Allah yolcusunun kalbi ötelerde olur.....

Alacağınız dünyada durur; vakti gelince alırsınız. Onu almamak kimsenin haddi de değildir. Gelecek şey vakti gelince sahibine gülerek gelir

<Allah yolcusunun kalbi ötelerde olur.....

Alacağınız dünyada durur; vakti gelince alırsınız. Onu almamak kimsenin haddi de değildir. Gelecek şey vakti gelince sahibine gülerek gelir.

Nasibi olmayan bir şeyi isterse, o şey onun, aklını alır. Kısmeti olmadan istemek, isteneni kendisi ile alay ettirmektir. Hakk'ın emri olmadan bir şey istemek de böyledir.

Ey cemaat! Kısmet kapılarını bırakınız. Mevlâ kapısına dönünüz. Kısmetiniz o kez sizi aramaya koyulur. Allahtan başınıza akıl isteyiniz…

Ey evlat! Sanat için yorulman gerek. Onu öğrenmek dileyen yorulmalıdır. Yap ve yık... Tâ en iyisini yapıncaya kadar. O evin içinde yok olduktan sonra artık bir şey yapamazsın. Eksiğin kalırsa onu da Hak Teâlâ yapar. Onun yaptığı bina eksiksiz olur.

Ey cemaat! Ne zaman aklınızı başınıza alacaksınız? Ne zaman işaret ettiğim şeyi anlayacaksınız?

Hakk'ı dileyenlerin etrafında dönünüz. Onları bulduğunuzda bütün varlığınızla teslim olunuz...

Allah yolcularının özel kokuları vardır. Onların kendilerine has işaretleri bulunur. Yüzlerinde nurları parlar.

Lâkin asıl belâ sizin gözünüzde. Bu sebepten onları ayırt edemiyorsunuz. Helâl ile haramın arasını da ayıramıyorsunuz. Zehirli ile şifalı olanı ayırt etmeniz kabil olmuyor. İman sahibi ile müşriki fark edemiyorsunuz. İsyankârla itaat edeni bilmeniz mümkün olmuyor. Hakk'ı arayanla halkı arayanı sezmek size nasip olmuyor.

Bilgisi ile iş tutanlara hizmetçi olunuz. Onlar, büyük insanlardır. Size her şeyi olduğu gibi anlatıyorlar. Hakk'ı bilmekle irfan sahibi olmaya çabalayınız. Siz onu bilirseniz, o da sizi bilir. Ondan başkasını da anlarsınız. Onu anlayınız, sonra seviniz. Onu baş gözünüzle göremezsiniz, kalp gözünüzle bakınız…

Ey cemaat! Siz ana karnında ve sonra, O'nun nimetiyle beslendiniz. Dünyaya geldikten sonra size kuvvet verdi. Size tâatini nasip etti. Sizi, Müslüman eyledi. Peygamber (s.a.a.v) Efendimize uymayı nasip etti. Peygambere uyan ve bu hâline sevinen, Allah'a şükretmiş olur.

Elinizdeki iyilikleri Allah'tan bilirseniz, halka karşı aşırı sevgiyi kalbinizde bulamazsınız.

İrfan sahibi, O'nu sever; O'na bakar. Kalp gözlerini O'na yöneltir. İyiliği ve kötülüğü O'ndan bilir, öyle bir hâle gelir ki, cümle halk gözünden silinir.

Kimseden iyilik görmez. Kötülük beklemez. Halktan bir iyilik gelse, Mevlâ tarafından gönderildiğini anlar. Onlardan yine bir hata gelse, onun da yine Mevlâ kuvvetiyle olduğunu bilir. O sevgili kulun bakışı, halktan Halik'a döner. Bu hâller arasında, İslâm dininin hükümlerini yapmaktan geri durmaz.

İrfan sahibinin kalbini, hâl değiştirir. Her zaman değişir. Hiçbir hâli diğerine uymaz. Dünyasını, fazla şeylerini bırakmaya alışıncaya kadar hâl değiştirmesi devam eder.

Hakk'a tam bir rağbet sahibi oluncaya kadar muayyen bir hâl gösteremez. Dünyalık şeyleri aldığı zaman, Hakk'a karşı huzuru bozulmazsa hâlinde yerleşir ve aklı tam olur. Halkla müşterek olan aklını o zaman kullanır. Daha fazlasını da Mevlâ'sı verir." (Abdülkadir Geylani Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın