BEŞ VAKİT NAMAZIN FARZİYETİ- I.....

      Prof. Dr. Haydar Baş, "Büyük İslam İlmihali" eserinde beş vakit namazın farziyeti hakkında şu bilgileri veriyor: "Namaz kılmak, aklı yerinde olan ve buluğ çağına ermiş bulunan her Müslümana belli vakitlerde günde beş vakit farzdır. Beş vakit namaz, Mirac gecesi, yani Hicret'ten bir sene önce Mekke-i Mükerreme'de belirli vakitler için farz kılınmıştır.

BEŞ VAKİT NAMAZIN FARZİYETİ- I.....
Mimar Gökhan Demir

BEŞ VAKİT NAMAZIN FARZİYETİ- I.....

Katâde, Enes b. Malik'ten, o da Mâlik b. Sa'saa'dan rivayetle;

Allah Resûlü (s.a.a.) şöyle buyurdu: "Ben (Kâbe'nin avlusunda) Hatîm'de ya da Hicr'de yatarken -kimisi de; uyku ve uyanıklık arasındayken, dedi- biri gelip şuramdan şurama kadar (göğsümü) yardı. -Boğazından göğsünün bitimine kadar olan kısmı gösterdi- Kalbimi çıkardı. Sonra içi iman dolu altın bir leğen getirildi, kalbim güzelce yıkandı ve yerine konulup kapatıldı. Sonra katırdan küçük merkepten büyük bir hayvan (Burak) getirildi. Bembeyazdı. Adımını gözün görebildiği yere kadar atıyordu. Ona bindirildim. Cibrîl beni dünya semasına götürdü. Kapının açılmasını rica etti; 'Kim o?' denildi. Cevap verdi: 'Cibrîl.' 'Yanındaki kimdir?' 'Muhammed.' 'O'na (göğe çıkma dâveti) gönderildi mi?' 'Evet.' 'Merhaba O'na! Ne güzel geliştir bu!' Kapı açıldı. Hz. Âdem görünüverdi. Cibrîl Aleyhisselam, 'İşte bu, baban Âdem'dir, haydi ona selâm ver!' dedi. Selâm verdim, selâmımı aldı ve şöyle dedi: 'Merhaba sâlih evlat, salih peygamber!'

Sonra Cibrîl yukarıya çıktı, ikinci gök kapısına varınca, kapıyı çaldı, 'Kim o?' denildi. O da 'Cibrîl' dedi. 'Peki, yanındaki kimdir?' 'Muhammed.' 'O'na (Mi'râc için dâvet) gönderildi mi?' 'Evet.' 'Merhaba O'na! O geliş ne güzeldir!' dedi ve kapı açıldı. Teyze çocukları olan Yahya ile Îsâ görünüverdi. Cibrîl dedi ki: 'İşte bu Yahya'dır, bu da İsâ, haydi onlara selâm ver!' Hemen selâm verdim; selamımı alıp şöyle dediler: 'Merhaba salih kardeş, salih peygamber!'

Sonra beni alıp üçüncü kat göğe çıkardı, kapıyı çaldı; 'Kim o?' diye soruldu. 'Ben Cibrîl'im' dedi. 'Yanındaki kimdir?' 'Muhammed.' 'O'na (göğe çıkarılmak için davet) gönderildi mi?' 'Evet' 'Hoş gelmişler! Bu geliş ne güzel geliştir!' dedi ve kapı açıldı. Yusuf görünüverdi. Cibrîl şöyle dedi: 'İşte bu, Yusuf'tur, ona selâm ver!' Selâm verdim; selamımı alıp şöyle dedi: 'Merhaba salih kardeş, salih peygamber!'

Sonra dördüncü semaya çıktı, kapıyı çaldı, 'Kim o?' denildi. 'Cibrîl' diye cevap verdi. 'Peki, yanındaki kimdir?' diye soruldu. 'Muhammed.' 'O'na (Mi'râc için davetiye) gönderildi mi?' 'Evet.' 'Hoş gelmişler! Ne güzel geliştir bu!' denildi. Ondan sonra kapı açıldı. Ve içeride İdris görünüverdi. Cibrîl şöyle dedi: 'İşte bu İdrîs'tir. Haydi ona selâm ver!' Ona selam verdim ve selâmımı alıp şöyle dedi: 'Merhaba salih kardeş, salih peygamber!'

Ondan sonra beni beşinci kat göğe çıkardı, kapıyı çaldı ve kendisine: 'Kim o?' denildi. 'Cibrîl.' 'Peki, yanındaki kimdir?' 'Muhammed.' 'Ona (göğe çıkma davetiyesi) gönderildi mi?' 'Evet.' 'Hoş gelmişler! Bu geliş ne güzel geliştir!' denildi ve kapı açıldı. İçeride Hârûn görünüverdi. Cibrîl de şöyle dedi: 'İşte bu Hârûn'dur; haydi ona selâm ver!' Ona selam verdim ve o da benim selâmımı aldı ve 'Merhaba salih kardeş, salih peygamber!'

