İSLAM’DA KADININ HÜRRİYETİ VE HAKLARI-IV.....

         Dünden devam eden                    

           Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, "Veda Hutbesinde İnsan Hakları" eserinde, İslam'da kadının hakları hakkında şu bilgilere yer veriliyor: 

"Seyahat etme hürriyeti:

İSLAM’DA KADININ HÜRRİYETİ VE HAKLARI-IV.....
Mimar Gökhan Demir

İSLAM’DA KADININ HÜRRİYETİ VE HAKLARI-IV.....

İslâm'da, bir kadının en önemli vasfı namusu ve hayâsıdır. Nasıl ki kadının namus ve şerefine bir zarar gelmeden çalışmasında bir mahzur yoksa, seyahat etmesinde de can ve namus emniyeti her türlü tecavüzlerden korunduğu takdirde bir mahzur yoktur. Bu bakımdan yanında oğlu, kocası veya kardeşi gibi herhangi bir mahremi olmadan seyahat etmesi uygun görülmemiştir. Bu tamamen kadının can, mal ve namus emniyetini korumaya yönelik bir tedbirdir. İslâm'ın 5 temel şartından biri olan hac ibadetini yerine getireceği zaman bile kadının yanında bir mahreminin olması şarttır. Buradan İslâm'ın kadının can, mal ve namus emniyetine ne derece önem verdiğini anlamamız mümkündür.

Evlenme ve yuva 

kurma hakkı:

İslâm'da evlenecek olan tarafların birbirlerini görmeleri meşru şartlarda konuşmaları onların hakkıdır. Kadın da evlenirken bağımsız tercihini kullanır ve kimse kadını istemediği bir istikamete zorlayamaz. Bu bakımdan nikâh akdi yerine getirilirken kadın "aldım, kabul ettim" gibi hüküm beyan eden cümlelerle kararını bildirir. Bunun aksi durumlarda nikâh bâtıl olur. Bir başka ifadeyle, evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikah geçerli olamaz. Hz. Aişe zorla evlendirilen bir kızla ilgili olarak Allah Resulü'nün uygulamasını şöyle anlatır: "Ensar'dan Hıdam'ın kızı Hansa, Hz. Aişe'ye gelerek babam aile şerefini arttırmak için beni kardeşinin oğlu ile evlendirdi. Ben ise bu evliliği istemiyorum" dedi. Hz. Aişe de ona, "Resûlullah gelinceye kadar bekle" dedi. Resûlullah gelince, Hz. Aişe ona durumu anlattı. O da kızın babasını çağırdı ve kadına seçme hakkı verdi. Bunun üzerine kadın şöyle dedi: "Ey Allah'ın Resulü! Babamın aktettiği nikâhı kabul ettim. Fakat bu davranışımla kadınlara babalarının evlilikte böyle bir yetkisinin olmadığını bildirmek istemiştim." (Ahmed b. Hanbel, Buhari Rihak Bahsi, s. 42).

Nafaka hakkı:

Kocası, kadını evlilikleri süresince geçindirmeye mecburdur. Boşanma halinde ise kadına nafaka vermekle mükelleftir. Kadının şahsî mülkünün veya herhangi bir gelirinin bulunması durumu değiştirmez. "Boşanan kadınları, gücünüz yettiği kadar ikamet ettiğiniz yerlerde oturtun. Evleri başlarına dar etmek ve onları çıkmaya mecbur etmek için kendilerine zarar vermeyin. Eğer onlar hamile iseler çocuklarını doğuruncaya kadar nafakalarını da verin. Eğer onlardan doğacak çocuklarınızı sizin lehinize olarak emzirirlerse onlara ücretlerini veriniz. Aranızda bu hususta güzelce müşavere ediniz." (Talak: 7). Görülüyor ki, kadın, doğacak çocuğunu emzirmekle bile mükellef tutulmamış, bu onun kendi tercihine bırakılmıştır. Burada dikkati çeken en önemli husus, ister evli, ister boşanmış, ister bekâr olsun, kadının her halükârda geçiminin teminat altına alınmış olduğudur. Bundan da İslâm'ın kadınlara ne derece geniş haklar tanıdığını anlamış oluyoruz."