(Hamd-ü senâ) O Allah'a mahsustur ki âlemlerin Rabbidir; esirgeyendir, bağışlayandır, ceza gününün mâlikidir
01-03-2024"Bismillahirrahmanirrahim...
(1-2-3) (Hamd ü senâ) O Allah'a mahsustur ki âlemlerin Rabbidir; esirgeyendir, bağışlayandır, ceza gününün mâlikidir.
(4) Kulluğu yalnız Sana ederiz, yardımı da ancak Senden dileriz.
(5-6-7) Bizleri doğru yola, gazaba uğrayanların, sapıkların yoluna değil, kendilerine in'am ettiklerinin yoluna götür.
Ey cemaat-i Müslimîn!
Bütün âlemleri, görülen görülmeyen, bilinen bilinmeyen, her çeşit yaratığı yaratan yalnız Cenab-ı Allah'tır. Allah-u Teâlâ Hazretleri bizleri topraktan, bir damla sudan insan haline getirmiş; akıl vermiş, fikir vermiş, kudret ve irade vermiş; göz kulak, el ayak gibi sayısız nimetler ihsan etmiştir.
Bunları iyilere de vermiş, iman etmeyenlere de! Bu nimetleri verirken hiçbirini ayırt etmemiştir.
Ancak bilmiş olunuz ki; akıl, irade, ihtiyaç sahibi olarak yarattığı insanlara sonraki nimetleri bir değildir. Onlara vereceği nimetleri gayret ve çalışma kanununa bağlamıştır.
Dünyada çalışan kazanır ve çalıştığının karşılığını alır. Çalışmayanlar da tembelliğinin cezasını muhakkak görür. Bunun içindir ki Allah-u Teâlâ Hazretleri âhirette vereceği nimetleri de herkesin gayretleri ve çalışmasına göre verecektir.
Kullarına iradelerinin sarf ettikleri kâmil iman ve güzel amele göre âhirette mükâfat olarak bağışlayacak ve ihsanda bulunacaktır.
Dünyada hayır işleyen, iyi ve güzel işlerle uğraşlarda bulunanlar âhirette Allah'ın nimetlerine kavuşacaklar, mükâfatını da göreceklerdir. Salih işleri olmayanlara âhirette nimet de yoktur.
Cemaat-i Müslimîn!
Mademki her şeyi yaratan, terbiye eden kemale erdiren ve öldüren yalnız Cenab-ı Allah'tır. Mademki Rûz-ı Ceza'nın, hesap gününün tek sahibi de O'dur; âhirette herkes yaptığı işe göre ya mükâfat görecek ya da suçunun karşılığı ceza ile karşılaşacaktır.
Öyleyse hamd ve şükür yalnız Allah'adır.
Bize sayısız nimetleri bol bol veren Allah'ımıza daima hamd ve şükür etmek, daima ibadet ve taatte bulunmak ve hiçbir zaman O'nun emirleri haricine çıkmamak en önemli vazifemizdir.
Buna aykırı hareket etmek hem nankörlüktür, hem de dünya ve âhirette çok ağır cezayı gerektirmektedir. Yaratıcımıza karşı kulluğumuzu böyle göstereceğiz.
Dünyada ve âhirette kurtuluş için yapın dediklerini yapacağız. Şunu da biliniz ki; bir mü'min yalnız Allah'ına kulluk eder, yalnız Allah'ından yardım ister. Başkasına kulluk etmek, taşlardan ağaçlardan medet ummak, bunlara yüz göz sürmek en büyük şirktir.
Bunu böylece kalbinize yerleştiriniz ve Cenab-ı Hakk'a şu şekilde dua ediniz: Yâ Rab! Bizlere doğru yolu, nimetine eren, gazabına uğramayan, azıp sapmamış olanların yoluna sok; bize hidâyet et. Azıp sapmış, olanların gittikleri yola sapmaktan bizleri koru.
Cemaat-i Müslimîn!
Her namazda okuduğumuz Fatiha suresi işte bize bu gerçekleri, bu söylediklerimi öğretmekte ve bunları daima bizlere hatırlatmaktadır.
Al-i İmran, 20: Onlar sana karşı çal çene ederlerse kendilerine, 'Ben, bana tâbi olanlar ile beraber kendimi Allah'a teslim ettim.' Kitaba nail olanlar ile ümmilere de 'İslam'ı kabul ettiniz mi' dersin.
Eğer İslâm'ı kabul ederlerse onlar doğru yolu bulmuşlar demektir. Şayet yüz çevirirlerse Sana düşen yalnız risaleti tebliğdir. Allah kullarını görür." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eserinden)