Ondan sonra altıncı göğe çıktık, kapıyı çaldı; 'Kim o?' denildi. 'Cibrîl.' 'Yanındaki kim?' 'Muhammed.' 'Peki O'na (göğe çıkmak dâveti) gönderildi mi?' 'Evet.' 'Bu geliş ne güzel geliştir! Merhaba O'na!' diye cevap verildi ve kapı aralandı, Mûsa Aleyhisselam görünüverdi. Cibrîl, 'Haydi ona selâm ver!' dedi. Selâm verdim, selâmımı alıp şöyle dedi:

'Merhaba salih kardeş, salih peygamber!' Ondan ayrıldığımda ağladı. Neden ağladığı sorulunca, 'Benden sonra bir delikanlı peygamber oldu ve onun ümmetinden cennete gireceklerin sayısı benim ümmetimden fazladır' diye cevap verdi. 

Ondan sonra yedinci kat göğe çıktık, kapıyı çaldı. İçerden 'Kim o?' sesi gelince, Cibrîl, 'Ben Cibrîl' dedi. 'Peki, yanındaki kimdir?' 'Muhammed.' 'O'na (Mi'râc dâveti) gönderildi mi?' 'Evet.' 'Merhaba O'na! Ne güzel geliştir bu!' diye cevap verildi, kapı açıldı ve İbrahim Aleyhisselam görünüverdi. Cibrîl dedi ki: 'İşte bu baban İbrahim'dir, haydi kendisine selâm ver!" Selâm verdim, selâmımı aldı ve şöyle dedi: 'Merhaba salih oğul, salih peygamber!'

Ondan sonra Sidre-i Müntehâ'ya götürüldüm. Baktım ki meyveleri (Yemen'in) Hecer testileri gibi iri, yaprakları da Fil kulakları gibiydi. 'İşte bu, Sidre-i Müntehâ'dır' dedi. Baktım ki içinde iki, dışında da iki nehir akmakta. Cibrîl'e sordum: 'Nedir bu nehirler?' Şu cevabı verdi: 'İçinde akan nehirler cennet nehirleridir. Dışında gördüğün o iki nehir ise, biri Nil, diğeri Fırat'tır.' 

Sonra bana Beyt-i Ma'mûr gösterildi. Daha sonra bana üç bardak sunuldu: Birinde şarap, diğerinde süt, üçüncüsünde bal vardı. Süt bulunan bardağı aldım. Cibrîl şöyle dedi: 'İşte bu, senin ve ümmetinin üzerinde bulunduğu fıtrattır.'

Sonra bana günde elli vakit namaz farz kılındı. Dönerken Mûsa'ya uğradığımda, 'Ne ile emrolundun?' dedi. 'Her gün elli vakit namaz kılmakla' dedim. 'Senin ümmetin bu yükü kaldıramaz, ben daha önce bunu tecrübe ettim. İsrâiloğullarına en zor muameleleri uyguladım (gene de başarılı olamadım). Dön de Rabbinden bunu hafifletmesini niyaz et!' Bunun üzerine Rabbime döndüm. (Talebim karşısında) on vakit düşürdü. Tekrar Mûsâ'ya gittiğimde aynısını söyledi. Döndüm on vakit daha düşürdü. Mûsâ'ya döndüğümde yine aynısını söyledi. Tekrar döndüm, nihâyet beş vakit namazla emrolundum. Mûsâ'ya geldiğimde, dedi ki:' Ümmetinin buna da gücü yetmez. Ben daha önceleri denedim. İsrâiloğullarını bayağı zahmete soktum. Rabbine dön de biraz daha indirmesini dile!' 'Rabbimden tekrar dilekte bulunmaktan hayâ edinceye kadar niyaz ettim ve artık 'buna razıyım' dedim. Oradan (Mûsâ'dan) ayrılırken biri şöyle seslendi: Kullarımdan hafiflettim, farzımı da yürürlüğe soktum." (Buhârî, bed'ul-halk 6/1, IV, 77-8, tamamı; enbiyâ 22/2, IV, 125; 43, IV, 137-8; Menâkıbu'l-Ensâr 42, IV, 248-50, tamamı; Müslim, îmân 264-5, s.149-51; Tirmizî 3341; Nesâî, Salât 1, I, 217-8; Katâde an Enes an Mâlik, b. Sa'saa asl-ı senedi ile tahrîc ettiler).

(devam edecek…)