İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDEKİ İTİRAZLAR II.....

Dünden devam eden…

                                      2- Müşriklerin İslâm'a İtirazları

Müşrikler küfür ehlinin bir türünü teşkil ederler. Bilindiği üzere kelime olarak küfür; örtmek, kapatmak, setretmek gibi manalara gelir. Istılahta ise; imanın zıddıdır ki, vahdaniyeti veyahut nübüvveti ve şeriatı inkâr ederek hakkı örtmek, karanlıkta kalmak gibi manalara gelir. (Asım Efendi, Kamus Tercümesi, c. II, s:99)

İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDEKİ İTİRAZLAR II.....
Mimar Gökhan Demir

İSLÂM’IN İLK DÖNEMLERİNDEKİ İTİRAZLAR II.....

 

   Küfür dört nevi'dir: Küfr-ü inkârî: Aslen Allah'ı bilmeyip bu sebeple O'nu ikrar ve itiraf eylememektedir. Küfr-ü Cuhûdî: İblis gibi kalple bilip, dil ile ikrar edip hased, utanma gibi sebeplerle kabulden imtina etmektedir. Ebu Cehil’in inkârı gibi. Küfr-ü nifak: Dil ile ikrar edip, kalp ile inanmamaktır. İbn-i Selül gibi.Müşriklerin küfrü, Allah'a ortak koşmak (şirk) şeklinde ortaya çıkmaktadır. Şirk: Allah'a inanmakla beraber herhangi bir şeyi ulûhiyet sıfatı vererek Allah'a ortak koşmaktır. (Âsım Efendi, Kâmus Tercümesi, c: III, s: 96)

Bunu Kur'ân şöyle anlatır:

"Onların çoğu Allah'a ancak şirk koşarak inanır." (Yusuf:106)

Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, ilk vahiy gelip tebliğe memur edilince; evvela karşısına Kureyş müşrikleri çıktılar ve Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz'le mücadeleye başladılar. Peygamberimiz (sav), "Yakın akrabanı uyar" (Şuara: 214 ) emrini alınca, Safa Dağı'na çıkıp, Kureyş halkına seslendi: "Ey Kureyş! Size şu dağın eteğinde bir sürü var desem, bana inanır mısınız?”

"Evet, sen bizce maznun değilsin. Sen emin bir insansın. Senden yalan çıkmamıştır" dediler.

Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz:

"Allah bana yakın akrabamı uyarmamı emretti. Siz de benim yakın akrabamsınız. Sizi şiddetli bir azap ile korkutuyorum. "Allah'tan başka ilah yoktur" demedikçe size ne dünyada bir fayda, ne de ahiretten nasip vaad edemem..." dedi.

Bu sözleri duyan Ebu Leheb birden atılarak: "Elin kurusun! Yuh sana! Bizi bunun için mi çağırdın?" diyerek Peygamberimiz'e (sav) hakaret etti ve oradakileri dağıttı.

Bu olaydan sonra, Cenâb-ı Hak tarafından Tebbet Sûresi inzal edildi.

"Ebu Leheb'in iki eli kurusun! Kurudu da. Malı ve kazandıkları onu kurtaramadı. O, alevli bir ateşe girecek. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir ip olduğu halde karısı da ateşe girecek.” (Tebbet Sûresi).

Gerçekten de Resûlullah’a (sav) yaptıkları sebebiyle Ebû Leheb'in elleri kurumuş, öldükten üç gün sonra kokuşmuş cesedi evinden adam tutularak çıkarılmış ve gömülmüştür. (Emalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'ân Dili, c. X, s.43).

Tebliğ karşısına müşriklerden ilk itirazı böylece başlamıştır. Önce alay, sonra dışlama, sonra düşmanlık ve de işkencelere varan bu tepkiler karşısında; Cenâb-ı Hak Resulünü korumuştur:

"Ey Peygamber, sana Rabbinden indirileni tebliğ et! Eğer bunu yapmazsan risaletini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan koruyacaktır.” (Mâide: 67)

Hz. Enes (r.a.)'den rivayet edildiğine göre: Resûlullah (sav) olası tehlikelere karşı sahabelerce yanında beklenilerek korunuyordu. Bu ayet inince şöyle buyurdu: "Ey insanlar artık gidiniz. Allah beni insanlardan korudu." (Kadı Beydavi, c. I, s. 349)

Kureyş müşrikleri tebliğin önüne geçmek için her yola başvurdular: Türlü hileler düşünüp, tuzaklar kurdular. Yalan ve iftiralar uydurdular. O'na büyücülük, kahinlik, delilik, şairlik gibi tutarsız sıfatlar isnat ettiler. O'nu toplumdan soyutlayıp kendisiyle görüşmek isteyenlere mani oldular. (Bkz. Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmetenlil Âlemin c. I, s. 93-96)

Kur'ân-ı Kerîm, onların bu iftira, isnat ve yalanlarına en çarpıcı bir şekilde cevap veriyor ama buna rağmen itirazlar devam ediyordu. Çok gariptir ki; bu itirazlar değişik bir şekilde bugün de tekrar etmektedir.

 

 

  Devam edecek