Gençler! Tövbe ediniz

Gençler! Tevbe ediniz. Hak Aziz ve Celildir. O’nun kuvvetini görmüyorsunuz; halbuki O, her an sizi tecrübe etmekte ve ayılmanız için size ufak yollu belâlar göndermekte.

<Gençler! Tövbe ediniz

"Ey evlat!.. Belki de yarın yeryüzünden ismin silinir; cismin zemine geçer ve sen, eli boş olursun. Bu bir an meselesidir. Belki hemen, belki de biraz sonra olur; yarına kalmaz.
 
O hâlde bu gaflet niye? Niçin bu gaflet uykusu? Kalpleriniz nasıl böyle kararmış? Sanki birer taş kesilmişsiniz.
 
Ben, sizi kurtarmak için konuşuyorum. Aynı nasihatları başkaları da yapıyor. Fakat siz aynı şey üzerinde durmaktasınız. Kur'an, size okunuyor. Peygamber Efendimizin sözleri ve geçmişteki büyüklerin âdetleri size anlatılıyor.
 
Fakat, sizde bir vurdum duymazlık devam edip gidiyor. Hiçbirinden ibret almıyorsunuz. Yaptığınız hatalardan uzak durmak aklınıza gelmiyor. İşleriniz şeklini değiştirmiyor. Vaaz yapılan her ülke mübarektir, fakat öğüt tutmayan halkı en kötü insanlardır.
 
Ey evlat! Allah dostlarına ihanet nazarı ile bakma. Allah'ı az biliyorsun. Bu az bilgi, Hak dostlarını gözünde küçültüyor. Onlar da, seni bırakıp gidiyorlar. Bizden niçin ayrı duruyorlar, diye kızıyorsun.
 
Âma bilmiyorsun ki, onlar seninle duramazlar. Nefsini bilmiyorsun. Bilsen bile çok az. Bu az bilgi, insanların kadrini bilmekten de seni mahrum kılıyor. İnsanları bilemiyorsun. Âhireti, ne kadar az bilsen, Hak bilgisi de sana o kadar uzak olur.
 
Ey dünya ile uğraşan, yakında hüsran başlıyor. Pişman olacaksın. Bu pişmanlık, önce dünyada başlayacak. Sonra öbür âlemde. Burada birse, öbür âlemde birkaç. Her şeyin kaybolur. Utanırsın. Utanırsın ve nihayet iflâs fermanını alır gidersin. Öbür âlem başlamadan nefsini hesaba çek. Allah'ın hilmine aldanma. O'nun kerem sofrası seni azdırmasın. O'nun hilmi ve keremi seni kapladı. Onun, yâni verilen nimetin hakikî mânasını ve niçin verildiğini öğrenmedin. Kötülük üzere kaldın.
 
İsyan, hata, zulüm, aldı yürüdü. İsyan, küfrün habercisidir. Evvelâ Hakk'a isyan, peşinden küfür gelir. Nasıl ki, ateşli hastalık da ölümün habercisidir. Hayat parlak devam eder. Peşinden sıcak hastalık; hararet kırkı aşar, sonra ölüm... Ölmeden önce dön. Ölüm meleği gelmeden hatalarına pişman ol.
 
Gençler! Tevbe ediniz. Hak Aziz ve Celildir. O'nun kuvvetini görmüyorsunuz; halbuki O, her an sizi tecrübe etmekte ve ayılmanız için size ufak yollu belâlar göndermekte...
 
Bu, tevbe etmeniz ve O'na dönmeniz içindir. Halbuki aklınızı başınıza almıyor, hata üzerinde ısrar ediyorsunuz.
 
İptilâ (düşkünlük) bir imtihandır; herkese nasib olmaz. Herkes iptilânın neden ve nereden geldiğini fark edemez, ancak binde bir kişi anlar. Anlayınca Hakk'a döner.
 
İptilâ, zamanımızda yanlış anlaşılıyor gibi. Hataları yapanlara da mübtelâ diyorlar. Bu yanlıştır. Bu büyük bir hata sayılır.
 
Meselâ: Yalan söylemeye alışık olanlar için mübtelâ denir mi? Büyük girdabın içine yuvarlanmış, felâket çukuruna düşmüş denir. İptilâ insanı ayıktırmak için gelir.
 
Anlayan için iyi olur. Yalan gibi kötü itiyat, felâket getirir. Nimet ve iyilik getirmez. Derece arttırıp şerefli kılmaz. İptilâ bazı tatlılıklar doğurur. Bunları duyan büyük insanlardır.
 
Allah yolunda toplu duran, iptilâya uğrar; sabrettikleri için şahları yanında dereceleri artar. Her an ayrılıklarında yüce duygular beslerler. Her uğradıkları felâket, onların derecelerini arttırır. Başlarına gelecek ne olursa olsun, hep Hakk'ı isterler.
 
O yüce varlık onlara yüz gösterdikten sonra başka ne isterler?.. Onlar bu inancı kalplerinde saklarlar. Bu inanç özünü kaybettiği an, her şey iflâs eder. Onların gayesi, o yüce varlığa ermekten başka değildir. Şaştıkları an, helak içinde olduklarına kanidirler.

Allahım, bizden helaki kaldır. Sana yakınlık ver. Dünyada Kalplerimiz senden yana olsun. Öbür âlemde ise, gözlerimizle varlığını görmeyi bize nasib eyle." (Abdülkadir Geylani Gazretleri, Fethur'r Rabbabi eserinden) H: Akın Aydın