Dine dışarıdan müdahale olamaz

Din sözlükte, adet, taat, ceza ve mükâfat, sulta, hal ve tavır, itaat, hesap vermek, siret ve hüküm gibi birçok manalara gelir.

<Dine dışarıdan müdahale olamaz

TÜRK-AZ HABER / MİSAFİR KALEM

Istılahta ise, Allah (c.c) tarafından vazedilmiş bir kanun, bir hükümler ve prensipler manzumesi olup, akıl sahiplerini kendi iradeleriyle hayra, kurtuluşa ve hidayete sevk eden ilahi bir düzenleme demektir.

 

Vahiy kelimesi sözlükte gizli konuşmak, ilham etmek, emretmek, ima ve işaret etmek, fısıldamak, seslenmek gibi birçok manaya gelir.

 

Istılahı olarak ise Allah-u Teâlâ'nın emir ve yasaklarını peygamberlerine rüya, ilham, kitap ve melek gibi vasıtalarla bildirmesidir. Bu tanımdan da anlaşıldığı gibi dinin kaynağı vahiydir, akıl değildir." (Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı sh:6–7)

 

İnsanı, Allah'a ulaştıran yoldur

 

"İnsanları Allah'a (c.c) ulaştıran tek yol dindir. Bu dinin adı da İslam'dır. İslam, ilk insan ve ilk peygamber Hz. Âdem'den(a.s) sonra bütün peygamberlere ve son peygamber Hz. Muhammed'e (sav) gelen din yine İslam Dinidir. Hz. Âdem'le (a.s) başlayan İslam, bütün zamanlarda itikadı olarak aynı esasları beyan etmiştir.

 

Peygamberlere gelen dinde, itikat, ibadet, muamelat hükümleri ile ilgili ahkâm-ı ilahiye yer almaktadır. Hiçbir peygamber döneminde itikat esaslarında değişiklik 0lmadığına göre, değişen kural ve kaideler zamanın ihtiyaçlarına cevap verecek muamelata ait konular, ibadetin şekillerini belirleyen hükümlerdir…" (Rahmet-el lil Alemin -1- sh:190)

 

İslam ekmeldir

 

"İslam'ın ekmel olması demek, ne fazlası ne de noksanlığının olmaması demektir. O halde İslam'ın başka bir dinden bir şey alması veya bir şey vermesi söz konusu olamaz. 

 

Bir şey alıyorsa noksanlığı var demektir. Bir şey veriyorsa fazlalığı var demektir. İslam her iki durumdan da münezzehtir. O halde uzlaşma mantığını esas alan diyalog, İslam için söz konusu olamaz…" 

 

Dine müdahale olamaz

 

Siz yemeği güzelce yaptınız. Önünüze koydunuz. Fakat yemek cinsinden olmayan, farklı bir şeyi ona kattınız, o artık yemek olmaktan çıkmıştır. Her şeyi allak bullak olmuştur artık.

 

Mevlana bu vadide diyor ki, "Akıl bu kulvarda çamura saplanmış merkebe benzer. "Aklın sahası bu değildir . Akıl, insana huzuru getirmez. Yanlış anlamayın, akıl, Allah'ı da bulamaz. Onda, o güç yoktur. 

 

"Allah nedir?" bunu da anlamaz. "Allah ne değildir?" onu anlar akıl. Ancak, "Allah'ın ne olmadığını" bilme gücüne, kabiliyetine sahip olan akıl, din yolunda ne vazedecek? Akıl sana ne diyecek de onu alacaksın? "Bu Allah değildir" diyecek sana. Hâlbuki biz "işte O Allah'tır"a varabilmek için bir şey istiyoruz.

 

Akıl olsa olsa,  orada,  O'nun koyduğu yasakların hikmetini ortaya koyar. O da basiret sahibiyse tabii.  Eğer kendi mantığıyla,  ölçüsüyle değerler üzerine değerler bina etmişsek,   yani, o dini beşeri sıfata malik bir hale getirmişsek,  o zaman,  o din, senin kuralın, benim kuralım olur.

 

Sana, bana ait olur.  Sen ve ben bu işi halledebilseydik bin sene evvel hallederdik.  Bin sene evvelki insanlar bizden saf mıydı?  Kafaları çalışmıyor muydu? Çalışıyordu. Demek ki o sahayı aklın bulması,  yaşaması mümkün değil.

 

Bu öyle bir dengedir ki,  matematik problemini yapıyorsunuz, artı 20 çıkması lazım, ama siz eksi 20 çıkardınız.  İkisi de 20. Ama birisi artı, birisi eksi. Matematik diliyle, yaptığınız işlem doğru mu olur, yanlış mı olur? El cevap; yanlış olur. Onun için dine hiçbir yabancı müdahale olamaz.

 

Peki, "Hocam içtihat nedir?" İçtihat, dinin koyduğu kurallar, kaideler istikametinde aklın, akıl yürütmesidir.  İşin illetini bulmak, hikmetini ortaya çıkarmaktır. 

 

Bu ise ayrı konudur. Din kurumuna birtakım kaideler ilave etmek değildir. Mevcut kuralları izah etmek,  onu anlatmak,  onu açmaktır.  O zaten şarttır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hikmetin Sırları ve Din Tahripçilerine K.Kerimin Cevabı eserlerinden)