İnsanın arayışı -2

(devam ediyoruz) Bizim medeniyetimizde insan meçhul değildir. İnsanda bu tamamen şuurlu bir şekildedir. 

TÜRK-AZ HABER / MİSAFİR KALEM

Bütün mahlûkat Cenab-ı Hakk'ı ararken reva mıdır ki varlık âlemine kul olma kastıyla gelen insan, Allah'ı aramasın? O da Rabbini arıyor. 

 

Ne ile arıyor? Allah, "Ben Âdem'e Kendi ruhumdan üfledim" buyuruyor. İnsanda nefha-i İlahi var. Bizde, insan nev'inde, varlıkların hiçbirinde olmayan öyle bir cevher, öyle bir özellik var ki bu, Allah'ın nefha ettiği İlahi bir hakikattir. O bakımdan insanı anlamak, bilmek zordur.

 

Batı literatüründe, bu manada insan meçhuldür. Niye? Çünkü ayette şöyle buyuruluyor: "Sana ruhtan soruyorlar. De ki: Ruh, Allah'ın emrindedir. Bu konuda size çok az ilim verilmiştir." 

 

Her şeyi bilme iktidarına sahip olan insan, kendisini bilmez. Saatlerce belki bir manzarayı, herhangi bir eşyayı anlatır, kompoze eder ve fakat kendisiyle senelerden beri beraberdir, kendini 15-20 dakika anlatamaz. Çünkü biz kendi kendimiz hakkında çok az bir ilim sahibiyiz.

 

Peki, insan acaba manevi yönden kendisini keşfedemez mi? Bulamaz mı? 

 

Allah, bizi, hem bilinmek için yaratıyor, hem de kendimizi bilemiyoruz. Burada esas şudur: "Kendini bilen Rabbini bilir." 

 

Abdülkerim Ciyli diyor ki; "İnsan hem halkın mukabili, hem Hakk'ın mukabilidir." 

 

Yani bir ayinedir, ayine-i İlahidir. Onun için Batı kültüründe, Batı medeniyetinde, Alex Carel "insan bu meçhul" diyor; doğrudur. "Ben" denilen şeyden insan habersiz olursa, onun mahiyetini anlayamaz ise onu anlatamaz. 

 

Ama bizim medeniyetimizde, bizim kültürümüzde nefsini tanıdığın zaman, o köprü oluyor, Rabbini tanımış oluyorsun. Dolayısıyla işin özü insanın kendi kendini tanımasıdır.

 

Bugün, bu tanıma olmadığı için insanlık korkunç bir bunalımdadır. Fevkalade bir buhrandadır. 

 

Öyle bir arayış ki aslında neyi aradığını bilmediği için de kıtaları keşfediyor, icatlar yapıyor, şunları-bunları etrafına dolduruyor, yine tatmin olmuyor. 

 

Mesela şu anda her yerde savaş var. Bu savaş, aslında toplumların açlığının korkunç bir sefalet tablosudur. 

 

Yani bir arayış var. Hakk'ı nerede arayacağını bilemeyen insan vahşetle, müdafaasız insanlara saldırmakla bulacağını zannederek bu vehmin arkasında koşuyor. "Şu coğrafyaya, bu coğrafyaya ben yerleşirsem bu işi hallederim" şeklinde koşuşuyor. Bu, kimden kime kaçacağını bilmeyen insanın huzur arama seferberliğidir.

 

Bu örneklerden hareketle son olarak deriz ki; insan, nefsini terbiye eder, onu aradan çıkarırsa, Rabbiyle beraber olur, ebedi huzuru yakalar. Toplumların da huzuru bu eğitimden geçmiş insanlar eliyle temin edilecektir. (Prof. Dr. Haydar Baş, İcmal Dergisi Kasım 2015)

<İnsanın arayışı -2