Din Allah’a vuslat yoludur

Günümüzde dini anlamada temel yanlışlar yapılıyor. Mesela bazıları aklı öne çıkarıyor. Bazıları ideolojik mantıkla işi ele alıyor. Bazıları ise felsefe ile... Halbuki din, Allah'a gidiş yoludur.

<Din Allah’a vuslat yoludur

TÜRK-AZ HABER / MİSAFİR KALEM

Din Allah'a teslimiyettir. Bunu derken "aklın rolü yoktur" manası çıkmasın. Akıl vardır. Burada hedefi belirleyici, hükmü koyucu dinin kendisidir. 

 

Aklın vazifesi konulan hükümleri, tayin edilen hedefleri çözmesidir. Hikmetini kavramasıdır. 

 

Yoksa hükmü koyan akıl olduktan sonra o zaman dini koyan da akıl olmuş olur. Yani hükmün kaynağı akla ait olursa ki bugün bu manada çok ciddi bir oyun oynanıyor, "Akılla nas çatışırsa aklı tercih ederiz" deniliyor. Ya bunu diyenler dediğinin ne demek olduğunu anlamıyor veyahut da çok ciddi bir yanlış içerisinde olduğunu kavrayamıyor.

 

Akılla nas çatışırsa" ne demektir? 

 

Yani aklın dediği ile Allah'ın dediği karşı karşıya gelirse... Bu mümkün değil. Mümkün olduğunu kabul etsek de sen, kimi kabul ediyorsun? Aklının dediğini kabul ediyorsun. 

 

Yani ne demek istiyorsun; "Bu konuda Allah bilemedi. Benim aklım bildi. Allah bunu demesi gerekirdi" demek istiyorsun. 

 

Dolayısıyla Allah bir meselede bilemezse ikinci meselede de bilemez. Yani bir meselede yanılan Allah, -haşa- senin o kafandaki Allah bütün meselelerde yanıldı demektir.

 

Bakın Kur'an ne diyor buna; "Onlar, Allah'ın bazı ayetlerini kabul bazı ayetlerini reddederler. Onlar kafirlerin taa kendisidir." Eğer bu görüşte ısrar edersen, Allah'ın dediğine itiraz ediyorsun, kabul etmiyorsun, manası çıkar. O zaman bir meselede Allah'ı haklı görmeyen birçok meselede görmez.

 

Kulluk yolunda havfullah garantisi

 

Bu tür musibetlerle karşılaşmamak için kulun ibadet ehli olması gerekir. İbadetler içerisinde de zikrullahın yeri çok önemlidir. Hatta bütün ibadetlerin özü zikrullahtır.

 

Zikirde enterasan bir olay vardır. Zikrullahta siz direkt olarak Allah ile berabersiniz. Çünkü Allah'ı andıkça Allah da, sizi anıyor. 

 

Burada, sözle berabersiniz, zevkle berabersiniz, düşünce ile berabersiniz, Ce- nab-ı Hak her şeyinizi ihata ediyor. Onun için zikir çok büyüktür. 

 

Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "En büyük ibadet zikirdir." Niye? Çünkü halimizi kuşatıyor. Düşüncemizi kuşatıyor. Kalbimizi donatıyor. Elbette ki böyle bir ibadet bu hayat sahnesinde kul olarak hayatımızı kuşatıyor. Buna vesile olan bu ibadet niçin büyük bir ibadet olmasın. Maksat kulluk olduğuna göre...

 

Bir de Allah korkusu mevzuu var. Ayette "Allah'tan ancak alimler korkar" buyuruluyor. Başka bir ayet-i kerimede Cenab-ı Hak buyuruyor ki: "Kur'an'dan muttakiler şüphe etmez." Burada korkmak canavardan korkmak manasında değildir. O'nun rızasını kazanamamaktan korkmak, endişe etmek... 

 

Tabii bu insanın haline göre değişiyor. Alim için budur. Arif için Allah'ı kazanamamaktan korkmak. Allah ile beraber olmayı kaybetmekten korkmak. Hani "Seni sevmekten değil kaybetmekten korkarım" şarkısı var ya, işte onun gibi..

 

Bu korku nedir?

 

Bu duygu sizi, Allah'ı kazanmaya sevk eder. Tedbir sahibi olursunuz. Muhabbette, muhibde gevşeklik vardır. Onun için kulluktaki istikametinizde titizlik olmaz. Naz vardır. Ama her nazda Allah'ın rızası olmayabilir. Onun için kulluk yolunda garanti yol, benim görüşüme göre, havfullah yoludur.

 

Muhabbete ihtiyaç yok mu? Var. O havfullah yoluyla, korku yoluyla insan öyle bir muhabbete vasıl olur ki; "Vuslatın başka alem, sen bir ömre bedelsin" der. Allah'ın sevdasına, muhabbetine liyakatle kavuşur ki o kavuştuğu muhabbeti, sevdayı kaybetme endişesi de işte havfullah oluyor.

 

Peki, hangisi üstün denirse, bence havfullah yolu daha üstündür. Çünkü bir nev'i imanın sigortası oluyor. Kaybetmekten endişe ettiğin için devamlı tedbirde ve de kullukta ısrarcı oluyorsun. Gerçi meşreb-i sufiyye, "Tedbirini terk eyle/Takdir Huda'nındır/Sen yoksun o benlikte/Hep fehm-i gümanındır" demişlerdir. Bu işin cilvesi de çok farklı diyelim. Benim kanaatim böyle.

 

Allah cümlemize vuslatını nasip eylesin. (Prof. Dr. Haydar Baş İcmal Dergisi Ekim 2015)