Ey münafıklar!

Siz alnına kötü damga vurulacak insanlarsınız; ne çare ki, bu âlemde hatâlar gizli kalmaya mahkûm. Yakında canınız cehenneme girer; hiç üzülmeyiniz.

<Ey münafıklar!

"Ey münafıklar! Bulunduğunuz hâlden dönünüz! Bu kaçak hâlinizden vazgeçiniz. Hâlinize şeytan da gülüyor. Neden şeytanı güldürüyorsunuz? Size ayıp değil mi? Siz böyle yaptıkça şeytan neşeleniyor. Siz, bu durumda ne yapsanız makbul olmaz.
 
Çünkü, kıldığınız namaz halk için, tuttuğunuz oruç yine halk için. Hiçbiri Hak için değil. Hep işleriniz böyle...
 
Sadaka verseniz halktan fayda umuyorsunuz. Bir düşküne zekât verseniz, karşılığında onu çalıştırmak dilersiniz.
 
Siz alnına kötü damga vurulacak insanlarsınız; ne çare ki, bu âlemde hatâlar gizli kalmaya mahkûm. Yakında canınız cehenneme girer; hiç üzülmeyiniz.
 
Kurtulmak isterseniz derhal Peygambere uyun. Sakınınız, dinde icad çıkarmaya kalkmayasınız. Yaparsanız kızgın ateş sizi bekliyor. Cehennemin zemin katına siz gireceksiniz.
 
Özür dileyin. Yaptığınıza pişman olun. Geçmişteki büyüklerin yolunu tutun. Doğru yolda yürümeye alışın. Bu yolda yabancılara benzemek yoktur. Bu yolun sağlam ve gerçek yolcuları, hep birbirine benzerler. Yalnız Peygamberin âdetlerine uyarlar.
 
Bu yolda ne zor vardır ne de fıtrî hâllere aykırı bir hareket. Akla ve düşünceye hükmeden bir dinden daha iyisi olur mu? Olsa da onun gibi olur.
 
Sizden önce gelenleri, bihakkın yetiştiren bir din, sizi neden yetiştirmesin? Onlar sizden daha bilgisizdi. Akılları, sizin kadar iyiyi seçemiyordu.
 
Ama onlarda manevî çöküntü yoktu. Manevî çöküntü sizleri yıktı, berbat etti. Maddî olan her şeyin iyisini ararsınız, manevî olunca durmaz kaçarsınız. Aklınız gözünüzün gördüğünü kabul ediyor. Görmediklerinizi hiç kabul etmiyorsunuz. Ama işinize gelen olursa kabul etmekten de dönmüyorsunuz.
 
Birine bir kuruş verirsen gelecek milyarı beklersin, bu nasıl olabilir? Olmayacak iş için kesenizi sonuna kadar açarsınız. Ama icabında Kur'an okur, onun emirlerini dinler, sonra da böyle şey olmaz der, geçersiniz. Sebebi, işinize gelmiyor. Ne var ki, kafan kuru tahtaya değince hepsini daha iyi anlarsın.
 
Yazıktır, Kuran'ı ezber ediyor, sonra onun buyurduklarını tutmuyorsun. Peygamber (s.a.a.v) Efendimizin âdetleri hep ezberinde; ama onun yaptığını yapmaya bir türlü yanaşmak elinden gelmiyor. Neden?
 
Bu hâlinle ne olmak ve ne yapmak sevdasındasın? İnsanları iyiliğe çağırıyorsun; ama kendin yapmıyorsun. Kötülüğü onlara anlatırken en fenasını yapıyorsun. Allahü Teâlâ bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurdu: "Allah katında ceza büyüdü, neden yapamayacağınızı dediniz?" (Saf/3)
 
Neden sözle iyi, işe gelince ihtilâf? İman iddiası yaparken imansız bulunmak seni utandırmıyor mu?
 
İman sahibi her şeye göğüs gerer; iman budur. Her ağırlığı imanımız yüklenir. Tuttuğunu yere vurur. Cenklerde bahadırlık gösteren imandır. Yoksa maddî varlık değildir.
 
İman, elindeki fani şeyleri bir yana atar; dünyalığı Allah yoluna serper. İmansızlık şeytan yolunda mal sarf eder. Nefsin ve kötü arzunun şerefine (!) varını vermekten çekinmez. İmana sahip olandan iyilik çıkar, imansızdan ise fenalık hâsıl olur.
 
Hakk'ın kapısını yitiren, halkın seçtiği yola oturur; onların elindekine koşar. Hak yoldan şaşan ve sapan, halkın yolunu keser. Allah bir kimse için hayır dilerse halkın kapısını ona kilitler, onların iyiliğini keser, bu sebeble o kul da Hakk'a koşar. Bucaklardan haz alır, deniz sahilinde dolaşır. Hiçbir şeyi olmayanı bırakır, her şeyi olana gider.
 
Yazık sana; kıştır diye susuz yerde duruyorsun... Yakında yaz gelecek. Yanınızdaki sular çekilecek. Deniz sahili sana kalmayacak. Sen az zarara tahammül edemediğin için sıcakta perişan olacaksın. Kışın olduğu gibi yazın da deniz kenarında kalsaydın bu hâle düşmezdin.
 
Allah ile ol; aziz olursun. Zenginlik ve sultanlık bulursun. Bütün sultanlar sana gelir. Herkesin Hakk'a aparan delili olursun. Bir kimse Allah ile zengin olursa her şey ona muhtaç olur. Bu anlatılanlar, süsle temenni ile ele geçmez. Gönülde olan bir cazibe ile gelir. Bunu da amel getirir, doğrusu budur." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın