‘Ey evlat! Nefsinle uğraş, ona faydalı ol, sonra başkasına’

İman sahibi, dünyaya hırsla kapılmaz. Onun bu hâli, iç kirini, pisliğini ve kederini giderir. Âhiret hâli tecelli eder

<‘Ey evlat! Nefsinle uğraş, ona faydalı ol, sonra başkasına’

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

İman sahibi, dünyaya hırsla kapılmaz. Onun bu hâli, iç kirini, pisliğini ve kederini giderir. Âhiret hâli tecelli eder.

Kalbi, dünyayı bıraktığı için ona çabuk meyleder. Sonra Hakk'ın gayret eli gelir; onu da kalpten siler, süpürür; âhireti sevmenin de bir hicap olduğunu anlatır, Âhirete bağlı olmanın, Hak yakınlığına zararı olduğunu anlayınca bilcümle yaratılmış şeylerle uğraşmayı bırakır.

Dinî emirlerin gereğini yapmaya başlar. Avam kullarla, kendi arasında bulunan malûm hududu muhafaza ederek vazifesini yapmaya koyulur. Basiret gözleri açılır, o gözle nefsinin ayıplarını görmeye başlar.

Yaratılmışların hatasını görür. Rabb'in gayrına bağlanmaz. Başkalarından bir şey işitmez. Başkalarına aklı ermez. Hakk'ın vaadinden gayrısı onu avutamaz ve O'ndan gayri kimsenin tehdidi korkutamaz. O'nunla meşgul olur, başkasıyla uğraşmaz.

Bu hâlleri benliğinde toplayan kimse, hiçbir gözün görmediği, kulağın işitmediği ve beşer kalbinin hatırlamadığı bir varlık olur...

Ey evlat! Nefsinle uğraş, ona faydalı ol, sonra başkasına... Mum gibi olma ki, kendisi yanar, biter, bir fayda alamaz, başkalarına aydınlık olur.

Herhangi bir işe atılırken, nefsinle, şahsî ve bencil isteğinle atılma. Allah bir şeyi dilerse onu senin için hazırlar. Kullara faydalı olacaksan, haberin olmadan onların arasına atar.

Onlarla uğraşmak için sebat verir; kötülüklerine tahammül kudretini kalbine aşılar. Kalbin genişler; onlarla iyi geçinirsin. Sinen açılır; oraya hikmetler saçılır.

İç âlemin tatlı mülâhazalarla dolar. Sır âlemin sırra kadem basar. Ve sen, O olursun, sen olmazsın. Hak Teâlâ'nın şu kavlini işitmedin mi? "Yâ Dâvud, biz seni yeryüzünde halife yaptık." (Sâd, 26) Yukarıdaki kelâma dikkat et ki: "Sen kendini halife ettin" denilmiyor.

Varlığını Hak varlığına katmış olanlar, irade ve arzu sahibi değillerdir. Onlar, Yalnız Hakk'ın emrine tâbi olurlar. Onun fiil, idare ve tedbir tecellisine kapılmışlardır.

Ey Hak yoldan şaşan ve sapan, herhangi bir şeyi kendine hüccet etme. Senin için herhangi bir hüccet mevcut değildir. Haram açıktır, helâl ise meydandadır. Hakk'a karşı saygısız olmaya seni götüren ne oldu? O'ndan ne kadar az korkar oldun? O'nun seni görmekte olduğunu, ne kadar küçümser hâle geldin?

Peygamberimiz şöyle buyurur: "Allah'ı görür gibi kork. O'nu görmesen de O seni görür."

Ayık olan kişiler, Hakk'ın tecellisini kalpleri ile görürler. Bu görüş ile dağınık hâlleri toplanır, birleşir ve tek şey olur. O büyük tecellinin sahibi ile aralarında perde kalmaz, kalkar.

Dış yapıları yıkılır, iç âlem kalır. Ayrılıklar kesilir, putlar temizlenir. Ve nihayet onlar için Hakk'ın gayri kalmaz. Bu anlatılan hâl, onlar için tam olmayınca hareket etmez, ferah duymazlar. Bu hâl ki tamam oldu, onlar için iş bitmiş sayılır.

Onların ilk kurtulduğu şey, dünya ve onun köleliğidir. Daha sonra bilcümle masivâ... Hakk'ın gayri sayılan her şey masivâdır.

Hakla aralarında geçen cümle işlerinde iptilâ üzere olurlar. Bununla Hak Teâlâ onları tecrübe eder; nice iş tuttuklarını seyreder." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)