemin sahibine perdedir. Yaratılmışlara dalmak, Yaratan'dan ayırır.

Hangi yaratılmışa gönül kaptırırsan, ruh pencerene perde çekmiş olursun. Halka (yaratıklara) bakma. Dünyaya, kalpten sevgi gösterme. Hakk'tan gayri şeylere iltifat etme, onun kapısına varıncaya kadar böyle devam et. Sır adımlarını aç. Zühd hâlini geliştir. Her kötü histen soyun.

O'nun varlığına hayran ol. O'ndan yardım iste. O'na sığın. O'na bak. Geçmişteki İlâhî bilginin hükmünü gözet. Kalbini O'na vardırmaya çabala. Sırrını O'na ilet, bunu gerçekleştirdiğin an, O'nun yakınlık eli seni tutar, kendine çeker.

Yeni hayatla tevhit verir ve kalpler üzerine sultan olursun. Kalp âlemi tüm emrini senden alır. Hastalığı olursa şifasını sen verirsin, işte bundan sonra dünyaya bakman caiz olur. Bu üstün hâlleri benliğinde topla, sonra dünyaya dön...

İnsanlara bakmak ve iç âlemlerine yön vermek senin için bir nimet sayılır. Bunun faydası senden çok onlaradır. Onlarla yaptığın alışverişle fakirlere yaptığın iyilik, özüne has aldığın ve yediğin kısmet, bir ibadet vesilesi olur. Hakk'ı bilerek aldığın için sana selâmet getirir ve O'na tâat olur. Artık dünyanın güçlüğü sana dokunmaz ve sana gelen her çeşit şey, kir kokusundan temizdir.

Ruh esenliği dileyen, nefsini atsın... Malını kalbine koymasın... Neyi varsa Hak uğruna harcasın.

Hamurdan ve sütten kıl alırcasına dünyayı iç âleminden atsın. Âhireti de aynı şekilde yapsın. Hakk'ın gayri şeylerden üryan olsun, işte o zaman her şeyin hakkı verilir.

Dünya ve âhiretten gelecek şeyler gelir. Sen onların peşine koşmazsın. Dünya, yerinde otururken yanaşma; onu ayağa kaldır.

Tepsiyi başı üstüne aldır; sonra al ye! Hakk'ın kapısına durana böyle hizmet edilir; çünkü büyüktür. Nefis, önünde el pençe divan duranı zelil eder, perişan eder. Nefse hâkim olanların hemen hepsi, istiğna sahibidir. Nefse ihtiyaç arz etmekten beridirler.

İman yolcuları dünyayı yitirmeye gönüllüdür. Allah'tan her zaman hoşnut olurlar. Allah onlardan razı olduktan sonra âhiret onlara göre hiçtir. Onlar Allah'tan, Allah'ı talep ederler. Dünyalık şeylerin taksimli olduğunu bilirler; bu sebeple ona kalplerini kaptırmaktan vareste olurlar.

Öbür âlemde vaad olunan cennet ve nimetlerin, sahipleri için ayrılmış olduğunu bildiklerinden onun da peşine düşmezler. İşleri O'nun içindir; O'nun zatından öteye bir talep sahibi değillerdir.

Faraza onlar bir gün cennete girseler. Hak nurunu göremeyince hiçbir yere bakmazlar.,

Kalbinde maddî varlıklar besleyen, yalnız kalmayı ve huzura dalmayı elde edebilir mi?.. Halkı ve sebepleri tesirsiz görmeyen, peygamber kervanına katılamaz. O büyük zincire halka olamaz; olmak dileyen azla yetinmeli. Çoğu, kader eline bırakmalı. Dünyalığın azı da yeter. Çok malın olsa, çok mu yiyeceğini sanıyorsun? Rahat mı bulacağını ümit ediyorsun?

Çok şeyleri bulmak için taarruza geçme; yıkılırsın. Çok mal istenmeden gelirse iyi olur. Onun saklanması da kolaydır. Giderse üzülmezsin. Gece sabahlara kadar mal hesap edip uykunu kaçırmazsın, rahatın bozulmaz.

Hasan-ı Basrî (Allah ondan razı olsun) şöyle der: 'İnsanlara sözünle ve işinle öğüt ver.' (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın