HZ. FÂTIMA’NIN SON GÜNLERİ II…..

Dünden devam eden

  HZ. FÂTIMA HASTA YATAĞINDA DA  İKAZLARINI SÜRDÜRMÜŞTÜR

  İmam Sâdık (a.s.) buyuruyor ki: “Kunfuz’un, Hz. Zehra (a.s.)’ın nâzenin bedenine indirdiği darbe, O’nun düşük yapmasına, vücudunun günden güne zayıflamasına ve bilahare hasta yatağına düşmesine sebep oldu. Öyle ki, Hz. Ali (a.s.) ve Umeys kızı Esma O’na bakmak zorunda kaldılar.”(Bihârü’l-Envâr, c. 1, s. 250) 

 HZ. FÂTIMA’NIN SON GÜNLERİ II…..
Mimar Gökhan Demir

 HZ. FÂTIMA’NIN SON GÜNLERİ II…..

    Hz. Fâtıma’nın (a.s.) vefatına neden olan hastalığının asıl nedeni, Ebu Bekir ve Ömer’in emriyle O’na indirilen darbelerden ziyade yine onların Resûlullah (s.a.v.)’in parçası olan bu insana karşı takındıkları tavırdır. Onların, sanki Ehl-i Beyt’in hiçbir üstünlüğü yokmuşçasına küstah davranışları, Resûlullah’ın (s.a.v.) kendileri hakkındaki tüm hadislerini ve haklarındaki ayetleri inkardemekti.

  Hz. Fâtıma’nın (a.s.) ise böyle bir düşünceyi kaldırabilmesine imkan yoktur. Bu yanlışların O’na verdiği üzüntü hastalıktan yatağa düşmesine neden olan asıl sebeptir. Hz. Fâtıma (a.s.) artık yataktan kalkamayacak kadar rahatsızlandığında, Muhacir ve Ensar kadınları Kendisini gruplar halinde ziyarete geliyordu. Bir ziyaretlerinde ona: “Ey Resûlullah’ın (s.a.v.) kızı! Hastalığın nasıl oldu? Bu geceyi nasıl sabahladın?” diye sordular.

  Hz. Fâtıma (a.s.), Allah’a hamd ettikten ve Babasına salat ve selam gönderdikten sonra şöyle buyurdu: “Allah’a yemin ederim ki, dünyanızdan tiksinerek, kocalarınıza öfke duyarak sabahladım. Onları denedikten sonra tutup attım. Onları sınadıktan sonra onlara buğzettim. Ne çirkin bir şeydir kılıçların kırılması, (ciddiyetten sonra oyun), hasımların elinde birer oyuncağa dönüşmek, mızrakların kırılması, görüşlerin karmaşık (ve çelişkili) bir görüntü arz etmesi. Nefislerinin önceden hazırladığı şey ne kötüdür! Bu yüzden Allah onlara gazap etti ve onlar ebediyen azaba uğrayacaklardır. Hiç kuşkusuz, onun (hilafetin, Fedek’i veya Ehl-i Beyt’in haklarını gasp etmenin) günahını onların boynuna geçirdim. Ağırlığını onlara yükledim. Sonuçlarını onların üzerlerine serptim.  Zâlimler topluluğunun burunları kopsun! Boğazları dert görsün! Kahrolsunlar! Yuh olsun onlara! Nasıl da bunu; risâlet dağlarından, nübüvvet ve yol göstericilik temellerinden, emin vahyin indiği topluluktan, din ve dünya işlerinin bilge yol göstericilerinden uzaklaştırdılar. Haberiniz olsun! İşte apaçık hüsran budur. Neden Ebu’lHasan’dan intikam aldılar? Allah’a yemin ederim ki, sırf kılıcının kötülere karşı çekilmesinden (ölüme aldırış etmeden inkarcıların üzerine gitmesinden), karşı konulmaz darbeler indirmesinden, savaşta düşmanı tepeleyen hücumları gerçekleştirmesinden, Allah için savaşırken hiçbir gaileyi hesaba katmamasından dolayı O’ndan intikam aldılar. Allah’a yemin ederim ki, eğer Resûlullah (s.a.v.)’in O’na yüklediği sorumluluğu O’na verecek olsalardı, Ali (a.s.) o sorumluluğu sever ve onları kolaylıkla yola getirirdi. Öyle ki, izleyicisini yumuşak bir şekilde, yaralamadan, (yormadan) hırpalamadan ve dosdoğru bir şekilde maksadına eriştirirdi. Sonunda onları besleyici, susuzluğu giderici bir tatlı su kaynağına ulaştırırdı. Bir kaynak ki, alabildiğine geniş ve iki yakasına kadar su ile doludur.  (bu suyun iki tarafı çer çöple kirlenip kokuşmaz). İçtiklerinde karınları şişmez. (Gizli açık onlara öğüt verirdi) ki bu su, çevrelerinde bir girdap gibi dönüyordu ama onlar bundan gereği gibi yararlanamadılar. (Ali (a.s.) dünyadan herhangi bir pay almamıştı) sadece bir yudum su almıştı, küçük bir yudum. (Eğer Resûlullah’ın(s.a.v.) kendilerine yüklediği sorumluluğu hatırlasalardı) dünyadan uzaklaşan ile dünyanın peşinden gideni; doğru söyleyen ile yalan söyleyeni birbirinden ayırırlardı.  O zaman göklerin ve yerin bereketleri üzerlerine yağardı. Ama Allah kendi elleri ile işleyip kazandıkları amellerinden dolayı onları sorgulayıp, hesaba çekecektir. Gel ve dinle! Sen yaşadıkça, zaman daha sana neler gösterecektir! Eğer şaşırıyorsan, mutlaka bir hadisedir seni şaşırtan. (Ah keşke bilseydim) hangi dayanağa dayandılar, kime güvenip yaslandılar, hangi kulba sarıldılar (hangi zürriyete koşup etrafında toplandılar) (gerçek ve âdil imamın dışında seçilenler ne kötü dost, ne kötü ya rendirler! Zâlimlerin tercihi ne kötüdür).  Başların yerine kuyrukları, olgun kimsenin yerine düşkün kimseyi tercih ettiler. Bu durumlarıyla güzel bir şey yaptıklarını sanan topluluğun burunları sürtülecektir. Haberiniz olsun, asıl bozguncular kendileridir, ama bunun farkında değildirler. (Yuh olsun onlara!) ‘Hakka ileten mi uyulmaya daha layıktır; yoksa hidayet verilmedikçe kendi kendine doğru yolu bulamayan mı? Size ne oluyor? Nasıl hükmediyorsunuz?’(Yûnus: 35)

Devam edecek