Hiçbir zaman ümitsiz olma.....

Ey evlat! Sakın ha sakın, dünya zevki için kimse ile çekişmeyesin. O zevkler verilir, alınır, geçer gider; fakat sen arada yok olursun. Zelil ve rüsva olursun

<Hiçbir zaman ümitsiz olma.....

TÜRK-AZ HABER / DİN

Ey evlat! Sakın ha sakın, dünya zevki için kimse ile çekişmeyesin. O zevkler verilir, alınır, geçer gider; fakat sen arada yok olursun. Zelil ve rüsva olursun.

Dünyalık bir şey için çekişme, bu sana ne kazandırır? İlâhî hüküm geçmişte verilmiştir, bozulmaz. Çekişecek olursan, Hak'la çekişmiş olursun. Bu da seni gözünden düşürür, dolayısıyla bütün bildiklerin elinden gider, boşa yorulursun. Allah Teâlâ senin gibilere, "Boşa yorulanlar" damgasını vurur.

Şu anda tevbe et, Allah'a dön, hatasız insanlar zeki olur. Hak sana bir bela verirse kalkması için O'na kızma, ibadet et, kendiliğinden gitmesini bekle.

Hiçbir zaman ümitsiz olma. Bir anın tecellisi öbürüne uymaz. Bir an darlık, diğer an ferahlık duyabilirsin. O her an bir başka tecellide olur. Bir topluluğu bir an içinde başka yapar.

O'nunla sabret. Kaderine boyun eğ. Bilemezsin, şu hâlinden sonra bambaşka bir hâl tecelli eder. Sabredersen bela hafifler, kurtuluş yolunu görürsün. O seni sever, sen de O'nu seversin. Bağırır çağırırsan derdin artar; O'na itiraz ettiğin için azap gelir.

Hakk'a itiraz etmenizin ve çekişme yolunu tutmanızın sebebi nefse uymanızdır. Boş şeylere kapılıp dünyalık uğruna koşmanızdır. Hele dünyayı sevmeniz ve onun geçici metaını toplamaya çalışmanız yorucu olur ve Hak Teâlâ'yı darıltır.

Ev cemaat! Olmasını arzu ettiğiniz şey varsa şu olsun: Dış varlığınız dünya kapısında kalsın, kalbiniz öbür âleme dönsün.

İç âleminiz de Mevlâ kapısından ayrılmasın. Bu hâl, dış varlığınız kalbe uyuncaya ve onun tattığını tadıncaya kadar devam etsin. Kalp, sır olsun, sırrın tattığını tatsın. Sırrınız da fena (yokluk) âlemine varsın ne zevk alsın ne de bir şeye zevk versin. Bu hâlde ölmüş olur.

Sonra O'nun için dirilir, başkası için değil. Bu hâle eren sır, kimya olur. Bu kimyanın bir kuruşu bin altın yerine geçer. Bin altın demek bir benzetmedir.

Aslında ona paha biçilemez; çünkü asıldır, küldür (toplamıdır) ve devamlıdır. Saadetler o kimseye olsun ki, sözümü anlar, iman eder, sözümle amel eder. Ve ihlâs sahibi olana saadetler olsun. Mübarek olsun o kimseye ki, doğru iş tutar, dolayısıyla yaptığı iş onu gayesine ulaştırır.

Ey evlat! Ancak öldükten sonra beni görür ve anlarsın; öldüğünde beni sağında ve solunda görürsün. Seni yüklenir gezdiririm, yaramaz şeylerden beri kılarım, hatta senin için dilenirim bile.

Ne zamana kadar halkı, Hakk'a ortak edecek ve onlara dayanacaksın? Halktan herhangi birinin elinde hayır ve şer, iyilik ve kötülük olmadığını bilesin. Bu sana vaciptir.

Onlar hep eşittir, zengini, fakiri ile; azizi, zelili ile birdir. Sana Aziz ve Celil olan Allah gerek. Halka dayanma, çalışmana güvenme. Gücüne ve kuvvetine bel bağlama.

Allah'ın yoluna koş. Çalışmanı kim nasip ettiyse ona güven ve çalışma yolu ile rızkı verene bel bağla. Bunu yaparsan yolculuğun O'nunla olur, O, sana kudret ve ezelî bilginin hikmetlerini gösterir.

Kalbin, O'na vasıl olur. Sonra geçmiş günlerini düşünürsün. Bu hâlin, cennet ehlinin, dünyada geçen hâdiseleri hatırlamasına benzer.

Sebep tuzağını aşarsan sebebin yaratıcısına ulaşırsın. Âdetleri bırakırsan âdet harici hikmetler görürsün. Hizmeti gönüllü yapana hizmet edilir. İtaat edene itaat olunur. İyilik eden iyilik bulur.

Yakınlık isteyen yakınlığa erer. Tevazu eden yükselir. İyilik etmek isteyene iyilikler gelir. Terbiyesi güzel olan, şaha yaklaşır. İyi edep, dosta yaklaştırır; kötüsü uzağa atar. En güzel edep, Allah'a itaattir. Edepsizlik ise O'na isyan." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)